19 MAYISLARDAN 19 MAYISLARA

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

19 Mayıs 1919, Emperyalizme karşı başlatılan Anadolu ihtilalinin başlangıç tarihidir. Bu ihtilal sadece emperyalizmin silahlı güçlerine değil, aynı zamanda emperyalizmin işbirlikçilerine ve Türk insanını bilimin ışığı yerine, dogmaların karanlığına mahkum eden cehalete karşı başlatılmıştır.

İmparatorluk çökmüş, alınan borç karşılığı bütün değerler ipotek edilmiş, devlet gelirlerine Duyunu Umumiye tarfından el konulmuştu. Ülkenin limanları, tersaneleri, enerji kaynakları, az sayıdaki demir yolları yabancılar elindeydi.

Ordu terhis edilmiş, silahlar işgalcilere teslim edilmişti.

Anadolu halkı, yoksul, yılgın ve her evden birkaç kişi anlamsız savaşlarda yok olmuş, mezarları bile belli değildi.

Saray, damatlarla, cariyelerle gününü gün ediyor, eşe dosta ulufe dağıtıyordu.

Ülke paylaşılmaya başlanmış, vatanı parçalara bölen haritalar çiziliyor, uyduruk devletçikler kurduruluyordu.

Hasta Osmanlının başında akbabalar, altı yüz yıllık saltanatı lokma lokma yutmaya hazırlanıyordu.

Ama 19 Mayıs 1919 da Samsun’da mavi gözlü, kalpaklı Kuvayı Milliyeci haykırdı: ”Vatan bütündür parçalanamaz! Ya bağımsızlık ya ölüm!”

Ve kurtuluş savaşı başladı. Bu savaş ileride mazlum uluslara örnek olacak, dengeleri eşit olmayan bir savaştı.

Avrupacılar, işbirlikçiler, mandacılar işgal güçlerinin sofralarında ulusalcılara saldırıyor, Avrupa medeniyetine karşı koyan ”Misak-ı Millicilere” hakaret ediyorlardı.

Maceracı diye niteledikleri Mustafa Kemal, ne padişahın idam fermanına, ne şeyhülislamın fetvalarına, ne de karşısındaki donanımlı düşman ordularına metelik verdi. O haklıydı, halkının yanındaydı. Söz konusu vatandı!

Kocatepe’den Afyon Ovasına atlayan ”Şayak Kalpaklı Adam” 9 Eylül’de İzmir’de düşmanı denize dökerek Türk Mucizesini gerçekleştirmiş oldu.

Askeri Zaferin onaylandığı Lozan ‘da Lord Gürzon, kapitülasyonları kabul etmeyen İsmet Paşa’ya ” Bu reddettiklerini cebime koyuyorum. Gün gelecek bunları size birer birer kabul ettireceğim” demişti.

Anadolu ihtilalının yerini Anadolu Aydınlanması aldı. Devrimler peş peşe geldi. Anadolu kadını çarşafı, erkeği sarığı attı. Kadın – erkek omuz omuza, Laik Cumhuriyetin temellerini attılar. Türk Kadını çağdaş dünyanın bir ferdi olarak toplumda yerini aldı. Vatan imar edildi. Yabancılar elindeki değerler millileştirildi. Artık Türkiye Türk Ulusunundu.

Ama O Şayak Kalpaklı Adam, Emanet ettiği Cumhuriyeti ve hediye ettiği 19 Mayıs Bayramının sahipleri gençlere seslenişinde:” İktidara sahip olanlar gaflet ve delalet ve hatta ihanet içinde bulunabilirler” uyarısını yapmıştı.

2012’nin 19 Mayısında; Lord Gürzon’nun cebindekiler topyekûn kabul edenler, bugün ülkeyi borç batağına sürüklemişken, Arap Şeyhlerinin, Krallarının, Emirlerinin ve emperyalist vurguncuların sıcak paralarıyla halkı kandırmaktadırlar.

Cumhuriyet döneminin en fazla borçlandığı ama yatırımın olmadığı, ülkenin ipotek edildiği bir döneme girilmiş durumda.

Ülkenin bütün limanları satılmış, enerji kaynakları, stratejik bölgeler, bankalar yabancıların eline geçirilmiş.

Çıkarılacak yasa tasarıları, Türk Hukukçularına, Türk Halkına değil, ABD yetkililerine, danışılarak, onlardan icazet alınarak çıkarılıyor.

Kadınlar inanç özgürlüğü yutturmacısıyla sıkma başlarla tesettüre sokulmaktadır. 21.Yüzyıl Türkiyesinde kadın erkek bir arada oturamıyor.

Sarıklı, şalvarlı şeyh, tarikat ağalarınca kurtarılmış bölgeler kurulmakta, şeriat yasaları uygulanmakta.

Mecliste, muhalif milletvekilleri linç edilmek isteniyor.

Kemalistler dinci basının talimatlarıyla, dönme liberallerin ihbarlarıyla tutuklanmakta, karşı devrime engel sayılan aydınlar, yurtseverler birer birer etkisizleştirilmektedir.

Şeriat yanlısı sendikalar, işverenler hükümet eliyle besleniyor. Bağımsız sendikacılar gaz bombalarıyla coplarla sindirilmeye çalışılıyor.

Emniyet güçleri tarikatçılarca orduya alternatif tek silahlı güç olarak hazırlanmakla kalınmadı, bugün cemaatle uyumlu, şeriatçılara selam duran Ordu Komutanlarıyla uyum içindeler!

Cumhuriyetin Valileri kadı yetkisiyle şehirlerde içki yasağını dolambaçlı yollara başvurmadan koyabiliyorlar.

2002 yılında yok olma noktasındaki bölücü teröristler Türkiye’yi tekrar kana bulamaktalar.

Doğuda ve güneydoğuda Türk askeri ve subayı yalnız sokağa çıkamaz durumdadır.

Ülkenin başbakanı Ankara’da camiye bile dünyanın en donanımlı ve kalabalık korumalarıyla gitmek zorunda. Üstelik muhalefet liderini ”Sivas tan öteye gidemiyor.” Diye eleştirmekte.

Her gün Türk askeri katledilirken AKP, ABD’nin emriyle Suriye’ye saldırma yolları ararken, teröriste rica için aşiret reisi Barzani ye umut bağlamakta.

Atatürkçü, bağımsız Türkiye’den yana askerler, komutanlar Silivri Toplama Kamplarında bertaraf edilirken, artık şalvarlı, sarıklı, cübbeli tarikatçılar ordu evinde uyumlu komutanlarca ağırlanacaklar.

Başbakan şak diye emrettiğinde paşalar yazarlara tak diye dava açacak döneme girildi.

HSYK, Yargıtay’dan sonra şimdi Danıştay başkanı iktidarın önündeki engelleri şiirsel söylemlerle kaldıracakları muştusunu verdi.

Saatler enerji tasarrufu bahanesiyle, Suudi Arabistan’a uyarlanırken bilim adamlarının, üniversitelerin, cumhuriyet savcı ve yargıçlarının Üç Maymunlara yatması yüz kızartıcı bir aymazlıktır.

Okullar bilim yuvası olmaktan çıkmakta, molla medreselerine dönüşmekte.

Büyük ozanın dediği gibi:

”Vatanın bağrına düşman, dayamış hançerini,

Yo mudur kurtaracak bahtı kara maderini?”

19 Mayıs 1919’un tarihin çöp sepetine attığı Sevr dayatmasını tekrar yürürlüğe koymaya ne işbirlikçilerin, ne Şeyh Saitlerin torunlarının, ne de Lord Gürzon özentilerin güçleri yeter.

Vatanseverler, gençler!

Anımsa, ne demişti ulu önder?

Aç Bursa Nutkunu!

Oku, bir kez daha oku!

Bayramınız Kutlu Olsun!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.