LEZZET YOLCULUGU

ABONE OL
00:04 - 03/07/2021 00:04
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Lezzet kelimesi Arapçadan dilimize girmiştir. Tat almak, hoşlanmak anlamına gelir.

Celal Özcan, Hep Kebap Olmaz, Türkiye’de bir lezzet yolculuğu, kitabından esinlenerek bu başlığı seçtim. İki dilde 123 sayfalık kitapta yazar, Türkiye yiyecek içecek kültürünü şiir, deyim, tarih ve atasözleri ile okuyucuyu zengin bir yolculuğa çıkarıyor.

Almanya’ya konuk Türk işçileriyle gelen döner kebap, Dünya ticaretinde Almanya ürünü olarak ihraç ediliyor. 140’ı Almanya’da olmak üzere 175 döner fabrikası var. 12.500 civarında döner büfesi günde 600 ton döner satıyor.

Türkiye’de çok çeşidi olan döner burada tanınmıyor.

Gez dünyayı, gör Konya’yı ye Adana’yı, deyimi henüz duyulmadı.

Evliya Çelebi’nin yazılarında 1641 yılında Kırım tatarlarında yatay döner olarak ilk defa görüldüğü geçiyor.

Lezzet yolculuğu tarihini okudukça, aslında küreselleşme çok eski tarihe dayandığı anlaşılıyor. Adı yeni konduğu için, yeni sanılıyor.

Aslına uygun Türk kahvesi ikramına, doksan yıllarında Macaristan’da Eğri şehrinde şahit olmuştum. Cezvesiyle, lokumuyla tarihi türkülere konu olan kalenin gölgesinde, bir garip duyguyla içmiştim.

Kırk yıl hatırı sayılan kahve, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra, Libya gibi Arap ülkelerinden gelmesi zorlanmıştı. Bu nedenle yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti çay üretimine geçti.

Gönül ne çay ister ne çayhane, gönül sohbet ister çay bahane, deyimi Türkiye’de hâlâ güncelliğini koruyor. Her yerde ve ortamda çay ikram edilir. Bazen halı satanlar bile, almasanız da buyurun, bir çayımızı için, derler. Çayın yanında sıcak, taze simit ve börek ikram edilir.

Rakı içme usulünü bilmeyen öğrenir, Avrupa’da unutanlar hatırlar. Aslan sütü çilingir sofrası, okurken iştah açıyor.

Avrupalı konuklar sarayda şarabın noksan olduğunu yazardı. Kitapta, verilen bütün gıdaların içeriğinde bulunan bileşimler verilmiş.

Çilingir sofrasında eksik olmayan kavun 15’inci yüzyılda Van’dan Roma’ya gitmiştir. Van’da yaşayan Ermeniler tohumunu Papa’ya göndermişler. Oradan Avrupa’ya yayılıyor.

Patlıcan Almanya’ya konuk Türk işçiler tarafından getirilmiştir. İmamı bayıltan patlıcan hikayesi, pişirme tarifini tamamlıyor.

Üç tarafı dört denizle kaplı yarımada olan Türkiye’de, mevsimine ve yöresine göre hangi balık yendiği verilmiş. En fazla tüketilen hamsinin yeri başka. Tavaya konunca oynamaya başlıyor.

Korona krizinde izine gidemedik. Bu Yaz, karpuza gel karpuza, diyen satıcıların Pazar yerlerinde sesleri kulağa hoş gelecek. İyi karpuz seçmeyi unutanlar, bu kitabı okumadan yola çıkmasın.

Türkiye’ye tatile gidecek Almanlara da hediye edilmeli. Ben komşuma bu kitabı hediye ettim. Artık kırk değil, doksan yaşında bile torununa miras kalsın, diye bir zeytin ağacı dikmeli.

Yetmiş yıllarında bavulda gelen zeytin, bulgur, peynir, helva bugün hem Türk hem Alman marketlerde bulunuyor.

İlk zeytini, bostan tarlası beklerken halam şehirden getirmişti. Köyümüzde yufka, kömbe ve tandırda yapılan börek vardı. Şehirden gelen çarşı ekmeğiyle yediğim o zeytin tadı, çocukluğumda hatırladığım lezzettir.

Sarayın sultanı mantının Çin, Hindistan kökenli olduğu sanılıyor. Avrupa dillerinde değişik adlarla anılıyor.

Cudi dağında demirlenen Nuh Peygamberin aşure çorbası, zamanla tatlanmış. Destansı hikâyesini torun ve öğrencilerim severek dinlerdi.

Çekirdek çitlemek Türkiye’de çok yaygındır. Almanya’da ve Avrupa ülkelerinde çerez satan dükkânlar var.

Piknik yapan bir aileye Didim’de ayçiçeği kabuklarını çocuğun önünde yere atmayın, deyince aile erkeği, reisi sen cumhurun başkanı mısın, demişti. Demek ki başkandan başka kimse vatandaşı uyaramaz. Başkan her yere tek başına ulaşamayacağına göre, çevre kirli kalmaya devam eder.

Bugün Almanya dünyada kahve tüketen ülkelerin başında geliyor. Viyana kuşatması esnasında çuvallarda kahve geride kalıyor. Esir alınan Osmanlı paşa ve subayları Avrupa’da kahve kültürünü geliştiriyor.

Berlin’de nöbet yapan devlet memurları vardı. Kahve kokusu gelen evler tespit edilir, ceza yazılırdı. Hatta, Müslüman gibi Türk kahvesi içme, diye okul şarkısı vardı. Yetmiş yıllarında şarkı söylenirdi, eski müzik kitaplarında hâlâ bulmak mümkündür.

Her konuda, lezzet konusunda da olduğu gibi, toplumlar birbirinden etkilenirler. Bazen benimsenmesi zaman alır.

Elbette Türkiye’de Avrupa görenek ve geleneklerinden etkilendi. Sofrada otururken, Sarayda konuk edilen Avrupalılar sayesinde masada oturmaya başlandı. Bugün köylerde hâlâ yer sofrası kullanılıyor.

Öğretmen okuluna başladığım 1956 yılında evimizde masa geleneğine geçirmiştim. Annem masada hiç rahat oturamazdı.

Köyden şehre taşındığımızda misafir odamız vardı. Yalnız misafir gelince kullanılırdı.

Türklerin konuk severliğini Aziz Nesin hikayesiyle çok güzel anlatılmış.

Celal Özcan, Türkiye’de dünyaya gelmiş, Almanya’da Gazetecilik Bilimi ve Siyasal Bilim okumuştur.

Kitabı Almanca’ya çeviren Rita Seuß Almanca, İtalyan Siyaseti ve Kitap Bilim okumuştur.

Kitapta daha çok merak edilecek bilgiler var. Bu makalemde kitaptan bir tadımlık sundum. Tatlıların yıldızı baklava, yoğurt, ayran, dolma ve sarmalar unutulmamalı.

Gülerek bitirelim, on beş ay süren Korona belasından sonra gülmeye hasret kaldık. Nasrettin Hocamız lokanta sahibi tek balık kaldığını söyleyince, kurnaz zekâsıyla balığı tek başına yemeği başarır. Halbuki lokantada iki müşteri vardı. Okuyunca gülmekten bayılacaksınız.

Lezzetle kalın!

 

Mutlaka okuyup hediye edilmesi gereken bu kitap:

Celal Özcan, Hep Kebap Olmaz – Es muss nicht immer Kebap sein.

Eine kullinarische Reise durch die Türkei.

dtv.-Verlagsgesellschaft, München 2021

ISBN: 978-3-423-09554-9

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.