27 MAYIS DARBESİ ÖNCESİ VE SONRASI!

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

27 Mayıs 1960 darbesinin 50. yıl dönümü! 50 yıldır tartışılan darbenin, perde gerisi ve sonuçları gündemden düşmüyor..Karşı olanların ve desteklerin anıları neyin doğru neyin yanlış olduğunu ortaya koyamıyor. Üstelik kafa karıştırıyor.

Darbeyi; Askeri vesayet, askerin sivil yönetime müdahalesi, millet iradesi üstündür, siyasetçiyi halk sandıkta cezalandırır anlayışı ile yapılan eleştiriler yanında, keyfi yönetimle Türkiye’nin bağımsızlığını kaybetmesine neden olan, egemenliği NATO anlaşmasıyla ABD’ye devreden, İsrail’le istihbarat işbirliği yapan meşruiyetini kaybetmiş bir iktidara karşı yapılan ve devletin yeniden yapılanması yeni kurumlar oluşturması açısından savunanlar var.

Tabi durum siyasi eğilimlere göre farklı yorumlanmaya devam edecektir.

Peki darbe önceleri neler olmuş?
Demokrat Parti, 1957 seçimlerinde öncekilere nazaran gücünü kaybederek çıkar. Artık hükümet muhalifleri sadece Meclis’te değildir. Ordu içerisindeki kıpırtılar da müdahale niyetli cuntalara dönüşür. Daha 1954’te kapısı çalınıp Gidişatı nasıl gördüğü sorulan Yarbay Faruk Güventürk de iktidarı ele geçirmeyi düşünenlerdendir.

Gelişmeler hızlı seyreder ve ortak fikirdekiler teşkilatlanmaya karar verir. Hücre şeklinde çalışıp, zincirleme büyüyecek ve asla yazılı metin tutmayacak ihtilalciler, siyasi nabzı tutmaya koyulur. Güventürk ‘devirmek istediği idarenin’ Millî Savunma Bakanı Şemi Ergin’den randevu alıp teklif yapar. Darbeci söyleme hak veren bakan karakterini bahane ederek öneriyi reddeder; ama engellemeye de niyetli değildir: Siz isterseniz yapın, beni karıştırmayın.

Aynı gün gerçekleşen bakanlar kurulu toplantısında Başbakan Adnan Menderes, Samet Kuşçu isimli binbaşının, kendisinin de içinde bulunduğu ihtilal hazırlığındaki bir cuntayı ihbar ettiğini söyler. Ekipte Kuşçu haricinde Albay İlhami Barut, Albay Naci Aşkun, Yarbay Faruk Güventürk, Binbaşı Ata Tan, Yüzbaşı Hasan Sabuncu, Binbaşı Ahmet Dalkılıç, Yüzbaşı Kazım Özfırat ve emekli Albay Cemal Yıldırım vardır. Ergin orada ne Güventürk’ün ziyaretinden ne de teklifinden bahseder. Sadece ‘böyle bir hazırlığa ihtimal verdiğini’ söyler.

Deşifre edilen teşkilat paniğe kapılır. Kısa sürede alt birimlere haber salınır ve örgüt dağılır. Yargılama safhası başlar. Yarbay Güventürk, Polatlı Topçu Okulu’ndaki mahkeme salonunda kendilerini Samet’in peşine takılmakla itham eden askerî hakime “Paşam! Ben hiç vagon olmamış bir insanım. Hep lokomotif yaşadım. Böyle bir örgüt olsa onun lokomotifi de ben olurdum.” cevabını verir. Zapta geçen sözler Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a ulaştırılır. Eski komitacı Bayar tecrübeleriyle meseleyi kavrar ve Liderleri budur. Bunu sıkıştırın talimatı verir. Üstüne kabineyi toplar konunun ehemmiyetinden bahisle, Bu iş, 9 subayın işi değil. Ordu içinde cuntalar kök salmış. Bunların üzerine gidin, teşkilatı meydana çıkarın der. Bu sözlere itibar etmeyen hükûmet, askerle çatışmak istemez. Menderes’e göre vaka orduya ait bir yaradır ve kendi içlerinde halletmeleri gerekir.

Muhakeme 6 ay sürer. Kuşçu hariç tüm darbeciler beraat eder. Onun payınaysa ‘Orduyu isyana teşvikten 2 yıl mahkûmiyet’ düşer.

Fakat 27 Mayıs 1960’ta iktidarı devirecekler, o çekirdeğin içinden çıkar. Nihayet Bayar, seneler sonra gazeteci Cüneyt Arcayürek’e dediği tabir yerindeyse haleflerinin kulağına küpe kabilindedir: 9 Subay Olayı iyi değerlendirilseydi 27 Mayıs olmazdı.

27 Mayıs sonrasında asker içinde farklılıklar ortaya çıkar. Aralarında Albay Alparslan Türkeş’in de bulunduğu 14’ler tabir edilen, iktidarın sivillere teslimine karşı çıkan ekibin tasfiyesi ilk büyük kırılmadır. Korgeneral Cemal Madanoğlu’nun emekliye sevk edilmesi ve Korgeneral İrfan Tansel’in Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na atanması da takip edenler. 27 Mayıs’a Kore’deki görevi sebebiyle katılamayan, darbeden 3 ay sonra Türkiye’ye dönünce de Harp Okulu Komutanlığı’na atanan Albay Talat Aydemir de sivillere iktidar devretmek istemeyenlerdendir. Türk Silahlı Kuvvetler Birliği isimli teşkilat da bu amaçla kurulur.

Sonra Aydemir ve arkadaşları 22 Şubat ayaklanmasına girişir. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Başbakan İsmet İnönü ve diğer devlet erkanı harekatın durdurulması için katılanların cezalandırılmayacağı güvencesini verince süreç noktalanır. Aydemir tutuklanır, yanındaki genç subaylar emekliye sevk edilir.

Darbeci albay 10 Mayıs 1962’de çıkarılan özel af kanunuyla serbest bırakılır. Fakat uslanmaya niyetli değildir ki, 20 Mayıs 1963’te bu sefer anayasada öngörülen reformların gerçekleştirilmediği gerekçesiyle ikinci darbe girişiminde bulunur. İlkinde ‘yasayla korunan darbeci’ ikincisinin ardından ihtilal yolunda dava arkadaşı Binbaşı Fethi Gürcan ile idama mahkûm edilir. 5 Temmuz 1964 tarihinde de infazlar gerçekleşir.

Bugünlerde Ergenekon adıyla yürütülen soruşturmalar ve davalar tarihin tekerrürü değil mi?

GüNüN SöZü: Otoritenin zafiyeti kaos getirir.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.