Kanser, tedavi esnasında ve birçok zaman tedavi sonrasında da belirgin bir yaşam kalitesi düşüklüğüne sebep olmaktadır. Bununla birlikte kanser ile birlikte fiziksel aktivitede de önemli ölçüde azalma görülmektedir. Ancak, egzersiz, spor ve hedefli antrenman giderek artan bir şekilde- yalnızca tedaviye ek olarak değil, bağımsız bir ek tedavi olarak da- dünya çapında birçok bilimsel çalışmaya konu olmuştur. Yakın zamanda yayınlanmış olan bir bilimsel çalışmada bu bağlamda etkileyici veriler gösterilmektedir; sadece yaşam kalitesi için değil, aynı zamanda tedavi sonuçları, mortalite (ölümcül) ve kanserin yeniden nüksetme oranları açısından da (1).
Yapılan bu çalışmada fiziksel aktivitenin çeşitli kanserlerin nüks (tekrarlama) riskinde ve hatta ölüm oranlarında belirgin bir azalmaya neden olduğunu göstermiştir. Benzer şekilde, egzersiz ve hedefe yönelik antrenmanın, tüm doğrudan kanser terapilerini, yani radyoterapinin yanı sıra kemo ve immünoterapilerini de olumlu yönde etkilediğini göstermektedir.
Kanserin ilerlemesi (tümörün büyümesi) ve metastazı yeni kan damarlarının oluşumuna (anjiyogenez veya neovaskülarizasyon) bağlıdır. Ancak, anjiyogenez sağlıklı olan d okuların aksine kanserli d okularda düzensiz, çok ince, karışık ve olgunlaşmamış ve ayrıca birçok kısa devre bağlantılı durumundadır. Bu sebeple oksijen bakımından zengin olan kanın tümör dokusunda yeterince yayılamamasına ve bu nedenle o ksijen eksikliğine (tümör hipoksisi) sebep olmaktadır. Bu nedenle, tümör dokusunda ve mikroçevresinde oluşan oksidatif stres gelişir ve bu da neovaskülarizasyonu (yeni damar oluşumu) ve kanserin saldırganlığını artırır. Buna eşlik eden semptomlar arasında tümörden kaynaklanan yorgunluk, tüm vücudu kapsayan bir tükenme, güç ve halsizlik hissidir. Buna uyku yoluyla düzelmeyen sürekli yorgunluk, konsantrasyon eksikliği, korku, d epresyon ve diğer semptomlar eklenebilir ve etkilenenlerin günlük yaşamları ciddi şekilde kısıtlanır. “Yorgunluk, yaşam kalitesinin düşmesinin ana nedenlerinden biri olarak kabul edilir ve tümör tedavisine eşlik eden ortak bir sorundur” diyor Alman Radyoonkooglar Topluluğu sözcüsü Prof. Dr. Stephanie Combs. Ne yazık ki, h alen yorgunluk sendromunu doğrudan tedavi edebilecek hiçbir ilaç mevcut değildir. Ancak semptomları iyileştirmek veya durdurmak için etkili yollar vardır; bu da fiziksel ve sportif aktivitedir. Spor, t ümördeki mikro-ortamı farmakolojik müdahale olmadan da düzenleyebilen bir etkendir.
Peki sportif aktivitenin olumlu etkilerinin bilimsel açıklaması nedir?
Fiziksel aktivite “vasküler endotelyal” (kan damarı) büyüme faktörü seviyelerini arttırır ve böylece tümördeki kan damarı yapılarını normalleştirir; daha homojen damar yoğunluğu, gelişmiş sirkülasyon ve oksijenasyonu sağlar. Bu da tümördeki kemoterapötik ilaçların daha iyi dağılımını sağlar. Bilindiği gibi h ipoksi (oksijen darlığı) radyasyonun etkinliğini önemli ölçüde olumsuz etkiler. Fiziksel aktivite sebebiyle oksijenin daha iyi dağılması durumunda ise kanser hücrelerinin radyoterapi duyarlılığı artar.
Sporun bağışıklık sistemini harekete geçirdiği de kanıtlanmıştır. Şöyle ki, spor ile b eyaz kan hücrelerin (lökositler ve lenfositler) sayısı önemli ölçüde artar. Kandaki NK (natural, killer, doğal öldürücü) hücreleri on katı artmaktadır. Ayrıca, interlökin-6 (IL-6) gibi sitokinlerin üretimi de spor tarafından uyarılır. IL-6 immün hücrelerinin tümör dokusuna geçişini teşvik eden bir maddedir ve böylece bağışıklık sisteminin çalışmasını önemli ölçüde destekler.
Spor ayrıca tümör metabolizmasını (enerji arzı, insülin seviyeleri, glukoz metabolizması) çeşitli inflamatuar faktörleri olumlu şekilde düzenler. Kemoterapi veya radyoterapi süresince spor yapan hastalarda enflamasyon seviyelerinin düşüşünün yanı sıra zihinsel (nörobilişsel) faydaları da göstermektedir.
“Fiziksel aktivitenin olumlu etkilerinin kanıtı bugün çok güçlü olarak kabul ediliyor – özellikle yorgunluk ve yaşam kalitesi açısından, fakat aynı zamanda artan k emo ve radyoterapi, kanserin geri gelmesini önleme ve sağkalım oranını artırma olarak biz bir kuruluş olarak tüm hastalara spor aktivitelerini tavsiye ediyoruz” diyor DEGRO başkanı Prof. Dr. Wilfried Budach.
Spor denince temel olarak dayanıklılık ve genel kuvvet antrenmanı kombinasyonu öneriliyor. Bu bağlamda bireysel olarak uygun bir spor bulunmalı ve gereksinim seviyesi kademeli olarak arttırılmalıdır. En uygun olanı mevcut performans düzeyinde rehberlik eden bir fiziksel aktivitedir. Bu, günde 10 dakikalık bir yürüyüş veya haftada üç kez koşu yapmak olabilir. Tabii ki, taze yara iyileşmesi, ateş veya enfeksiyon gibi komplikasyonlar durumunda fiziksel aktiviteye ara vermekte fayda vardır. Örneğin bir kemik metastazı vakası olabilir ve bu durumda uygun olmayan sportif aktivite sebebiyle kemik kırılma riski artabilir. Bazen de spor ile birlikte gelen ağır terleme, kıyafetlerin, sürtme durumu veya k lorlu su ışın tedavisi (radyo terapi) sonrasında ayrıca cildi tahriş edebilir.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Kanser hastalarında sportif aktivite tedavi sürecini, yaşamsal kaliteyi, kanserin tekrar nüksetme durumunu ve en önemlisi de tedavi sonrası hayatta kalma oranını önemli ölçüde artırmaktadır. Fakat, sportif aktivitenin kanser hastalarındaki olumlu etkisi çok önemli olmasına ve onkologların da bunu önemle tavsiye etmelerine rağmen hala daha birçok ev doktoru hastalarına fiziksel aktivitelerden uzak durmalarını ve „dinlenmelerini “tavsiye etmektedirler.
[1] Ashcraft KA, Warner AB, Jones LW et al. Exercise as Adjunct Therapy in Cancer. Semin Radiat Oncol 2019; 29 (1):16-24
GÜNCEL
7 saat önceGÜNCEL
7 saat önceALMANYA
7 saat önceAVRUPA
7 saat önceALMANYA
7 saat önceALMANYA
8 saat önceALMANYA
8 saat önce