2012 YILI BİTERKEN

ABONE OL
18:50 - 01/10/2020 18:50
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

2 Ocak 2011 tarihinde İlk Kurşun Gazetesi’nde yayınlanan “2011 Yılında Yaşadıklarımız” adlı yazımın ilk iki paragrafı şöyleydi: “Ülkemiz 2011 yılını da, diğer yıllarda olduğu gibi büyük sıkıntılarla bitirdi. Ekonomik krizin, yoksulluğun, açlığın, işsizliğin, yolsuzluğun, talanın, terörün ve en önemlisi hukuksuzluğun büyük boyutlara ulaştığı Türkiye’de, insanlar umutsuzluğa sürüklenmekte, geleceklerinden kaygı duymaktadırlar.

Siyasi iktidarın, ileri demokrasi söylemlerinin ardında, sadece büyük bir hukuksuzluk yatmaktadır. Kendileri için özel bir hukuk sistemi yaratan siyasi iktidar, kendilerine karşı olanları baskı altına alarak, zulüm yapmaktadır ve yurtsever insanları hapislere atmaktadır. Ülkeyi yöneten siyasi iktidar, kendi ülkesinin ordusuna düşman ise, yasama, yürütme ve yargıyı kendine bağlamış ise, her koşulda sürekli kendi istediğini yapmak için uğraşıyorsa, o ülkede sivil darbe yapılıyordur. Bir ülkede hukuk dışı yasalar çıkartılarak, tüm devlet kurumlarını ele geçirmek için sistemli bir şekilde kadrolaşmak ve kendilerine karşı olanları bir şekilde yargılayıp, susturmak, sivil darbe olarak adlandırılır.”
2012 yılını geride bıraktığımız bugün, ülkemizde değişen hiçbir şey yoktur. Koşullar daha da ağırdır, ileri demokrasi görüntüsünün ardındaki ileri faşizm toplumun her kesimi tarafından hissedilmektedir. Sahte verilerle Balyoz davasında verilen cezalar, faşizmin bir yüzüdür. Şimdi sırada yine gerçekle bağdaşmayan verilere dayalı olarak Ergenekon davasının sonuçlandırılması bulunmaktadır. Faşizm, “durmak yok, yola devam” sloganıyla ilerlemektedir.

Başbakan 18 Aralık 2012 Salı günü ODTÜ’ye gitmiştir. Bu gidiş, ODTÜ yerleşkesinde bulunan TÜBİTAK binasında Göktürk-2 uydusunun uzaya fırlatılışını izlemek amacını taşıyordu. ODTÜ’ye 3600 polis, 110 koruma aracı, 20 zırhlı araç, 8 Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı (TOMA) ve yeterince kimyasal silahla birlikte gitmesi, akıllarda soru işareti bırakmıştır. Savaşa gider gibi bir üniversiteye gitmek, provokasyon şüphesini düşündürmektedir. Yaklaşık 300 öğrencinin başbakanı protesto etmesinin ardından, polisin gereksiz ve aşırı güç kullanması sonucunda çıkan olaylar ve atılan gaz bombaları faşizmin bir başka yüzüdür.

Faşizmin bir diğer yüzü de ulusal varlıklarımızın tek tek elden çıkarılmasıdır. Turgut Özal ile başlayan özelleştirmelerin %80’i, AKP’nin on yıllık iktidarı döneminde gerçekleştirilmiştir. Siyasi iktidar, halkın vergileriyle oluşturulan kamu varlıklarını ve hizmetlerini sermaye güçlerine teslim etmekte bir sakınca görmemektedir. Artık AKP iktidarı, daha önceleri başvurulan ‘zarar ediyor’ bahanesine gereksinim bile duymadan, özelleştirmeleri yapmaktadır. Halkın malı olan ve kâr eden işletmelerin satışıyla, kamunun zarar ettirildiği, kamu kaynaklarının özel sektöre ve ardından uluslar arası güçlere aktarıldığı açıktır.

Aralık ayında yapılan 5.7 milyar dolarlık köprü ve otoyol özelleştirmesi ile kamu kaynakları halktan alınıp, Koç-Ülker-UEM (Malezyalı firma) ortak girişim grubuna aktarılacaktır. Burada gözden kaçmaması gereken önemli bir şey daha vardır: cumhuriyetçi ve laik diye bilinen Koç grubuyla, yeşil sermayenin öncüsü olan Ülker grubu kol kola girerek, yanlarına Malezyalı bir ortak alarak özelleştirmede bir araya gelmişlerdir. Sermayenin ideolojisi, dini, sınıfı olmadığı bu örnekle çok daha iyi anlaşılacaktır.

Artık sırada Spor Toto, Milli Piyango gibi özelleştirmeler bulunmaktadır. Tüm kamu varlıkları ve hizmetleri bitirilmeye çalışılırken, devlet yok edilmeye doğru sürüklenirken, utanmadan Türkiye’nin dünyadaki 25 önemli ülkeden biri ve dünyanın en büyük 17. ekonomisi olduğu söylenmektedir. Ülkelerin gelişmişlikleri açısından yapılan sıralamalarda Türkiye’nin, 134 ülke arasında 125. sırada kalarak, üçüncü dünya ülkelerinin bile gerisinde yer alması karşısında utanmayanlar, faşizmin ve ardındaki emperyalizmin maşalarıdır.
Emperyalizmin bu maşaları, ‘komşularla sıfır sorun’ diyerek tüm komşularımızla ilişkilerimizi kötü duruma getirmişlerdir. Suriye’ye saldırmak için emperyalizmin maşası olmayı benimseyenler, yeryüzünde ilk kez emperyalizme karşı zafer kazanan bir milletin yöneticileri olmaya layık değillerdir.

2013 yılında yurtseverleri, ulusalcıları büyük ve önemli görevler beklemektedir. Ulusal güçlerin tam bağımsızlık ve emperyalizm karşıtlığında bir araya gelerek örgütlenmeleri ve aydınlık günlerin müjdecisi olmaları gerekmektedir. Yeni yılın ülkemize ve tüm dünyaya sevgi, dostluk, barış, sağlık ve mutluluk getirmesi en büyük isteğimiz olmalıdır. 2013 yılının, ülkemizin ileri demokrasi denen ileri faşizmden, gerçek demokrasiye geçtiği bir yıl olması dileğiyle, yeni yılımız kutlu olsun..

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.