23 NİSAN

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Kökeni, Ulusal Kurtuluş Savaşımıza dayanan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 92. yılını kutlamaktayız. Bu anlamlı günü borçlu olduğumuz Mustafa Kemal Atatürk’ü ve tüm devrim şehitlerimizi sevgiyle, şükranla ve özlemle anmaktayız. 92 yıl önce açılan bu meclis, hem ülkemizin kurtuluşuna, hem de yeni bir devletin kuruluşuna öncülük eden, yeryüzünde eşi olmayan tarihi bir olguya sahiptir. Dünyada ilk kez emperyalist devletlere karşı zafer kazanılarak, çürümüş ve yozlaşmış bir imparatorluktan yepyeni bir cumhuriyetin kurulması, demokratik ve laik bir yönetim biçiminin gerçekleşmesi, çağdaş ve aydınlık bir yaşam biçiminin belirlenmesi ve bunun için yapılan tüm yenilikler, 23 Nisan 1920 tarihinde Mustafa Kemal’in liderlik ettiği TBMM’nin attığı adımlarla gerçekleşmişti.

Ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık olmak üzere devletimizin başlıca iki temel niteliği bulunmaktadır. Ulusal egemenlik, ulusun kendi kendisini yönetmesidir. Tam bağımsızlık, başka bir devletin yönetimi altına girmemektir. Egemenliğin ülke içinde kullanımı ulusal egemenlik, ülke dışında kullanımı ise tam bağımsızlıktır. Emperyalizmi rahatsız eden bu iki temel nitelik, günümüzde türlü işbirliği ve oyunlarla yok edilmek istenmektedir.

Ulusun kendi kendini yönetmesi olan ulusal egemenlik kavramı uzun yıllardan beri yok sayılmaktadır. Ülkemizin her yerine, her işine yabancıların el attığı bir ortamda ulusal egemenlikten söz etmek, artık bir nostalji halini almaktadır. PKK terör örgütüyle savaşırken, istihbaratı emperyalist bir devletten almak, ulusal egemenlikle çatışmaktadır. Başka bir devletin yönetimi altına girmemek olan tam bağımsızlık kavramı da, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra terk edilmeye başlanmıştır. NATO, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Avrupa Birliği gibi kuruluşlarla ilişki içinde olarak, tam bağımsızlıktan söz edilemez. PKK terör örgütüyle mücadele ederken, emperyalist devletlerin sözlerinin dışına çıkılamaması, tam bağımsızlık kavramıyla çelişmektedir.

Bugün ülke olarak geldiğimiz durum çok karanlık ve belirsizdir. Yıllardır ülkeyi yöneten aydınlıktan ve bilimden payını alamamış sığ iktidarlar, ülkemizi yangın yerine dönüştürmüş ve içinden çıkılması zor sorunlarla karşı karşıya bırakmışlardır. Ülkemiz, tarihinde eşi görülmemiş bir ekonomik ve siyasi bunalımla karşı karşıyadır. İşsizlik, yoksulluk, açlık ekonomik krizle daha da artmıştır; her gün yeni bir yolsuzluk ortaya çıkmaktadır. Yolsuzlukları ortaya çıkanların pişkinlikleri, toplum tarafından hayret ve ibretle izlenmektedir. ”İleri demokrasi” adına yapılan hukuk dışı uygulamalar, zulüm boyutuna varmış ve insanlara korku salarak, olumsuz etkiler yaratmaktadır. Kendilerine muhalif olan herkese öfke saçan ve saldırgan tavırlarda bulunan siyasi iktidar, ileri faşizme doğru hızla yol almaktadır. Atatürk’ün Aydınlanma Devrimini ortadan kaldırmak için var gücüyle çalışan siyasi iktidar, ülkemizi ortaçağın karanlığına döndürmek için yoğun bir şekilde uğraşı vermektedir.

Darbelerle hesaplaşıyoruz aldatmacasıyla, bir komedi sergilenmektedir. Darbelerden beslenenlerin, darbeleri yargılamaları mümkün değildir. 28 Şubat’ın hesabını sormak isteyenlerin amacı, irticayı tehdit görenleri yok etmektir. Yeni ve sivil anayasa yapmak yalanının ardında ise Atatürk’e, ilke ve devrimlerine veda ederek, bölünme anayasası için ortam hazırlamak bulunmaktadır. Takla atılarak, demokrasi geliştirilemez, sadece toplumda kesin olarak itaat kültürü oluşur. Ve bu kültür sonucunda sorgulamayan, araştırmayan tarikatvari bir yapı içinde yetişen nesillere ”ileri demokrasi” aldatmacası yutturulur.
TBMM’nin açılışından 92 yıl sonra, bugün ülkemizde yetkili ve güç sahibi olanlar, yurtseverlere ve ulusal güçlere saldıran, 1919’lu yılların mandacılığını, sömürgeciliğini kabul edenlerin devamıdır, torunlarıdır. Bugün vatan hainleri anılmakta, kahraman yerine konulmakta ve isimleri çeşitli kuruluşlara verilmektedir. Ülkemizin yönetim kademelerinde olanlar tarafından, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız, tüm ulusal değerlerimiz, ulusal egemenliğimiz ve tam bağımsızlığımız emperyalistlere peşkeş çekilmek istenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk Milleti’nin değerlerine saldırılarak, ülke bütünlüğünü dağıtmaya, etkisizleştirmeye, itibarsızlaştırmaya ve parçalamaya yönelik eylemler yapılmaktadır. Cumhuriyetin içi boşaltılırken, sessiz kalanlar da tarihin sayfalarında karanlıklar içinde, ”gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde” kalacaklardır.

Bu karanlık ve işbirlikçi günlerden nasıl kurtulacağımızı eşsiz liderimiz Atatürk, ”Gençliğe Hitabe”sinde söylemiştir: ”İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır.” Mustafa Kemal Atatürk’ten, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinden, ulusal egemenlikten, tam bağımsızlıktan, Türkiye Cumhuriyeti’nden yana olanların, güçlerini birleştirerek, örgütlü mücadele yapmaları gerekmektedir. Yapılacak bu örgütlü mücadele, yeni bir ulusal kurtuluş savaşını başlatarak, aydınlık günlere kapıyı aralayacaktır. Ve emperyalist güçler ile yerli işbirlikçilerinin yoğun çabalarına karşılık Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş felsefesine bağlı olarak, sonsuza dek Atatürk ilke ve devrimleri temelinde hep yaşayacaktır.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.