19 MAYIS VE MUSTAFA KEMAL

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Mustafa Kemal’in beraberindeki bir avuç inanmış kahramanla 16 Mayıs 1919 günü İstanbul’dan Bandırma vapursu ile yola çıkıp 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmasının üzerinden 89 yıl geçti. Ulusların tarihinde çok kısa bir zamanı ifade eden bu süre içinde Türkiye Cumhuriyeti bugün geldiğimiz noktada ve bulunduğu fırtınalı coğrafyada devlet düzeniyle, kurumlarıyla, kültürel çatışmalarıyla, kırılgan toplumuyla, ekonomik gücü ve güçsüzlükleriyle, içeride ve dışarıda çok tartışılan bir ülke konumunda. Her yıl Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Samsun’a çıktığı 19 Mayıs gününü bayram olarak kutluyor, Atatürk’ü anıyor ve O’nun gençliğe verdiği önemi konuşuyoruz. Biz bunları konuşuyoruz, ama başkaları da farklı şeyler söylüyor.

Yurtdışında yaşayan Türkler çok iyi bilirler. Son yıllarda Avrupalı gözlemciler, kanaat önderleri, aydınlar vs. arasından bir kesim Atatürk’ü hedef almayı neredeyse bir tür spor haline getirdil. Türkiye ile ilgili herhangi bir konu gündeme geldiğinde tek suçlu Mustafa Kemal ve O’nun kurduğu laik-Kemalist düzen! Bugün Atatürk ve O’nun kurduğu Cumhuriyet’in neden bu denli tartışıldığını, neredeyse biz Türklerin, bırakın Avrupa Birliği’ne girmeyi, Asya’ya geri gönderilmemiz gerektiğinin ileri sürenlerin neden bu kadar çok piyasaya döküldüğünü ve aksayan siyasal, ekonomik, toplumsal düzenimizin neredeyse tek suçlusu olarak neden Atatürk’ün gösterilmek istendiğini düşünmek zorundayız. Üstelik 1938 sonrası Türkiye’sinde yaşanan aymazlıklardan sanki Atatürk sorumluymuş gibi de bir hava oluşturulduğu bir dönemdeyken!

Bilinen şu: Kısa Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde Türkiye dışında Atatürk Cumhuriyeti’nin bu ölçüde eleştirildiği olmamıştı. Yani arkasında cehalet var deseniz, bu belki kısmen doğru. Ama bu özenle sunulan olumsuz Atatürk resmini sadece bazı cahillerin marifeti olarak görmenin mümkün olmadığı kanısındayım. Hiç kuşkusuz, değişik nedenleri var, iyi kötü hepimiz biliyoruz. Şimdi bunları irdeleyecek değilim. Yazılanlar, söylenenler ve varlığımızın bu haşinlikte sorgulanır olması bizi yeterince üzmekte zaten.

Bu yazımda, mazlum uluslara örnek olan Kurtuluş Savaşımızın başladığı günün yıldönümünde, 19 Mayıs 2008’de, biraz da eskiden Atatürk için neler söylenmiş onları anımsatmak istedim. Aşağıdaki alıntı 1937 yılında yayınlanan bir kitaptan. Bugün gerine gerine “Kemalizm bitmiştir, Atatürkçülük geride kalmıştır” diyenler, özellikle yarı bilgili yabancı Türkiye “gözlemcileri”, bu satırlara ne derler bilemem. Ama bence günümüzde de dünyanın birçok coğrafyasında, hemen güneyimizde Irak’ta örneğin, yaşanan sorunların anlaşılması açısından önemli olduğunu düşünüyorum bu yazılanların. Yazar Herbert Melzig, 1937 yılında Frankfurt am Main’da yayınlanan “Kemal Atatürk – Türkiye’nin Çöküşü ve Yükselişi” başlıklı kitabının 293. sayfasında bakınız ne diyor:

“…Kemal Atatürk ile binlerce yıllık aradan sonra bir kahramanlık ruhu ortaya çıkarak esir edilmiş bir dünya coğrafyasının halklarına özgürlük ışığı verilmiştir. O’nun varlığı Nil kıyılarından eski Çin ırmaklarının kıyılarına kadar bir efsane haline gelmiştir. Fakat O, sadece kendi halkının arasındadır. Dünya, kocamışlığının bilgeliğinde ve ebedi gençliğinin durmak bilmez deviniminde sergilenen bu oyunu, büyük bir insanın halkına ve insanlığa olan sevgisinin sahnelenmesini, hayranlıkla izlemektedir.”

Yine bir başka Alman yazar, August Ritter von Kral, 1937’de Viyana’da yayınlanan “Kemal Atatürk’ün Ülkesinde” adlı eserinin 327 ve 328.sayfalarında şöyle demektedir:

“Kuşkucular Atatürk ve arkadaşlarının yıllarca büyük mücadele ve çabayla gerçekleştirdiklerini sadece kendi zamanları için ve kişisel başarıları adına yapmadıklarını, aksine bunların tüm ciddiyetiyle çok iyi düşünülmüş ve kalıcı nitelikte bir özellik arz ettiğini görmezden gelmektedirler. Bugüne kadar erişilenlere kısaca bakıldığında, oluşanların temelinde Türk halkının kendi sınırları içinde özgürce yaşamak istediği ve başka ulusların meşru haklarına el değdirmeden milletler ailesinin eşit haklara sahip özgür bir üyesi olarak huzurlu biçimde varlığını sürdürmekten başka bir arzusunun olmadığı görülecektir.”

Mustafa Kemal Atatürk’e, O’nun devrimlerine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin var oluş nedenlerine farklı anlam ve yorum getirmek isteyenlerin bu satırları okuyup bir kez daha düşünmeleri gerekir diye düşünüyorum. Ve Almanya’daki yurttaşlarımızın da bu gerçekleri bilmeyenleri ve bilmemekte ısrar edenleri doğru bilgilendirmeleri gerektiğini bugün her zamankinden daha önemli buluyorum.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.