2011’DEN 1930’LARA BAKIŞ

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Şu anda Türkiye’deki gündeme bakarsanız, tüm toplumun, kolektif bir “Akıl Tutulması” durumunda olduğunu görebilirsiniz. Sınırlarımız içinde PKK terörü devam ediyor…” Komşularla Sıfır Sorun ” la yola çıkan ülke, iki yıl içinde, Kuzey Irak, Suriye ve İran gibi komşuları ile adeta savaşın eşiğine gelmiş durumda. AB ile ilişkilerde bir yılı aşkın süredir, en ufak bir gelişme yok. Yakında Kıbrıs Rum Yönetimi, AB dönem başkalığını üstlenecek.

Gerek NATO kapsamındaki “Füze Kalkanı” projesini kabul ettiği için, gerekse Suriye ile olan gerginlikten ötürü, Rusya’nın, Türkiye’nin civarındaki ülkelerde konuşlandırmış olduğu füzelerini, Türkiye yönüne çevirdiği açıklandı. Avrupa’daki ” Euro Krizi” nin, Türkiye’nin dış ticaretini etkilemesi, sadece bir zaman sorunu… İşte; böyle bir ortamda, Başbakan’dan, ana muhalefet liderine ve basınına kadar herkes neyi tartışıyor biliyor musunuz..?
1937-38 yıllarındaki ” Dersim ” olaylarını…
Başta, Başbakan olmak üzere bir kesim ve basınını ağırlıklı bölümü ” Bu bir devlet terörüdür. Bir katliamdır, devlet adına Dersim’lilerden özür diliyorum.” diyor. İnsani gibi gözüken bu tavrın ardında, başta Atatürk olmak üzere, o dönemin yöneticileri ve tek parti olan CHP’nin bulunduğunu, hedefin aslında onları yıpratmak olduğunu anlamamak için, uzayda yaşıyor olmak gerekir…!
Bir diğer kesim ise ” Bu bir isyandır, devlete başkaldırdılar ve silahlı isyanlar, silahla bastırılır ” diyor.
Gelin o döneme ve kısa süre öncesine, belli noktaları belirterek bir göz atalım…1923 Cumhuriyet ilan edilmiş.1924 ilk Anayasa yapılmış. Aynı yıl Nastun ayaklanması…1925 Şeyh Sait ayaklanması…1926 birinci Ağrı ayaklanması..1927 ikinci Ağrı ayaklanması..1929 Tendürek ayaklanması.. 1930 Savur ayaklanması… Aynı yıl Oramar ayaklanması. Yine 1930 da üçüncü Ağrı ayaklanması. Aynı yıl Pülümür ayaklanması. Yine 1930’da bu sefer batı Anadolu’da Menemen ayaklanması. Ve; geliyoruz 1937 Dersim ayaklanmasına..!
Bu arada; son kararın, Cemiyet-i Akvam’a ( o zamanki Birleşmiş Milletler’e ) bırakılmış olan Musul-Kerkük konusunda, tüm enerjisini Şeyh Sait ayaklanmasını bastırmaya sarf eden Türkiye’nin, kilitlenip hiç bir şey yapamamış olduğunu ve Musul- Kerkün’ün de böylece elden çıktığını bu gelişmelere ekleyelim… Tabii; 1929 dünya ekonomik krizini de unutmadan.
Yani; 1923’de Ankara’da Cumhuriyet ilan edilmiş ama. Misak-ı Milli sınırları içindeki her yerde oturmuş değil. Bizi biz yapan, Türkiye’yi bu günlere getiren ” Devrimler ” de oturmuş değil. Doğuda ağalık ve şeyhlik sitemine, batıda şeriata tam hakim olunamamış.
Bir de Avrupa’ya göz atalım… İngiliz, Fransız ve İtalyan emperyalizmi doludizgin devam… Sovyetler Birliği kurulmuş ve özellikle 1924’de; Lenin’in ölümünden sonra Stalin dönemi başlamış. Değil eline silah alan, muhalif fikirlere sahip entelektüellerden, Çarlık döneminde hizmet vermiş olan subaylardan, üniversite profesörlerine kadar hepsi, ya Sibirya’ya sürülerek, ölümleri zamana bırakılmış veya anında kurşuna dizilmiş ve dizilmeye devam ediliyor. Özellikle 1930′ lardan sonra Avrupa’da esen faşizm rüzgârları, fırtınaya dönüşmeye başlamış. Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini ve Hitlerin askeri desteği ile İspanya’da Franko, ülkelerinin başına geçmiş… Aynı Sovyetlerde olanlar, bu ülkelerde de uygulanmaya başlamış. Hele Almanya’da, bütün bunların üzerinde, bir de Yahudi katliamı sürüyor.
Yani; genç Türkiye Cumhuriyeti’nin güney sınırlarında acımasız bir emperyalizm ve işbirlikçilerin katliamları, doğusunda ve kuzeyinde Sovyetlerin devlet terörü ve katliamları, Avrupa’da ise diktatörler ve onların yaptığı katliamlar sürüyor… Cumhuriyeti yönetenler ise, Balkan savaşlarından itibaren savaşların ateşinden geçerek gelmiş, bu deneyimlerle İstiklal Savaşını kazanmış ve yine bu olayların deneyimleri ile Cumhuriyet’i kurmuş kadrolar. Ve dünyanın nereye sürüklenmekte olduğunu, çok net biçimde görüyorlar…Dünya Savaşı… Nitekim; Dersim olaylarının üzerinden iki yıl bile geçmeden
1 Eylül 1939’da savaş çıkmış…
İşte; dünya böylesi bir zaman dilimini yaşarken, genç Cumhuriyet, kurulduğu günden itibaren isyanlar, silahlı ayaklanmalar yaşamışken ve Avrupa’da olduğu gibi, uzak doğuda da savaş tamtamları çalarken, ellerinde avuçlarında hiç bir şeyi olmaksızın, Cumhuriyet’i kurmuş ve devrimlerini oturtma çabasında olan kadroların yerinde siz olsaydınız ne yapardınız..?
Lütfen elinizi vicdanınıza koyup öyle cevap verin..!
Kalın sağlıcakla efendim..
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.