KORKAKLIK CEHALET APTALLIK VE CESARET…

ABONE OL
11:51 - 23/10/2020 11:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KORKAKLIK CEHALET APTALLIK VE CESARET…

Bugün Hırsızlar, yalakalar, dalkavuklar, yağdanlıklar, onurunu şerefini namusunu çıkarları adına satanlar, yollarda rahatlıkla yürüyorlarsa. Bunun iki nedeni vardır, ya rejim büyük hırsızdır, ya da halk aşırı aptaldır. Lee Kuan Yew. Şimdi Türkiye’nin içine düştüğü görüntü bu değil mi? Dinle insan duygularını satın almak, toplumu aptallaştırmak.

” Tanrı iradesini hakim kılmak için yeryüzünde ki iyi insanları kullanır. Kötü insanlarda kendi iradelerini hakim kılmak için Allah’ı kullanırlar” Giandano Bruno böyle söylemiş. İnanç saygınlığının bu kadar siyasete alet edilip sorumsuzca kullanıldığı bir başka ülke var mı acaba? Ülkeye hakim olan zihniyet, her zaman DİN-BİLİM çatışmasını körüklemeye çalıştı. Dinde akıl ve bilim var mıdır? Türkiye. Bilimsel çağdaş değerleri dine düşman gibi gösterirseniz. Sonunda cehaletin yükselişi gelir bu ülkede. Akıl ve bilimden uzak bir toplum ve şimdi yaşadığımız tablo bu. Yaşananlara baktığımızda her geçen zaman bu gerçeği daha net biçimde gösteriyor. İbn-i Sina (980-1037) ” Bilim itibar görmediği ülkeyi terk eder” sözü bunun bir kanıtı değil mi? Bilim adamının, sanat ve sanatçının, korkarak yaşadığı hakaret gördüğü bir ülke olmak, sanırım tarihe her zaman farklı yazılacak. Korkaklık beyni felce uğratır, her yalana inanır, ruhlara inanır, aptallıktır, dini yanlış anlatanların etkisinden kurtulamaz onlara inanır. Cesaret ayakta durmak, gerçekleri bilimi aydınlığı araştırmak uygar olmaktır. Peki, bugün Türk toplumu cesaretimi, yoksa korkaklığı mı yaşıyor acaba? Bununda cevabını yaşadıklarımıza baktığımızda anlamak zor değil.

YÜKSELEN CEHALET…

Bugün İngiltere ve Fransa da toplumun yüzde 30’u, Japonya’da yüzde 24’ü, ABD’de yüzde 22’si, düzenli kitap okurken, Türkiye’de on binde bir kişi kitap okuyor! Vatandaşın ihtiyaç listesinde 300 sırada kitap var. Bundan on yıl öncesinde bu sayı 200 lerde idi, şimdi bu iktidar döneminde sayı bu kadar korkunç noktaya geldi. Bir Japon yılda 30, İsviçreli 15, Fransız 10, ortalama kitap okurken, bir Türk on yılda bir kitap okuyor. Türk halkı ne yazık ki, Hükümet yandaşı TV kanallarında günde 10 saatten fazla mistik pembe dizileri ve içi boş kadın ve evlendirme programları seyrediyor. Bunun yanı sıra İslam’ı bilmeyenler yaptıkları programlarla dine zarar verdiklerinin farkında olmadan din tacirliği yapıyorlar halkı kandırıyorlar. Bugün Türkiye sanata ve kültüre duyarsız bir toplum olarak harmanlanmış durumda. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim raporunda Türkiye Kitap okuma sıralamasında. Libya, Tanzanya, Kongo ve Ermenistan gibi ülkelerin arkasında 100 üncü sıralarda yer alıyor. Şimdi Türk toplumuna baktığımda, Allah aşkına Batı’nın çağdaş değerleriyle bir arada benzerlik bulabilir misiniz? Bir kişinin ortalama 10 yılda ancak 1 kitap okuduğunu düşünürsek, böyle bir topluma okuyan toplum diyebilir miyiz? İşte Türk toplumu böyle bir çarkın ortasına bağlanmış durumda. Böyle bir toplum nasıl seçim yapabilir? Uyuyan okumamış bir toplum yarat ve o uyumaya devam etsin, ama sen istediğin zaman onu uyandırmadan rejimi karanlığa boyamaya devam et. Durum neresinden bakarsanız bakın korkunçtur. AKP işte en başından burada başarılı oldu. Kendi medyasını oluşturdu, topluma kendi yarattığı gerçek dışı haberleri servis etti, Aptal necip Türk halkı inandı ve bunun her dönem meyvesini toplamaya devam ediyor. Öte yandan korkunç gerçeğin farkında olmayan bir muhalefet olduğu sürece almaya da devam edecekler. Keşke Köy Enstitüleri kapanmasaydı, bugün bu olumsuzluklar yaşanmazdı. Köy Enstitüleri, tam da toplumumuzu böyle geri kalmışlıktan korumak için kurulmuştu. Atatürk’ün Türk toplumunun çağdaş uygarlık düzeyini yaşaması adına bir mirasıydı. Şimdi laik düşünce anlayışına, cumhuriyet ve Atatürk’e Tarihe, Aydınlığa, Bilime, Sanat ve sanatçıya, Milli bayramlara, Düşünen yazan aydınlara, Gazetecilere, tüm çağdaş değerlere küfreden rahatsızlık duyan silmeye çalışan bir anlayış, beni her geçen zaman daha da korkutuyor. Otoriter bir rejim istemek ve tüm sisteme tek hakim olabilmek tehlikenin yaklaşan yansıması bana göre. Yani korkuyla cesaretin, dinle bilimin bir arada yaşayamaması gibi
.
ALMANYA TÜKENDİ…

Tarihe baktığımızda, William Carr sözleri bir gerçeği anlatıyor ”Almanya’nın felaketi tek başına HİTLER değildir. Alman felaketinin sorumlusu, bir Hitler yaratan ve kendi kaderini onun ellerine kendi isteğiyle teslim eden Alman halkının ta kendisidir’ ‘Alman halkı korkuya cehaletini koyup bunu başkalarının kullanmasına izin vermiş ve sonrasında Hitleri yaratmıştır. Almanya’nın tarihte yaşadığı felaketin adı cehaletin adıdır. Dilerim Türkiye Almanya’nın yaşadığı felaketin aynısını yaşamaz, ama korkularım odur ki. Türkiye adım adım bu felaketi uçurumun kenarına geldiğini zaman görecek, işte o zaman iş işten geçmiş olacak, zaman sevmeye bile yetmeyecek.

Bugün yurt dışında yaşayan Türk toplumu, cehaletin tam ortasında başladı bu ülkede yaşamaya. İlk kuşak çok bedel ödedi bu ülkede. Kimse neyin doğru neyin yanlış olduğunu göstermedi. Kendilerine Türk toplumu adına temsilci sıfatı verenler. Özellikle (TGD-TGH) adındaki kuruluşlar, Türk toplumu adına bu güne kadar kalıcı bir çalışmanın içinde olmadılar. Sıradan etkinlikler açıklamalar, buna dosya aralarında saklı kalan çalışmalar ve gösteri adını vermek daha doğru olacak sanırım. 50 yılı geçmiş bir ömür var burada, sadece insanca bir yaşam umuduyla buraya gelmiş insanlar, bugün bile hala DİN le kandırılmaya çalışılmıyor mu? İnadına akıl ve bilimden yoksun bırakılmış bir toplum yaratmak nereye kadar sürecek? Her gün dini dernekler açılmakta, insanların İnanç saygınlığını kullanarak bunu siyasete dönüştürmek adına söylemler etkinlikler düzenlemek, işte asıl büyük tehlikenin adı bu ve İslam’a zarar verenler bunlar değil mi?

Yaptıkları İnançlara saygı hizmet değil, onlar eğitimsiz bıraktıkları Türk toplumunun duygularını kullanarak din tüccarlığı din tacirliği yapıyorlar. Onların savunduğu değil, Allah’ın istediği insan olabilmek önemli. Alman Udo Staınbach ” Türk toplumunun bu ülkede yeri yok, onlar uyuşuk aptal bir toplum” diye bağırdığı zaman kimse sesini çıkaramadı. Türkiye’nin çağdaş demokrasiye duyarsız kaldığına baktığımızda, bunun yansımalarını en çok Avrupa da yaşayan Türk toplumu görüyor. Gelecekte daha da çok yaşayacak.

Almanya kendi içinde zor bir dönemden geçiyor. Özellikle Merkel, siyaset dünyasından kopmakta ve gücünü saygınlığını kaybediyor. Yabancı düşmanlığı hızla artıyor. Türk toplumunu zor yıllar bekliyor. Özellikle (TGD-TGH) denen kurumlara bu dönemde daha çok iş düşmekte, içi boş sıradan etkinliklerden çok, Türk toplumunun burada yaşamsal haklarının getirisi konusunda daha duyarlı olmak zorundalar diye düşünüyorum. Son kuşak akıllı bilgili eğitim konusunda gerekliliğin önemini kavramış aslında, ama bu ülkede, kendi kültürümüzle yaşadığımız ülkenin kültürel değerlerini 50 yıldır hala paylaşamadık, bir birimizi çekiştirmekten düşman olmaktan yana değil, sevgiyi paylaşmaktan yana olmalıyız.

Zira gideceğimiz başka bir yer var mı? Kendi kültürel değerlerimize gösterdiğimiz önemi, yaşadığımız ülkenin değerlerine de göstermeliyiz. Birilerinin üzerimizden siyaset yapmasına, din saygınlığımızı duygusal anlamda kullanarak çıkar sağlamalarına izin vermemeliyiz. Bize aptal uyuşuk bir toplum diyenlere inat, akıl bilim değerlerinin önemini hep birlikte paylaşmalıyız. Araştıran okuyan eğitimli bir toplum olmak önemli. Din tacirlerine inanmayıp akıl ve bilimden yana çağdaş değerleri kucaklamalıyız.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.