2. YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE

ABONE OL
11:51 - 23/10/2020 11:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

2. YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE

2. Yabancı Dil Olarak Türkçe Dersleri Üzerine

Geçenlerde Eğitim Ataşemiz Sayın Şadan Özdirik Beyden bir e-posta aldım. Bir konuda görüşümü almak istemiş, “Bir gazete haberinde Türkçe derslerinin başarı oranının ve katılımın gittikçe düşmesinde velilerin ilgisizliği neden olarak vurgulanmış. Bu konuyla ilgili olarak kaynağın sizin sözleriniz olduğunu düşünüyoruz, bu konuda görüşleriniz nedir?” diye sormuşlardı. Ayrıca konu başlığımızla ilgili olarak bir yazı yazmamı rica etmişlerdi. 

Buna cevaben, özellikle 2. Yabancı Dil Olarak Türkçe Dersleri çerçevesinde yazdığım yazımı sizinle de paylaşmak istedim. 
Türkçe derslerinin giderek tarihe karışma endişesi içinde çırpınırken şimdilerde tekrar gündeme getirilen 2. Yabancı Dil olarak Türkçe Dersleri ile ilgili deneyimlerimi kısaca aktarmak istiyorum. Umarım ve dilerim ki bu anlatacaklarım birilerinin dikkatini çeker ve atılan adımlarda yanılgılara mahal bırakmazlar.

***
Bu haber olayın neden ve niçinlerini bakılmaksızın bilerek ya da bilmeden taraflı olarak kaleme alınmıştır. Bu sözlerin benim konuşmamdan alıntı yapılma ihtimali çok yüksek. Pek çok yerde ve özellikle son toplantımızda da dile getirmiştim. Yalnız at gözlüğünden bakar gibi işi sadece bu açıdan ele almak kesinlikle çok yanlıştır. 

Evet, doğrudur velilerin ilgisizliği bu gelişmede kesinlikle rol oynamıştır. Fakat bu ilgisizliğe neden olan bir etken vardı. Bu da derslerin söz verildiği halde “2. Yabancı Dil” statüsüne kavuşturulmaması ve 10. sınıftan sonra devamına izin verilmemesiydi. İşin başında “Evet, 11. sınıftan itibaren bu dersler de diğer yabancı dil dersleri gibi devam edecek.” demişlerdi. Dolayısıyla öylesine yoğun bir ilgi oldu ki herkesi şaşkınlığa uğrattı. Yetkililer böyle bir ilgi beklemediklerini açık açık dile getirdiler. Sorumlu kişi olarak bütün öğrencilere ve velilere kesinlikle 11. sınıfta ve devamında bu dalda devam edebileceklerini belirtmiştim. Oysa 3. senenin sonlarında olayın gerçek yüzü ortaya çıkmaya başlamıştı. Yapılan görüşmelerde 10. sınıftan sonra devam edilemeyeceğini vurguluyorlardı. Tüm itirazlarıma ve çabalarıma rağmen bu gidişi değiştirmeye gücüm yetmedi. Bunun kesinlikle politik nedenlerden kaynaklandığı aşikârdı. Üstelik o dönemlerde bizim derslere olan yoğun talep sonucu Fransızca ve diğer 2. yabancı dil derslerinin büyük ölçüde öğrenci kaybına uğraması işi bir başka boyuta taşımıştı. Öğrenci sayıları azalmıştı. Sınıf hocaları aracılığıyla Türkçe derslerinin gelecekte hiçbir şekilde yararlı olmayacağı, boşu boşuna zaman kaybı olduğu; hatta bu nedenle 11. sınıftan itibaren farklı bir ders alacaklarından daha fazla zorlanacakları söylentileriyle öğrencileri ve dolayısıyla velileri bu dersten uzaklaştırmaya çalıştılar. Bu söylentileri duyan ve benden açıklama bekleyen velilere yalan söyleyecek bir durum olmadığı için gerçeği, yani söylenenlerin doğru olduğunu yineledim. Bu olaylardan sonra zaten yeni ders yılında katılım düşmeye başladı. Gerçek anlamda diline düşkün olan ve çocuğunun bu konuda eğitim almasını isteyen veliler her şeye rağmen katılıma devam etti. İlk mezunları verdikten sonra gerçek tamamen gün yüzüne çıkmıştı. Aslında öğrencilerin hiçbiri pişmanlık duymamıştı. Hatta bu ders sayesinde not ortalamaları aşağıya çekilmiş ve istedikleri okula gidebilme şansı doğmuştu. Bu çok önemli bir noktaydı. Hatta bu nedenden dolayı bile söylentiler çıkmaya başlamıştı. Pek çok öğretmen açık açık “Türk çocukları zaten Türkçe bildikleri için çok kolayca iyi notlar alıyor.” diyerek öğrencilerin parlak bir dereceyle mezuniyetini sindirememişlerdi. Oysa bir Fransız çocuk Fransızca dersine giriyor ve aynı şekilde en iyi notları alabiliyordu. “Buna neden söz söylemiyorsunuz da Türkçe için konuşuyorsunuz?” dediğimde ise cevap veremiyorlardı. Fakat bunu herkese anlatabilmek çok zordu. Sonuç olarak okulun biri bu dersleri 4. sene sonunda bitirdi. Diğer okulda tüm olumsuzluklara karşın yaklaşık 5 yıl daha devam ettik. Okul müdürünün büyük destek vermesine karşın öğrenci sayısı çok düşük olduğu için proje sonlandı. Oysa gerçek anlamda altın bir tabakta sunulan bir nimetti. Bu nimeti verdiler ama işin geleceğini görünce hemen önünü kestiler. 

Görüldüğü gibi işin aslı budur. Evet, veliler ilgi göstermemişlerdir, ama gerçek, geçerli ve önemli nedenleri vardı. Verilen söz tutulmamıştı. 

Offenbach’ta ise durum yine aynı şekilde olmuştur. Projeyi başlatmıştım ama benim ders saatlerim uymadığı için dersleri benim gibi Türkolog ve Edebiyatçı olan eşim sürdürmüştü. Dolayısıyla bütün gelişmelerden haberdar oluyordum. Dersler çok güzel sürdürülüyordu. Orada işin aslı ve sonu bilinerek başlanmıştı. Okul müdürünün Türkçeye ve Türklere olan ilgisi çok etkin rol oynamıştı. Öğrenciler Türkçe öğrenmek ve iyi notlarla ortalamasını aşağı çekmek için severek devam ediyorlardı. Fakat müdürün emekliliği ve yeni gelen müdürün bu derslere karşı olumsuz yaklaşımı sonucu orası da bu dersleri kaldırdı.

Bu dersler uygulamaya konulacaksa kesinlikle işin olmazsa olmazı 11. sınıftan sonra devamının garantiye alınmasıdır. Ayrıca bu dersleri verecek kişilerin de itinayla seçilmesi şarttır. Ana dili olarak Türkçe derslerinden farklı bir yapıya sahiptir. Bu nedenle mutlaka işin ehli olan Türkoloji mezunu ve/ya da mutlaka Türkçenin yabancı dil olarak öğretimiyle ilgili eğitim almış kişilerden seçilmesi büyük yarar sağlayacaktır. Eğer bunlara dikkat edilmezse maalesef ölü doğan bir bebekten farkı kalmayacaktır. 
Her ne şekilde olursa olsun dil bilincinin tüm gençlere aşılanması ve bu doğrultuda yönlendirilmesi dileklerimle. 

Tahsin MELAN

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.