KIBRISIN DAĞLARINDA…

ABONE OL
21:36 - 25/07/2022 21:36
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

“Kıbrıs’ın dağlarında,
Kol gezer mücahitler.
Kurtuluş kavgasında,
Türkü söyler tüfekler…”
***
Güneşin son ışıkları limanı, tekneleri, evlerin ve dükkanların camlarını akşamın kızıllığına boyuyor… Kıyıya vuran dalgalar bile kumsalı sessizce okşuyor. Köpüklerin arasında deniz canlıları ve kabukluları suyun gücüne kendini bırakarak sürükleniyorlar. Birkaç küçük çocuk aşkın gözler ile ayaklarının dibindeki bu canlı yaşamı izliyorlar.
Oturduğum kayanın üstünde bu eşsiz manzarayı seyrediyorum. Serinlikle beraber iyot ’un keskin kokusunu ciğerlerime çekiyorum. Suyun içinde ayaklarının ne kadar büyük olduğunu gören çocuğun yerinde olmak ve onun gibi kahkahalar atma isteği sarıyor benliğimi… Oysa heyhat… Bu kıyılar bizim için gençliğimizin, vatan sevgimizin, ölen arkadaşlarımızın karaya çıkarken bıraktığı anılar ile dolu… Burası bizim için bir tatil yeri değil.
Aradan yıllar geçse ’de kulağımızda matara ve kasaturaların birbirine değerken çıkardığı metal sesi, verilen sert emirler, postalların içine dolan su ve kumun rahatsızlığı, terden ıslanmış kumaş kokusu, dizel motorun yanan yağının dumanı, sonunun nasıl biteceği belli olmayan bir harekatın belli belirsiz yüzlerdeki tedirginliği ve en önemlisi ölümü kabullenmiş insanların yürek çarpıntısı, beşparmak dağlarına inen paraşütçülerin ve düşman hattına ilerlerken hançerelerini parçalayarak “Allah, Allah” diyerek ortalığı inleten nidaları hiç te kolay, kolay anlatılacak ve unutulacak anılar değildir.
***
Adadaki mücahitlerin Türk askerini gördükçe bir kardeşi görmüşçesine kucaklaması, “Açmışınız, susuz musunuz?” diye sorması, son tayınını bölüşmesi… Düşman siperlerini işaret edip; keskin nişancıların mevzilerini işaretlemeleri, mayınlı olacağı düşünülen bölgelerden geçerken kendi canlarını tehlikeye atıp rehberlik etmeleri, yorgunluktan bitap düşmüş, yine de gözünü kırpmadan ilerileri gözetleyen askere yerel şiveleri ile “Hadi biraz uyuyasınız, biz beklerik” diye seslenmelerini nasıl unutursunuz?
Bugün Kıbrıs’ın Türk hakimiyetinde bulunan bölgelerinde kentlerinde fink atanlar, kumarhanelerinde sabahlara kadar uykusuz kalarak al kızı ver papazı diyerek milyarlar saçanlar, ada sahillerinde kumsala uzanıp güneşlenenler, limanlarında tekne gezintisi yapanlar, balık lokantasında karınlarını doyuranlar, İngiliz sterlini ile alış veriş yapanlar, bir zamanlar kurşun yağmuruna tutulmuş Ledra palasta gece umursamaz bir tavırla uyuyanlar, eski Rum evlerini mesken tutmuş olanlar tüm o günlerin heyecan ve acılarını acaba hatırlıyorlar mı?
Her geçen gün birisini kaybettiğimiz Türk mukavemetçilerinin yasını tutan var mı? Onların canları pahasına aylarca yarım somun ekmek ve hellim peyniri ile nöbet bekledikleri kendileri gibi tüfekleri eski gençleri hatırlayanlar var mı?
İnsanoğlunun sınırlı yaşamından bir bölümünü ülkesi ve geleceği için feda etmesi, savaş denilen vahşetin sınırlarında yaşaması, birkaç eski fotoğraftan başka elinde bir şey kalmaması ne demektir bilir misiniz?
Bu ancak Kıbrıs’ın dağlarında geçen bir yaşamın, Kurtuluş savaşında cephede olanların, Çanakkale’de siperlerde yaralananların, Sakarya ve Dumlupınar’da kendisine ait bir avuç toprağı olmasa da, Vatan uğruna savaşanların, yüreği arkadaş kaybında kanayanların, ailesini ve namusunu korumaya çalışanların anlayabilecekleri ve anlamlandırabilecekleri duygulardır.
Geçmişin kahramanlarına, canını iki taşın arasına saklamış olanlara, Vatan topraklarını korumak için şehit olanlara, onları unutmayan ve yüreklerinde yaşatanlara bir selam verelim. Ruhlarına bir Fatiha gönderelim.
Bu aziz askerlerin dünyanın neresinde olursa olsun, görev uğrunda şehit olanların, ölü diye bildiklerimizin, bugün yurt sınırlarını korumak, Cumhuriyeti payidar kılmak için iç ve dış düşmanlara karşı koyarken hayatını kaybetmiş olanları bir kez daha analım.
Analım ki, onların ruhları huzur bulsun.
Bu can bu tende durdukça içimizdeki kanlı pınarın gözlerimizdeki yaşlar gibi damla, damla aktığını, daha iyi bir gelecek için vatan savunmasına katılmış olan bu kahramanların “Unutulmadıklarını ve unutulmayacaklarını” dostumuzda, düşmanımızda bilsinler.

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (1)
    • Ertuğrul Yakışık

      Harekatın üzerinden 3 yıl geçtikten sonra bile beşparmak dağlarında alev kayası denen bölgede sizin yetiştirdiğiniz ekiplerinizden biri olarak o mücahitler ile oralarda eğitim aldığımız günlerdeki dehşet verici anılar hala taze duruyordu. Kıbrısa ne zaman gitsem küvette öldürülen doktor ve ailesinin evlerine giremem, o sakız çiçekleri midemi bulandırıyor.
      Çok büyük bu mücadelede şehit veya gazi olanların önünde saygı ile duruyorum.
      Yazınızı, gözlerim yaşararak okudum. Anlatımınız, sadece edebi bir yazı ve anı değil, kahramanların tarihidir.
      Sağolun var olun.

      Yanıtla
      +0
      -0