1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI

ABONE OL
18:14 - 01/10/2020 18:14
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI 


Dünyayı terörün ve kanlı savaşların sardığı bu dönemde 1 Mayıs İşçi Bayramını dünya emekçilerinin barıştan yana dayanışma günü olarak kutlamaları gerçekçi değildir.
Emekçiler hem yaşadıkları ülkelerde hem de uluslararası arenada işçi haklarını, demokrasiyi, hukuk devletinin kurum ve kurallarını ortadan kaldırmaya çalışan diktatörlere karşı da gerekli tavrı kararlılık içinde ortaya koyamadılar.
Irkçılığın palazlandığı, din ve mezhep savaşlarının milyonlarca masum insanların inançlarından dolayı, ırklarından dolayı öldürüldüğü, topraklarından kaçmak zorunda bırakıldığı açlık ve sefalete teslim edildiği bir utanç döneminden geçmekteyiz. 
Bu dönemde, salt ırkçılara karşı değil emperyalizmin doymayan işgal ve o ülkelerin halklarının ve emekçilerinin zenginlik kaynaklarını, zorla sömürme vahşiliğine seyirci kalan sendikalar, sivil toplum kuruluşları, kendilerini demokratlar olarak gösterenler ve hükümetler de tavır koymuyorlarsa bu suça ortak oluyorlar demektir.
Bu haksızlığa ayrımcılığa sömürüye, cinayetlere karşı kapalı salonlarda nutuk atmakla, basın açıklamalarıyla tavır almış görünmek inandırıcı değildir.
Irak’ta, Suriye’de, Mısırda, Libya’da Yemen’de NATO destekli saldırılara, cinayetlere seyirci kalmaları o sömürüden pay bekletilerinden mi kaynaklanmaktadır?
Avrupa Parlamentosu yüz yıl önceki karşılıklı öldürmeyi, dış güçlerin kışkırtmalarıyla gündeme taşıyıp hedef saptırırken, günümüzde yaşanan ABD liderliğinde ve Avrupa Birliği destekli kıyımları görmezden gelmeleri gün gelecek insanlık tarihinin kara bir lekesi olarak karşılarına çıkacaktır.
Yeraltı kaynaklarına el koyan zengin ülkeler, ölümden, açlıktan kaçmak zorunda kalan insanları 
zararlı yaratıklar olarak gördükleri için insan tacirlerinin acımasız pençeleine bırakarak, genç yaşlı ve çocukların deniz ortasında toplu ölümlerinden sorumludurlar.
Tehlikeyi sadece kafası dazlaklarda değil, ırkçılığı palazlandıran, onların beslenmesine ya sessiz kalarak, ya da çalışmak için geldikleri ülkelerin kalkınmasına ömürlerini veren savunmasız göçmenleri seçim aracı yapan kafalarda görmek gerekir.
Irkçıların cinayetlerini görmezden gelen, canileri adaletin karşısına çıkartamamakla cinayetlere arka çıkan devlet görevlilerinden hesap sormayan adalet adalet değildir.
Birkaç ırkçıyı yargılama senaryosu göçmenlere inandırıcı gelmemektedir.
Irkçılıkla, ayrımcılıkla mücadeleyi olayların oluştuğu, tehlikenin kapıya dayandığı zamanda sadece savunmak için değil, barıştan eşitlikten yana olduklarını savunanlar ırkçılığı kafalardan silmek için çocuk yaşlarda okullarda birlikte yaşamın önemini uygulayarak barişçıl bir toplumu yetiştirmek zorundadır.
Tehlikeyi yok etmeyi amaç edinecek önlemler tehlike gelmeden alınmalıdır.
Tüm dünya emekçileri küreselleşmenin köleleştirmeyi amaçladığı gerçeğini görerek, dünyayı barış dünyası kılmak için birleşmek, birlik olmak zorundadır.
Küreselleşmenin siyasal, ekonomik ve kültürel alanlardaki hedefi yoksul ülkeleri daha yoksul, insanları bireyci egoizmin esiri haline getirmektir.
Gelişmiş ülkelerdeki etkisi daha çok göçmenlerde görülmektedir.
Göçmen gençlerin meslek eğitimi yeri bulmaları, çalışma olanağı daha da zorlaşmaktadır.
Meslek eğitimi alamadıkları için işsiz olan gençlerimizin sayısı diğer göçmen gençlerinden çok fazladır.
Bu durumdaki işsiz ve mesleksiz gençlerin yasadışı uyuşturucu çetelerin, terör örgütlerinin ve islami terör örgütlerinin tuzağına düşerek aynı inançtaki insanları katleden cani bir insan tipi yaratıldığı gerçeği bu günlerde bile gözardı edilmektedir.
Avrupa’dan bu terör örgütlerine gönderilen militanların ve silahların hangi hükümetlerin yardımıyla gönderildiği bilinmesine rağmen AB ülke yetkililerinin sessiz kalmaları bu insanlık suçuna ortak oldukları anlamındadır.
Bu günlerde Almanya’da ve Avrupa’da birçok hükümetler ülkelerinin çıkarı bahanesiyle İslam Ülkereindeki kanlı mezhep çatışmasına karşı tavır almak şöyle dursun destek vermektedirler.
Türkiye’de basının, emeğin örgütlenmesini, özgür düşüncenin, bilimin ortadan kaldırılarak yerine kendi yolsuzluklarını seçilmişlere verilen bir hak olarak gören dinci devlet yapısını görmezden gelmektedir. 
1 Mayıs İşçi ve Emek Bayramının Taksim Meydanında kutlanmasını işgal orduları bile yasaklayamamışken 2015 yılında tek adam diktasınca yasaklanmıştır.
Türk işçisine uygulanan şiddet ve baskı, faşizmin gelecekte uygulayacağı rejimin provasına dünyanın seyirci kalması insanlık adına kara bir lekedir. 
Taksim alanının demokrasiye, barışa kapatılmasına seyirci kalan, benmerkezli solcuların ve iktidar güdümündeki sarı sendikaların aymazlıklarını da tarih ihanetin belgesi olarak yazacaktır.
İnancımız odur ki; tüm bu insanlık dışı baskılara rağmen Türk demokratları ve işçi sınıfı batının ikiyüzlü demokrasi takiyyesine rağmen Türkiye’de faşizme geçit vermeyeceklerdir.
Bütün demokratların, barıştan yana olanların demokrasiyi ve insan haklarını özgürlüğü kısıtlayan, ortadan kaldıran yönetimlere destek veren hükümetlerine tavır koymaları gerekir.
Demokrasiyi sadece kendileri için değil, bütün dünya halkları için istemeleri gerekir.
Her savaşın bedelini halklar ve emekçiler öder.
Bu nedenle sadece 1Mayıslarda değil her gün, her yerde, her ortamda, omuz omuza haykıracağız:

KÖLELİĞE, AYIRIMCILIĞA, IRKÇILIĞA, TERÖRE VE SAVAŞA HAYIR !
”Tüm dünya işçileri birleşin!”
Birlikten kuvvet doğar.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.