Mağaralar Turizmin ve Bilimin hizmetinde

Mağaralar Turizmin ve Bilimin hizmetinde

ABONE OL
17:00 - 02/10/2019 17:00
Mağaralar Turizmin ve Bilimin hizmetinde
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Mağara bakımından dünyanın sayılı bölgelerinden olan Antalya’da bilimsel incelemelerden sonra mağaraların turizme açılması istendi.

Akdeniz Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Koray Koç ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şube Başkanı Bayram Ali Çeltik, mağaraların turizme açılması konusunda görüşlerini açıkladı.

JMO Antalya Şube Başkanı Çeltik, Antalya’nın sadece turizminin deniz, kum ve güneşten ibaret olmadığını, doğal güzellikleri ile mağaralar açısından da çok zengin olduğunu söyledi.

Antalya’da keşfedilmeyi ve bilim insanlarının incelemesini bekleyen onlarca mağara bulunduğunu belirten Çeltik, Antalya’daki mağaraların bilime ve turizme kazandırmayı hedeflediklerini kaydetti.

Antalya’nın ve turizmin geleceğine katkı yapmak istediklerini anlatan Çeltik, şöyle devam etti.
”Mağaralarda canlılar, mikroorganizmalar var. Mağaracılıkta çok zengin olan Antalya’da bu mağaralar incelendikten sonra bilim insanlarının ve uzmanlarında görüşü alınarak turizme açılabilinir. Tabi kent yöneticileri kendi tasarruflarına göre mağaraları turizme, halka açmamalı. Her şey bilime ve uzmanların görüşüne göre değerlendirilmeli. Bilim insanlarına danışılmalı…”

ANTALYA’DA 500’ÜN ÜZERİNDE KAYITLI MAĞARA VAR

”İklim değişikliğinde mağaraların rolü” konusunda incelemeler yaptıklarını belirten Akdeniz Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Koray Koç da Türkiye’nin hem mağara sayısı hem de mağaracılık araştırmaları ve mağara turizmi açısından zengin olduğunu kaydetti.
Antalya İlinin Mağaralar Açısından Önemine değinen Koç, şöyle devam etti.

”Mağaralar, yağmur sularının atmosferdeki serbest karbondioksit ve toprakta süzülme sırasında bitki köklerinden solunum sonucu karbonik asit özelliği kazanarak içerisinden süzüldüğü kireçtaşı gibi çözünebilir kayaları eritmesi sonucu oluşan boşluklardır. Daha basit bir ifade ile içerisine en az bir insanın sığabileceği kadar büyüklükteki doğal karstik boşluklardır. İnsanlık tarihi incelendiğinde daha tarıma başlamamış, yerleşik hayata geçmemiş atalarımız için mağaralar hem barınma hem de koruma sağlamışlardır. Yerleşik hayata geçildikten sonra dahi mağaralar çeşitli amaçlar doğrultusunda insanlar tarafından sürekli kullanılmışlardır. Bu alanlar karanlık ve nemli ortamlar olduklarından tarih öncesi insanlar için aynı zamanda mistik alanlar olarak kabul edilmiştir. Dini ritüellerin gerçekleştirildiği, ölülerin gömüldüğü yerler olan mağaralar bilimsel kaynaklara göre adeta diğer dünyalara geçiş kapıları olarak görülmüştür.”

Türkiye’nin jeolojik yapısının elverişli olmasından ötürü çok sayıda mağaraya ev sahipliği yaptığına dikkat çeken Koray Koç ”Ülkemizin önemli bir Mağaracılık Federasyonu olmakla birlikte buraya bağlı çok sayıda kulüp ve dernek bulunmaktadır. Yaptıkları araştırmalarla bugün varlığından haberdar olduğumuz mağaraların incelenmesi ve haritalanması, bilimsel araştırmalara destek olmalarıyla ülkemizin mağara potansiyelinin değerlendirilmesine büyük katkı sağlamaktadırlar. Antalya’da Akdeniz Üniversitesi Mağara Araştırmaları Topluluğu (AKÜMAK) bu konuda önemli örneklerden biridir” dedi.

MAĞARALARIN TURİZME KAZANDIRILMASI

Türkiye’de mağaracılığın bir spor olarak, bir tutku olarak iyi bilindiğini ve turizm açısından değerlendirildiğine vurgu yapan Koç, şunları kaydetti.

”Mağaraların turistik açıdan kullanımına çok sayıda örnek verilebilir. Şehrimiz Antalya’nın Alanya ilçesindeki Dim Mağarası ve Damlataş Mağarası her yıl on binlerce ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Diğer taraftan hemen Döşemealtı ilçesindeki Karain Mağarası insanlık tarihine ışık tutmaktadır. İçerisinde 500 bin yıl geriye uzanan yerleşim izlerini taşıyan Karain Mağarası özellikle yabancı turistlerin yoğun ilgisini çekmektedir. Antalya’daki mağara sayısının çokluğu göz önüne alındığında daha potansiyelinin ancak bir bölümü kullanılmaktadır. Mağaraların turistik açıdan kullanımında dikkat edilmesi gereken en önemli husus buraların aynı zamanda jeolojik miras potansiyeli taşıdığı unutulmamalıdır. Mağara içerisindeki oluşumlar on binlerce yılda oluşmaktadır. Bugün görüntüleri ile kendilerine hayran bırakan dikit, sarkıt, sütun, fil kulağı, akmataş gibi mağara yapıları bilinçsizce zarar gördüğünde tekrar yerine konması imkânsız hale gelmektedir.”

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDE MAĞARALARIN ROLÜ

Mağaraların bir diğer önemli özelliğinin ise içerisinde bilimsel açıdan önemli birçok veriyi barındırdığını anlatan Koray Koç, bu ortamlarda yaşayabilen özel canlılar üzerinde yapılan biyolojik incelemelerin, mağara oluşumunu ve içerisindeki doğal oluşumları inceleyen jeolojik araştırmalar bu alanların çok büyük potansiyele sahip olduğunu gösterdiğini bildirdi. Koç, şöyle devam etti.

”Özellikle son yıllarda giderek artan ve günümüzde en çok konuşulan konuların başında gelen iklim değişikliğinin anlaşılmasında mağaralar özel bir konuma sahiptir. Jeoloji mühendisleri olarak farklı disiplinlerdeki meslektaşlarımız ile bir araya gelerek yaptığımız paleoiklim yani eski iklim koşulları araştırmaları, Yerkürenin tarihinde özellikle de son 500 bin yıllık süreçte yaşanmış olan iklim koşullarını ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Yerkürenin dinamikleri içerisinde iklimi kontrol eden parametrelerde bir döngü olduğunu bilmekteyiz. Bu döngünün nasıl işlediğini anlamak, tekrar etme sıklıklarını belirleyebilmek, oluşan koşulların çevre ve insanlar üzerindeki etkilerini detaylı bir biçimde öğrenmek için paleoiklim çalışmalarını yürütmekteyiz.”

MAĞARALAR JEOLOJİK MİRAS

Mağaraların içerisindeki özel koşullar buralarda oluşan dikit ve sarkıt gibi yapıların bünyesinde, mağara dışındaki atmosferik koşulların izlerinin saklanmasına izin verdiğini ifade eden Koç, şöyle konuştu.

”Bu yapılar ileri teknikler yardımıyla incelenerek geçmişte meydana gelmiş kuraklık, sel, aşırı soğuk gibi insan hayatını olumsuz etkileyen koşulların ortaya çıkarılması sağlanmaktadır. Sonuç olarak mağaralar hem turizm açısından hem de bilimsel açıdan öneme sahip olup detaylı çalışmalarla incelenmeyi beklemektedir. Antalya kendine has özellikleriyle bir deniz ve kültür turizmi merkezi olmakla birlikte sahip olduğu mağaralar ile de insanları kendisine çekme potansiyeli oldukça yüksektir. Genelde insanlarımız mağaraları turizm açısından kullanmayı tercih etse de artan farkındalık ile bu alanların ülke bilimine katacağı değer de anlaşılacaktır. Mağaraların korunması ve bu alanların kullanıma açılmadan önce jeolojik, arkeolojik, biyolojik açıdan incelemeleri ve değerlendirmeleri mutlaka yapılmalıdır. Mağaralar birer jeolojik miras olma özelliğindedir. İster bilimsel amaçlı olsun isterse farklı bir amaçta olsun bilinçsizce yapılacak her müdahalenin mağaralarımıza vereceği zarar geri döndürülemeyecektir.”

ha-ber.com/Fikri Cinokur/Antalya
Inal

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.