KUDÜS´Ü TANIYALIM: MESCİD-İ AKSA

ABONE OL
20:17 - 18/11/2022 20:17
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Kudüs’ün tarihi ve dini açıdan en önemli yeri şüphesiz Mescid-i Aksa’dır. Mescid-i Aksa sanıldığı gibi tek bir mescid değildir. İçinde birden fazla mescid ve kutsal mekânı yer alan 144 dönümlük büyük bir alandır. 3 semavi din açısından da kutsal bir mekândır ve her 3 din için de anlamı ‘’kutsal evdir’’

İbranicede ‘’Bet Ha Mikdaş’’, Arapçada ‘’Beyt-ül Makdis’’ olarak adlandırılan Mescid-i Aksa, 3 semavi din inancında da çok önemli bir yere sahiptir.

Yahudiler için Mescid-i Aksa, Tanrının Hz. Süleyman’a kutsal mabedi yaptırdığı yerdir ve Tanrı, Süleyman mabediyle Yahudileri özel ve seçilmiş kılmıştır.

Müslümanlar için Mescid-i Aksa, Hz. Muhammed’in miraç yolculuğuna çıktığı yerdir. İslam inancına göre Hz. Muhammed bir gece, Burak atına binip Mescid-i Aksa’ya gelmiş ve muallâk taşının üstünden göğe yükselmiştir. Bu kutsal yolculuktan sonra Müslümanların kıblesi Mescid-i Aksa’dan Kâbe’ye çevrilmiştir.

Hıristiyanlar için Mescid-i Aksa, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği yerdir. Hıristiyan inancına göre Hz. İsa, kıyametten önce yeryüzüne Mesih olarak inecek ve altın kapıdan geçtikten sonra muallâk taşının üstünde tahtını kurarak cennetin krallığını ilan edecektir.

Mescid-i Aksa’daki her kutsal mekânın ayrı bir tarihi, özel bir anlamı vardır. Bu yüzden hem okurken sıkmamak hem de konunun net anlaşılması için Mescid-i Aksa yapılarını birkaç makaleye bölerek anlatacağım.

Kubbetü’s Sahra

Mescid-i Aksa içinde en kutsal yapı nedir diye sorulsa herkes Kubbetü’s Sahra’nın ismini verir. Çünkü Kubbetü’s Sahra, Mescid-i Aksa’nın kendisi olarak kabul edilmektedir. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi bu bilgi yanlıştır. Mescid-i Aksa 144 dönümlük bir alandır. Kubbetü’s Sahra Arapçada “kayanın kubbesi” anlamına gelmektedir.

Kubbetü’s Sahra’nın bulunduğu yerde yapılan ilk mabed, Yahudi inancında kutsal olan Süleyman mabedidir. M.Ö. 963 yılında Hz. Süleyman tarafından yapılan mabed, Yahudilerin ilk tapınağıdır. 10 emirin saklı olduğu, kutsalların kutsalı sayılan ahit sandığını da koruduğu için Yahudiler için kutsal evdir.

Süleyman mabedi M.Ö. 586 yılında Babil kralı Nabukadnezar tarafından yıkılmış ve yaklaşık 50 yılında Pers kralı 1. Darius döneminde ikinci mabed yapılmıştır.

İkinci mabed, Roma’nın Kudüs valisi Hirodes tarafından genişletilmiş, ancak 2. Mabed de M.S. 70 yılında Roma generali Titus tarafından yıkılmıştır.

İşte Kubbetü’s Sahra bugün tam olarak Yahudilerin kutsal mabedinin temelleri üzerine yapılmıştır. Müslümanlar ve Yahudiler arasındaki kavganın temel nedeni de budur.

Kubbetü’s Sahra, 687-691 yılları arasında Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan tarafından yaptırılmıştır. Mimari açıdan İslam tarihindeki ilk kubbe mimarisidir.

Abdülmelik bin Mervan’ın Kubbetü’s Sahra’yı inşa ettirmesinin nedeni Hz. Muhammed’in miraca yükseldiğine inanılan muallâk taşının burada yer almasıdır.

İslam inancına göre Hz. Muhammed, miraca muallâk taşının üstünden yükselmiş ve burada 124 bin peygambere namaz kıldırmıştır.

Muallâk taşı Müslümanlar için çok kutsal olduğu için Hz. Ömer, 638 yılında Kudüs’ü fethettiğinde ilk olarak Mescid-i Aksa’nın yerini sormuştur. Hz. Ömer, Mescid-i Aksa’ya geldiğinde burada sadece Süleyman tapınağının kalıntıları vardır. Tapınağın kalıntılarını bizzat kendisi temizleyerek ilk namazını burada kılmış ve namaz kıldığı yere mescid yaptırmıştır.

Emeviler döneminde ise bu alana, muallâk taşını merkeze alacak şekilde Kubbetü’s Sahra inşa edilmiştir. Kubbetü’s Sahra’nın mimarları Kudüslü Yezid Bin Salam ve Baysan’lı Raja Bin Hayve’dir.

Emeviler sonrası Abbasiler döneminde Kubbetü’s Sahra iki kez restore edilmiştir. İlk olarak 831 yılında halife Memun, camiinin kubbesini restore ettirmiştir. Ardından 913 yılında halife Muktedir Billâh tarafından kubbeye ahşap kapılar yaptırılmıştır.

1099 yılında Haçlılar, Kudüs’ü ele geçirdikleri zaman camiyi, kiliseye çevirip kubbesine haç takmışlardır. 1187 yılında Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü fethettiğinde tekrar camiye çevrilmiştir.

Kubbetü’s Sahra bugünkü masmavi görüntüsüne Kanuni Sultan Süleyman döneminde kavuşmuştur. İstanbul’dan getirilen çinilerle, camiinin dış cephesi kaplanarak bugünkü görüntüsünü kazanmıştır. İç duvarlara ise İsra, Ahzap, Al-i İmran ve Nisa suresinden ayetler işlenmiştir.

Kubbet-üs Sahra, Kanuni Sultan Süleyman sonrası III. Murat, I. Abdülhamid, II. Mahmud, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid devirlerinde de tamir edildi.

Sultan 2. Abdülhamid döneminde kubbenin alt kısmına Yasin suresinin ayetleri işlenmiştir. 1876 yılında yapılan işlemeleri yapan kişi hattat Mehmet Şefik beydir. 2. Abdülhamid döneminde ayrıca camiinin zemini İran halılarıyla döşenmiş ve kubbeye büyük bir avize takılmıştır.

Kubbet-üs Sahra’nın kubbesindeki altın kaplamalar ise 1994 yılında Ürdün kralı Hüseyin tarafından yaptırılmıştır.

Kubbetü’s Sahra, mimari açıdan da bazı sembolleri taşımaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

Camiinin kubbesi sekizgen bir yapının üstüne oturtulmuştur. Sekizgen olması cennetin 8 kapısını temsil etmektedir. Sekizgenin her kenarının uzunluğu 19 metredir. Bu da cehennemdeki 19 görevliyi temsil eder.

Bina 4 büyük sütun üzerine inşa edilmiştir. Bu 4 sütun, 4 mevsimi temsil eder. İç kısımda ise 12 sütun vardır. 12 sütun ise 12 ayı temsil eder. Camiideki 52 pencere ise bir yıldaki 52 haftayı temsil eder.

Kıble Camii

Kıble camiisi ya da diğer adıyla Mescid-i Cenubi. Cenub, Arapçada Güney demektir. Mescid-i Cünubi de Güney mescidi

Kubbetü’s Sahra’nın güneyinde yer aldığı için Kıble mescidi denilmektedir.

Kıble mescidini ilk inşa eden kişi Hz. Ömer’dir. 638 yılında Kudüs’ü fethettiğinde Süleyman tapınağının kalıntıları üstünde bir camii yapılmasını emreder ve 3 bin kişilik ahşap bir camii yaptırır.

Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan, 709 yılında 15 revaktan meydana gelen çok büyük bir camiinin yapımına başlar ama camii, 714 yılında oğlu Velid bin Abdülmelik döneminde tamamlanır. Mescid’te Hz. Ömer’in namaz kıldığı yer bugün Hz. Ömer mescidi adıyla anılmaktadır.

Camii ilk yapıldığında kubbesi altın kaplamadır. Abbasiler döneminde deprem dolayısıyla iki kez yıkılır ve Abbasi halifeleri Ebu Cafer el Mansur ve El Mehdi dönemlerinde yeniden inşa edilir.

Halife El Mehdi, camiinin yeniden inşasında kubbede kullanılan altınları, camiinin iç dekorasyonunda kullanır ve kubbeyi kurşunla kaplatır.

Camii, Abbasiler döneminde yapıldığında büyüklüğü 7 revaktır. Yani Emeviler döneminde yapılan camiinin yarısı kadardır.

1099 yılında Haçlılar, Kudüs’ü aldıklarında Kubbe camiisini kıbleye çevirdiler. Ayrıca camiinin bir bölümünü ambar ve karargâh olarak kullandılar.

1187 yılında Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü fethettiğinde kıble camiisi tekrar eski itibarına kavuşur ve Nureddin Zengi’nin yaptırdığı sanat eseri bir minberi, camiiye yerleştirir. 21 Ağustos 1969 tarihinde Avustralyalı fanatik bir Siyonist, kıble camiisini yaktığında bu sanat eseri minber de yanar. Bugün yer alan minber, orijinaline uygun yapılan kopyasıdır.

Kıble camiisi Osmanlı döneminde de Kanuni Sultan Süleyman, Sultan 2. Mahmud ve 2. Abdülhamid dönemlerinde restore edilir. Hz. Ömer mescidi, Zekeriya mihrabı, Yahya mihrabı mescitte yer alan önemli mekânlardır.

Kıble camiisi yanlış bir tanımlamayla Mescid-i Aksa sanılmaktadır ama gerçekte ne Kubbetü’s Sahra ne de kıble mescidi, Mescid-i Aksadır. Mescid-i Aksa bu iki yapının da yer aldığı 144 dönümlük bir alandır.

Zekeriya Mihrabı

Kıble camisi içinde önemli mekânlardan biri Zekeriya mihrabıdır. Selahaddin Eyyubi döneminde inşa edilen mihrabın hikâyesi şöyledir:

Hz. Meryem’in annesi Hanne, Hz. Meryem’e hamile kaldığında kızını tapınağa adayacağına dair Tanrı’ya yemin eder ve Hz. Meryem 10 yaşına geldiğinde babası İmran tarafından tapınağa verilir.

O dönemde tapınağın sorumlusu Hz. Zekeriya’dır. Hz. Zekeriya, Hz. Meryem’in eğitimiyle bizzat ilgilenir ve onun daha rahat ibadet edebilmesi için özel bir oda yaptırır.

Hz. Zekeriya, Hz. Meryem’in odasına sıklıkla girip onun istekleriyle ilgilenmiştir. Zekeriya, Hz. Meryem’in odasına girdiğinde yaz aylarında kış meyveleri, kış aylarında ise yaz meyvelerinin olduğunu görür ve Hz. Meryem’e bunun nasıl olduğunu sorar. Hz. Meryem ‘’Allahtan’’ cevabını verir.

Kur’an’da bu kıssa Al-i İmran suresinin 35-37 ayetleri arasında şöyle anlatılmaktadır:

‘’Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” demişti.

Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.”

Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem, Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.’’  (Al-i İmran 3/ 35-37)

Hz. Zekeriya, Allahın Hz. Meryem’e yaz aylarında kış, kış aylarında yaz meyvesi gönderdiğini öğrenince kendisi için de Allah’tan bir erkek çocuk vermesini ister ve bir gün namaz sırasında duası kabul olur.

Kur’anda Hz. Zekeriya’nın duasının kabulü Al-i İmran suresinin 38 ve 41. Ayetleri arasında şöyle anlatılmaktadır:

Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin” dedi.

Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler.

Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi

Zekeriya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet ver” dedi. Allah da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.” (Al-i İmran 3/ 38-41)

Selahaddin Minberi

Selahaddin Eyyubi’ye ithafen Selahaddin minberi olarak bilinen minber, Nureddin Zengi tarafından 1168 yılında yaptırılmıştır. Sedir ve abanoz ağaçlarından yapılan minber, künde kari tekniğiyle 16.500 parçadan oluşmaktadır.

Minberin sağ tarafında Nahl suresinin 90-93 ayetleri, imamın oturduğu yerin sağ tarafında ise Tevbe suresinin 18. Ayeti işlenmiştir.

Minberin sol tarafında ise minberi, Nureddin Zengi’nin yaptırdığını açıklayan şu yazı yer almaktadır:

‘’Bismillahirrahmanirrahim. Bu minberin yapımını emir eden fakir kulun rahmetine muhtaç, nimetine şükreden, yolunda cihat edip din düşmanlarının karşısında ribat eden adil hükümdar Nureddin İslam’ın ve Müslümanların direği, mazlumları zalimlerden kurtaran Ebul Kasım Mahmud Bin Zengi Bin Ak Sankar”

Minberde imamın oturduğu yerin sol tarafında ise Nur suresinin 36. ve 37 ayeti işlenmiştir. Minberin üst kısmında ise şu yazı yer almaktadır:

‘’ Bismillahirrahmanirrahim. Adil salih kulun hükümdar oğlu İsmail Bin Mahmud Bin Zengi Ak Sankar ‘’

Minberi yapan ustaların isimleri Selman Bin Maali, Hamid Bin Zafir El Halebî, Ebi Hasan Bin Yahya El Halebî, Fadail Bin Yahya El Halabi’dir.

Minber, 1187 yılında Selahaddin Eyyubi tarafından kıble mescidine yerleştirilmiştir.

Bu mükemmel sanat eseri olan minberin orijinali maalesef günümüzde yoktur. 21 Ağustos 1969 tarihinde Avusturyalı fanatik Michael Denis Rohan tarafından sabotaj sonucu yakılan kıble mescidinde Selahaddin minberi de yanmıştır. 2007 yılında orijinaline uygun yapılan kopyası, kıble camisine yerleştirilmiştir.

Kıble camisindeki Selahaddin minberinin aynısı El Halil’deki Hz. İbrahim camisinde de yardır. El Halil’deki minber, günümüze kadar korunmuş orijinal Selahaddin minberidir.

Hz. Ömer Mescidi

Kıble tarafının batı tarafında yer alan Ömer mescidi isminden de anlaşılacağı üzere Hz. Ömer tarafından inşa edilmiştir.

638 yılında Kudüs’ü fetheden Hz. Ömer, Süleyman mabedinin kalıntılarının nerede olduğunu sormuş ve Müslümanlığı seçen bir rahip tarafından gösterilen beyt-ül makdis’e gelerek ilk namazını kılmıştır.

Hz. Ömer tarafından namaz kıldığı yere yapılan mescid, Emevi döneminde kıble camisine katılarak genişletilmiştir.

Burak Mescidi

Hz. Muhammed’in miraç yolculuğu sırasında Burak atını bağladığı yer olduğu için Burak mescidi ismini alan mescid, Mescid-i Aksa’nın güneybatısında yer almaktadır.

Bugün zemin altında kalan mescid, Memluklar döneminde 1329-1359 yılları arasında inşa edilmiştir. Günümüzde merdivenle inilebilmektedir ve ibadete açıktır.

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.