0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Evet evet yürürken değil, tam koşacakken böbreğini çaldılar. Hem de olayın çoğu benim gözümün önünde oldu. Başkasından duysam inanmazdım.

Olayı kısaca anlatayım;

Bir bina düşünün, iş makinası filan yok her şey insanların beden gücü ile yapılmış. İnşaat devam ederken kimi çocuğunu kaybetmiş, kimi babasız doğmuş. Harç yok, beton yok demir desen adı bilinmiyor köylerde. İki tuğla arasına canlarını koyuyorlar harç yerine, sonrada açlıkla sıvıyorlar duvarları.

Ekmeğini paylaşmış ordusu ile. Kimi elindeki hayvana kadar vermiş devletine. Verecek ne kaldı ki diye düşünürken bu vatan için verilecek en değerli şey gelmiş akıllarına, Canları…

Yüzbinlerce kişi bu uğurda canını da vermiş hiç düşünmeden.

Sonunda mı?

Vatan kurulmuş. Kurtarılmış ….

Dış güçler filan diyen yok o yıllarda, herkes biliyor ki “kış kışlığını, puşt puştluğunu yapar “.

Kışa rağmen, puşta rağmen tekrar ayağa kalkmış Memleket.

İç ve dış düşmanlar şaşkın. Gözleri önünde binalar dikilmiş, fabrikalar kurulmuş.

Aradan yıllar geçmiş. Önce çatıyı sökmüş Cumhuriyet düşmanları. Senelerce çatıdan su alırsa nasıl ki duvarlar zayıflar, işte öyle zayıflatmaya uğraşmışlar. Sonra demirleri çalmışlar temellerden. Duvarları çatlatanlar mı dersiniz, tuğlasını çalanımı istersiniz.

Fakat her türlü kötülük yavaş yavaş yapılmış.

Sonunda Cumhuriyet düşmanlarını alkışlayanlar bile çıkmış ortaya. Cumhuriyetin kurucusuna hakaret edenlere rastlanmış ilk başta, sonra el üstünde tutanlar bile olmuş.

Ülkeye her türlü zararı verenler, devletin her kademesine sızmaya başlamışlar. O kadar sağlam atılmış ki Cumhuriyetin temeli, gözümüzün önünde yapılan saldırılara kimse değer vermemiş. Bir şey olmaz, Cumhuriyet yıkılmaz denmiş bir süre.

Milli üretim politikası olmazsa, borç ile günü idare etmeyi bir yetenek sanırsanız Devlet zayıflar. Alacaklı istediği gibi oynar sizinle. Üç kuruş borç gelmediğinde döviz fırlar ekonomi yavaşlar. Döviz ile ithal edilen her şey zamlanır. Mazot, gübre, enerji fiyatları artar. Çiftçi kendi tarlasında karnını doyuramaz olur.

Yem fiyatları artar besici geçinemez. Ay çiçek ihtiyacının yarısını bile zor yetiştirir köylü.

Araba, arabanın tekeri, koltuğundaki sünger… Saymakla bitmez hammaddesi dövize bağlı şeyleri.

Şimdi gelelim koşarken böbreği çalınan adama;

Tüm kurumları ile savaştan çıkıp neredeyse ülkeyi baştan kuran Mustafa Kemal Atatürk diye biri vardı, unutmadıysanız!

İşte onun kurduğu ve dünyanın hayranlıkla seyrettiği Türkiye Cumhuriyeti önce emekledi. Sonra yürümeye başladı ve neredeyse kendi devrinde koşar hale gelmişti.

Koşmaya başlayan bir Cumhuriyetin ordusuna sızılmış, yargısına girilmiş, camisinden okuluna kadar yönetime yerleşilmiş. Sorular çalınmış, okullara yerleşenler mezun edilmiş. Mezun olanlarda işe yerleştirilmiş. Bunlar olurken bizi yönetenler de dört senedir sorgulanmamış. Neden farkına varmadınız, denmemiş.

Şimdi sizce bütün bu başımıza gelenler normal de, koşarken böbreği çalınan adama mı şaşırdınız?