KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT VE BİLİMDE TÜKENEN DEĞERLER…

ABONE OL
11:52 - 23/10/2020 11:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT VE BİLİMDE TÜKENEN DEĞERLER…


Dünya edebiyatına sanat ve bilime yön veren çok önemli bir ödül Nobel. Bu yıl davetli olduğum için Stockholm`daydım. İsveç’te kaldığım süre içinde büyük heyecan duydum. Özellikle dünya edebiyatına yön veren çok önemli yazarlarla bir araya geldim. Dünya ve Türk edebiyatını konuşma fırsatı buldum, hala 2006 yılında Nobel alan Orhan Pamuk, zaman zaman tartışma konusu olduğunda, acaba Nobel artık saygınlığını kaybediyor, ya da siyasetin gölgesinde mi kalıyor diye düşündüm. Ermenileri Türklerin katlettiğini söyleyerek bu ödülü almasının hala konuşuluyor olmasına tanık olmak üzdü beni.
NEW YORK tan gelen bir edebiyat ustası, ‘sizin ülkede sanata UCUBE diyorlar, âmâ New York belediye başkanı, Bill de Blasio, sanatçıya yaşayabileceği bir ev, çalışma ofisi ve kirada yardımcı olmak için çaba gösteriyor” diyor. Bir ülkenin uluslararası saygınlığı sanatçıya ve onun yarattığı eserine gösterilen değerdir. Gezdiğim katıldığım çok sayıda kitap fuarlarında. Türkiye’nin göstermelik resim verdiğini gördükçe, tıpkı Hitler döneminde yakılan kitapları düşündüm.(TUİK) 2014-2015 yılında 3000 kütüphanenin Türkiye’de kapandığını açıkladığında. Bu gün 82 milyon insanın yaşadığı Almanya’da 20 bine yakın kütüphanenin olması. Bizim Almanya ile aramızdaki eğitim farkının nerede kaldığını gösteriyor.
 
SANAT VE EĞİTİM DEĞERLERİ…

Türkiye’nin siyasal tıkanmada geldiği noktada sanatın adı yok bana göre, sanata duyarsız kalmak bu dönemde yaşananlara baktığımda, geçmiş dönemlerde de farklı değişimler yaşanmadı. Âmâ şimdi sanatın adını yok edenler tarihe nasıl yazılacaklar bunu merak ediyorum. Toplum gazete ve kitap okuma alışkanlığından uzak, demokrasi var diyenlerin bir ülkede toplumun gerçekleri görmesine kapalı durup, kendi anlayışlarını yazan bir medyanın inandırıcılığını topluma yansıtmaya çalışmaları, eğitim değerlerinin nereye geldiğini göstermiyor mu? Demokrasi, kültür, sanat, eğitim, bilim. Batı’ hala bu farklılığını korumakta. Bugün Batı’dan koparılmış bir Türkiye, tüm bu çağdaş değerlerden özde ve dolaysız bir demokrasiden uzak nereye sürükleniyor kimse bunun farkında değil. Tarih bilimcisi botanikçi Mark Griffiths, İngiliz edebiyatçı Williham Shakesprare`nin yıllar sonra bulduğu bir portresiyle gördüğü sözleri düşündürücü bana göre. Shakesprare ” bir gün gelecek dünya Batı’nın tüm edebi ilmi değerleriyle biçimlenecek, dünyanın Batı’nın bu modeline ihtiyacı var’ ‘Bugün Shakespeare yaşasaydı bunun öncelikle Türkiye’de nasıl biçimlendiğini gördüğünde sanırım üzülecekti. Siyasi iktidar her sözünde insan haklarından demokrasiden söz ediyor, Sudan, Honduras, Ruanda, Sierra, Togo, Tacikistan, Venezüella, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerden bile geride kalmışız. Bu insan haklarında utandıran bir karne. BM İnsan Hakları Konseyi tarafından hazırlanan bu tablo tüm dünya ile paylaşıldı ama birileri hala farkında değil. Peki bu tabloda eğitim, kültür, sanat bilim nerede kimse bunu bilmiyor. YouTube ve Twitter’i yasaklayan zihniyet nasılsa şimdi bu kanallara muhtaç durumda ama hala bir öz eleştiri yapamıyorlar. Fiancial Times ” Türk basını gazeteci, yazar, düşünen, bilim insanı, çağdaş özgürlük aydınlık ve değişim sürecinin dışında bırakılmış. Tüm iletişim kanallarını kapamak özgürlükleri kısıtlamak demektir. Türk toplumu otoriter bir anlayışla yönetildiği sürece ulusal değişim değerlerinin dışında kalmaya mahkûmdur” diye yazdı, sosyal medya insanların her türlü değişim alanlarını paylaşmaları için kaçınılmaz gerekli bir alan. Siz toplumu her türlü haber alma hakkından mahrum ederseniz, işte demokrasi var diye söylediğiniz hiç bir sözün anlamı kalmaz. Türkiye’de insanlar kitap okumuyor, İnternet’in getirdiği fırsat içinde genç yaşın bilimsel sanatsal eğitimsel değerleri araştırmak yerine oyun kanallarını tercih ediyorlar. Alman kütüphanelerinde bugün 200 milyon kitap var, peki bu sayı Türkiye’de ne kadar dersiniz 13 milyon, işte Batı ile aramızdaki eğitim de gelinen uçurum farkı bu. Siz eğitimden uzak bir toplum yetiştirirseniz ülkenin kaderinde de aldığınız kararlarda sizin yarattığınız bu eğitimsiz cahil toplumun verdiği kararla hâkim olmanızın bir gün felakete dönüşmesini yaşayacak bu toplum. Bir gün NOBEL alacak bir Türk yazarını görmek mümkün olmayacak. Bu çok uzak bir hayal, ama ben ne kadar çok isterdim bir Nobel edebiyat ödülünün tartışmasız Türkiye’ye gelmesini. Biz Nobel’e bile kafa tutacak tarzda hareket edersek bunun olmayacağını burada açık açık ifade etmeliyim. Yılda bir kitap okuyan bir toplumla, yılda 25 kitap okuyan bir Japon’la nasıl eş değerde olabiliriz acaba? Kendi söylediğine bile inanmayan bir siyasi zihniyetin yarattığı travma, eğitim, bilim, sanat, kültür dünyasının tam da içinde yer alıyor. Bu cumhuriyeti Türk halkına hediye eden Atatürk’ün heykelinin başına bidon geçiren zihniyete, işte bu anlayışın cesaret vermediğini kim söyleyebilir bu ülkede.

AVRUPA’DA DEĞİŞMEYEN TABLO…

Avrupa’da özellikle Almanya’da baktığımızda buna benzer hala değişmeyen bir tablo var.50 yıldır bu ülkede yaşayan bir toplum, bugüne kadar yaşadıkları zor yıllara baktığımızda ne kadar acı sonuçların yaşandığı ortada. Hala eğitim ve sanatın kültür ve bilim değerlerine ne kadar ihtiyacımız olduğu gerçeğini anlatacak kurumlar nere de? Adı (TGD) olan bir kurum var, bu güne kadar çalışmalarına baktığımızda somut bir yapılanma yok, sadece yazılı basında verilen mesajlar ve sonuç getirmeyen açıklamalar.  (TGH) onun bir organı, her dönem yaşananlar sen ben kavgası ya da kendi konumlarını ayakta tutmaya çalışan bir anlayış. Oysa Türk toplumu kendi kültürel değerlerini unutmadan, yaşadığı ülkenin kültürel değerlerine nasıl bakılacağını bilmeli, iki farklı kültürde yaşamak elbette zor, âmâ mademki biz bu ülkede yaşamaya mecbursak bazı şeylerin önemini görmeliyiz. Peki, şimdi (TGD) ve onun temsilcisi (TGH) bu güne kadar ne yaptı? Topluma asıl anlatılması gereken yapılanmalar dışında olmadık ses getirmeyen etkinliklerle bunca zaman harcandı. Edebiyat, kültür, sanat ve bilim anlatılmadı, anlatılanlar da nerede kaldı bilinmez. Bir gün gelecek Türk toplumu bu değerlerin dışında kalmanın bedelini ağır ödeyecek. Bunun sorumluları kimler acaba ya da kim sorumluluğu kabul edecek? Elbette her şeye rağmen duyarlı sorumlular da var. Bugün Almanya ve diğer ülkelerde yaşayan çok sayıda yüksek eğitim görmüş insanlarımız var. Âmâ bir üniversite bitirmenin eğitim, kültür ve sanata ihtiyacım kalmadı anlamına gelmemeli. Buna rağmen eğitim düzeyi düşük çok sayıda Türk var, kendilerini sorumlu sayanların gelecekteki yaşanacak acı tabloyu görerek daha bilimsel eğitim, daha kalıcı aydınlatıcı çalışmalar projeler üretmeleri gerek derim. Sadece sırf insanları hafta sonları toplayarak bir etkinlik yapmanın değil, asıl bu toplantıların etkinliklerin kalıcı eğitici çalışmalara yansıması gerekmektedir. Bu konuda özellikle (ADD) lere de çok iş düşmektedir. Almanya’da faaliyete olan ADD leri bana göre bu güne kadar etkin bir çalışma gösteremediler. Atatürk demek cumhuriyet demektir, bunun anlamını bulundukları ülkede toplumla paylaşmak konusunda sınıfta kaldılar. Siz Atatürk ve cumhuriyeti anlatamıyor sanız o görevi bırakacaksınız. Türk toplumu (50) yıldır nasıl bir tıkanmanın içinde kimse bunun farkında değil. Toplumun her türlü eğitimden yoksun kalması yaşadığı ülkede gelecekte sıkıntıların adı bana göre ve ne hazindir ki tüm saatini TV deki mistik dizilerle ve içi boş evlenme kadın programlarıyla TV başında geçirmek bunun yararı olabilir mi? Eğitim, sanat ve kültürel değeri olmayan bu programlar ve saatler süren reklamlar. Türk toplumu içte ve Avrupa da nasıl çağdaş değerlerle buluşabilecek acaba? İnanç saygınlığının bile siyasetin gölgesinde kaldığını görmek düşündürücü, Almanya başta olmak üzere Avrupa da yaşayan Türk toplumuna dinsel duygu patlaması yaşatmak, eğitim ve sanatın kültürel değerlerin anlamsızlaştırılması demek değil mi? Peki (TGD) bu acı gerçeği nasıl görmez? İnançlarına bağlı bir toplum olmak elbette tartışılmaz, âmâ bunun yanında eğitim değerlerimizin de (50) yıl sonrasında bile geldiği durum içler acısı kimsenin umurunda değil.
Stockholm da bulunduğum süre içinde yaşadıklarım gördüklerim, başka ülkelerden gelen sanat adamlarıyla yaptığım görüşmeler, bizim ne kadar gerilerde kaldığımızı net biçimde yansıtıyor. Aziz Sancar kimya ödülü aldı, ama bana göre bu bir milat olmalı Türk kimliği adına. Türk edebiyatı eğitim ve sanatsal değerler noktasında masaya yatırılmalı. Gerçekten çok önemli edebiyatçılarımız yazarlarımız var, âmâ bugün neden hala Batı dünyasında kendilerini anlatamıyorlar? Bugün biz bazı ödülleri Show’a dönüştürüyoruz, bu aksine edebiyata eğitim ve sanata zarar veriyor. Bizde ne yazık ki bugün sanatçı yoksulluk içinde perişan bir durumda yaşıyor, sessizce ölüyor sonra kıymetini anlıyoruz.
Tiyatroların sanat ve eğitim kurumlarının bir biri ardına kapatıldığı, ‘Ne Mutlu Türküm” demenin bile suç sayıldığı bir ülkede sanatın adını nasıl koyacağız merak ediyorum. Hükümet adına reform dediği içinde demokrasinin insan hak ve özgürlüklerinin bile olmadığı masalda, eğitim, sanat ve kültürel değerlerden bahsetmiyor sanat unutuldu artık. Bunun adına yeni Osmanlı demek kolay geliyor birilerine.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.