KÖY ENSTİTÜLERİNİ YENİDEN YAŞAMA GEÇİRMEK EĞİTİM SİSTEMİMİZİ KURTARIR MI?

ABONE OL
12:22 - 16/04/2022 12:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

(Bu yazım 20 Mart 2022 tarihinde girmiş gazetemize. Aşağı, yukarı 1 ay kadar önce yani. Köy Enstitülerinin 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı yasayla kuruluşlarının 82., 27 Ocak 1954 tarih ve 6234 sayılı yasayla kapatılışlarının 68. yıldönümünde, yeniden açıyorum bu konuyu tartışmaya. Yazıyı okursanız benim hangi soruma yanıt aradığımı da göreceksiniz.

Sayın okuyucular; ben sizin bu konudaki düşüncelerinizin peşindeyim.

Sizin bu konudaki görüşlerinizi merak ediyorum.

Bu tartışmaya katılmanız en içten dileğimdir.)

Akçadağ / Malatya 1940, Akpınar-Ladik/ Samsun 1940, Aksu / Antalya 1940, Arifiye / Sakarya 1940,
Beşikdüzü / Trabzon 1940, Cılavuz / Kars 1940, Çifteler / Eskişehir 1937, Dicle / Diyarbakır 1944,
Düziçi / Adana 1940, Erciş / Van 1948, Gölköy / Kastamonu 1939, Gönen / Isparta 1940,
Hasanoğlan / Ankara 1941, İvriz / Konya 1941, Kepirtepe / Kırklareli 1938, Kızılçullu / İzmir 1937,
Ortaklar / Aydın 1944, Pamukpınar / Sivas 1941, Pazarören / Kayseri 1940, Pulur / Erzurum 1942,
Savaştepe / Balıkesir 1940

Yukarıda, eğitim sistemimizde özel, anlamlı ve çok değerli yerleri olan köy enstitülerimizin, abece sırasıyla, adlarını ve açılış yıllarını görüyorsunuz.

Köy enstitüleri, Türkiye’de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasayla kuruldular.

Her türlü özellikleriyle Türkiye’ye özgüdür bu kurumlar.

Enstitülerin kuruluş projesini, 28 Aralık 1938 tarihinde Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel biçimlendirmiştir.

Amerikalı eğitim filozofu John Dewey’indir bu kurumların kurulmaları düşüncesi.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, 1945 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği lideri Stalin’in Türkiye’den Kars, Artvin, Ardahan’ı ve Boğazlarda askeri üs istemesi üzerine, İsmet İnönü de ABD’den askeri destek ister.

Bu desteği vermeye hazır olduğunu belirten ABD; Truman Doktiri’ni kapsamında parasal yardıma başlar.

Karşılığında Türkiye’den serbest seçimlere dayanan demokrasi düzeninin yerleştirilmesini ve Millî Şeflik 5 Yıllık Kalkınma Planı’nın ve Köy Enstitüleri uygulamaların kaldırılmasını ister.

Gelecek seçimleri yitirme korkusuyla CHP; içindeki uygulama karşıtı milletvekillerinin başını çektiği, örgütlü karalama kampanyası sonucu, enstitülerin eğitim/öğretim planında ve yapılanmasında, kuruluş amaçlarından uzaklaşan değişiklikler yapar.

İlerleyen yıllarda da, daha önceleri sıkı sıkıya bağlı olunan iş için iş içinde eğitim ilkesinden uzaklaşılır.

Enstitüler; önce Öğretmen Okullarına dönüştürülür. 1954 yılında da kapatılırlar.

Kuruluş ve kapanış tarihçesini; en kısa anlatımıyla vermeye çalıştığımız bu eğitim kurumlarını, bugünün evrensel koşullarını göz önünde tutmanızı da önererek, soruyoruz:

„Bu kurumları, kuruluş yıllarındaki işlevleri ve özellikleriyle yeniden canlandırmak eğitim sistemimiz için gerekli ve yeterli olan öğretmenleri yetiştirmenin çözümü olur mu?“

Bu soruma benim, bana ait bir yanıtım var, kuşkunuz olmasın!

Ama; eğer bu yazımı okuduysanız, sizin yanıtınızın ne olduğunu ve bu yanıtınızın nedenlerini merak ediyorum ben.

„İlköğretmin üstüne alınacak altı yıllık bir eğitim ve öğretim; öğrencilerin öğretmen olmalarına, mesleğin gereği ve zorunluluğu olan donanımı kazanmalarına yeter mi? “

Yanıtınız „Evet! “ya da „Hayır! “ olacaktır. Olmalı da…

Ama; Neden?

Bir sorum daha var:

„Öğretmen yetiştirmenin altyapısı nasıl olmalıdır? Neden?“

Yurdumuzu kurtaran ve cumhuriyetimizi kuran Kurtarıcı ve Kurucu’muz ne demişti?

“Ey yükselen yeni nesil! İstikbâl sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.”

Yükeselen bu yeni kuşağa öğretmen olmaktan söz ediyoruz.

Ne düşündüğünüzü, inanın, bu mesleğe 44 yılını vermiş, emekli bir öğretmen olarak çok merak ediyorum.

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.