KANÇILARYADA ÇAYKUR ÇAYI

ABONE OL
16:25 - 18/04/2022 16:25
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Elektronik postama bir haber düşmüş. Baktım davetiye. Büyükelçilikten. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık bir dizi resmi temaslarda bulunmak üzere Berin’e gelmiş. Gelmişken vatandaşlarla da buluşup dertleşmek istemiş. Davete icabet ettim. Önce kendisini dinledik. Yanlış bildiğimiz doğrular ve doğru bildiğimiz yanlışlar varmış bakanlığın yaptığı hizmetlerden. Müstefid olduk.

“Nerede bir Türk vatandaşı varsa biz oralara hizmet götürmek için çalışıyoruz. Onlara sahip çıkmak görevimiz. Maddi ve manevi ne sorunları varsa onu çözme konusunda görevimiz var. Problemlerimizi çözeceksek kendimiz çözmeliyiz. Çözümü Alman devletinden ya da Gençlik Dairesinden beklememeliyiz. Türk toplumu maalesef koruyucu aile olma konusunda çok istekli değil. Bu büyük bir sıkıntı. Mutlaka giderilmesi gereken bir sıkıntı.

Ayrıca aile içi şiddete maruz kalanlar buradaki sığınma evlerine gitmek istemiyorlar, Türklere ait bir yerin açılmasını istiyorlar. Böyle bir yerin açılması çok önemli.

Burada kendi yaşadıkları ülkelere entegre olmuş ciddi bir Türk nüfusundan bahsediyoruz. Yaşadığınız ülkede Türk vatandaşı olmanın vakarını koruduğunuzun ve sorumluluğunuzu fazlasıyla yerine getirdiğinizin farkındayız. Fakat yapılacak çok iş var. Biz üzerimize düşen ne ise maddi ve manevi hiçbir yardımdan kaçınmadan onu yapıyoruz. Bunlara sizler de şahit oluyorsunuz. Bundan sonra da yapacağız. Bizimle temasa geçin, yaşanan sıkıntılarınızı mutlaka bize iletin. Devletinize güvenin.” Bakan Yanık söyledi bunları.

Bu toplantı iftar öncesinde yapılan bir toplantıydı. Dernek temsilcilerinin ve basının davet edildiği bir toplantı. Soruların cevaplandırılması bölümüne geçilince arkadaşlar sıraya girdi. Parmaklar havada. Konular çok önemliydi çünkü. Ben de sevindim. Anlamlı sorular sorulacak ve biz de istifade edeceğiz diye beklemeye başladım. Her zaman olduğu gibi yine hayal kırıklığına uğradım. O kadar kalkan parmak içinden bir iki kişi soru sorabildi.

Soru sormak için soru soranlar olduğu gibi, alakasız soru soranlar da vardı, hatta sorusunun alakasız olduğu anlaşılınca alakalı soru bulmak için tekrar söz alanlar da vardı. Ben buradayım demek için parmak kaldıranların yanında, kendisini övmek için söz alan arkadaşlarımız da vardı, bazıları da hayat hikâyesini anlatıyordu. Korsan konferans verenler bile vardı. Âlem insanlarız bizler. Berlin’de hizmet veren SKT’lerin temsilcilerinden bahsediyorum. Oysa sorunun kısa ve öz olması makbuldür. İsmini ve temsil ettiğin derneğin ismini söylersin o kadar.

Ben böyle bir ortamda soru sormayı ve fikir beyan etmeyi uygun görmedim.

Toplantıda, evlat edinmenin önemi öne çıkmıştı. Çok önemli bir konu. Kanayan yaramız demek lazım. Dert yanıyordu bazı arkadaşlarımız. Çünkü onlar özverili çalışmalarıyla başarmış evlat edinmeyi. Uzun bir süreçten geçiliyormuş bunun için. Gençlik Dairesi Türklere çocuk verme konusunda fazla hevesli olmuyormuş, aksini söyleyenler de vardı. Anlatılanlara göre Türk aileler de çocuk almak istemiyormuş zaten. Nedenleri konusunda çeşitli sebepler dile getirildi. Ancak orası münazara yapılacak yer değildi. Herkes bildiğini söyleyecek veya teklifini yapacak sonrasında verilecek cevabı bekleyecekti. Öyle olmuyor maalesef. Belki bir gün toplantı âdâbını da öğreniriz. Neden dersiniz?

Benim de bir teklifim olacaktı konuyla ilgili, orada yapamadım. Önemli gördüğüm bir teklif. Dile getirilmeyen bir teklif. İşin püf noktası olan bir teklif. Siz okuyucularım için o teklifi köşemde yazmak istedim. Belki muhatabına ulaştırılır.

Teklifim: “Evlat edinme sorununun çözümünde birinci ayak gençlik dairesi ise ikinci ayak halkın dini inancıdır. Türk halkı Müslümandır. Mütedeyyin Müslümanlar evlatlık almanın haram olduğuna inanırlar. Bu inanç evlatlık almanın önünde duran en büyük engeldir. Konu Diyanet İşleri Başkanlığı’yla birlikte çözülecektir. Bu işi de Aile ve Sosyal İşler Bakanlığı’nın yapması gerekir. Diyanet’ten konu ile ilgili fetva almadan bu iş çözülmez. Halkı Müslüman olan bir ülkede laiklik, dini ihtiyaçlara dayalı problemleri çözmez. Çözmez değil, çözemez. ’Laik bir ülkede fetva mı alacağız?’ gibi cümleler kurulacaksa eğer, o zaman bu işin çözümüyle ilgili beklenti içine de girilmemelidir. Bu gibi cümleler kuracak olanlar veya kuranlar halkını tanımayanlardır. Alınız elinize bir fıkıh kitabı ve bakınız onun ilgi bölümüne nelerle karşılaşacaksınız. Doğrudur veya yanlıştır ama bu böyledir. O kitaplarda yazanlar yok edilmeden, hocalar kürsülerden aksi bir beyanda bulunmadan bu sorun çözülmez. Konu ile ilgili defalarca toplantı yaparız, birbirimizi suçlarız ancak bir arpa boyu yol alamayız. Türkçe derslerinde yol alamadığımız gibi. Sonra da sittin sene bekleriz. Ayağımızın yere basması lazımdır. Halka rağmen problem çözülmez. Hele bu çağda bu kafa… gibi ifadelerle başlayan cümleler kurarak hiç çözülmez.”

Toplantıdan sonra iftar için ana salona geçildi. Ben yine Özbek pilavı bekliyordum ama beklentim boşa çıktı. Yemekten sonra çay servisi yapan hizmetli elinde tepsi, oturduğum masaya yaklaştı ve “bu çayı sana, Beyefendi gönderdi” dedi ve ilave etti, ”bugün ÇAYKUR çayı demledik afiyet olsun” deyince ayağa kalktım, salonun öbür ucunda Beyefendi el sallıyordu. Gözlerim doldu. Masada oturan arkadaşlarım şahittir. Bu ne saadet böyle…

Arkadaşlar beni tebrik ediyorlardı, “Nihayet başardın hocam.”  10 seneden beri www.ha-ber.com haber sitesindeki köşemde yazıyordum bu konuyu. Nihayet ülkem için, ülkemin insanı için bir şeyi başarmıştım. Ne mutlu bana. Ahmet Külahçı, “Ben 40 seneden beri kaçak çay içerdim, çok şey kaybetmişim bugün çayın tadına vardım Hocam” dedi. Ahmet Külahçı Hürriyet Gazetesi’nin Avrupa sorumlusudur. Duayen gazeteci. Sağ olasın Büyükelçim sen bana bu saadeti yaşattın ya, Allah da senin ayağına taş değdirmesin.

Ancak bu arada küçük bir sorun oluştu. Çay sorumlusu olan şahıs bana geldi ve dedi ki; Hocam başımıza iş açtın. Biz kaçak çayı bir kez demliyorduk, demleyiş o demleyiş, yetiyor ve artıyordu bile. 400 kişiye çay yetiştirmek kolay olmuyor Hocam. Bundan sonra da ÇAYKUR çayı demleyecek olursak bu kazan ve demlikler yetmez. Sık sık çay demlememiz gerekecektir. Bunun için yeterli demlik ve çaydanlığımız bile yok. Onlar da haklı. Bu kadar insana çay yetiştirmek oldukça zor.

Burada ülke ekonomisini düşünmek lazımdır, bunun için de biraz duyarlı olmak, sıkıntıya katlanmak lazımdır.

Maden ÇAYKUR çayına yol açıldı. O zaman bu konuya ÇAYKUR genel Müdürü Yusuf Ziya Alim el atmalıdır. Bu konuyu çözecek olan ÇAYKUR Genel Müdürlüğü veya duyarlı iş adamlarımızdır. Yeteri kadar Bakır semaver yaptırıp Büyükelçilik’e ve Başkonsolosluk’a takdim etmek gerekir. Semaverlerin üzerine reklam için yazılar da yazdırılabilir elbet. Böylece bu sorunu da çözmüş oluruz. Haydi, hayırlısı olsun…

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.