İNANIN!

ABONE OL
13:56 - 28/08/2022 13:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Lozan’da İsmet İnönü’nün, ülke bağımsızlığını doğrudan ilgilendiren konularda direncini kıramayan İngiliz Delegesi Lord Gürzon:

‘’Şimdi hiçbir isteğimizi kabul etmiyorsunuz, ama bu reddettiklerinizi cebime koyuyorum. İleride harap ülkenizi imar etmek, perişan ekonominizi düzeltmek için para için bize geleceksiniz ve ben bu istekleri cebimden çıkarıp önünüze sereceğim!’’ Demişti.

Fakat Türkiye Cumhuriyeti, 1950’lere kadar bu ülkelerden tek kuruş almadığı gibi, demiryollarını, yabancıların elindeki maden ve diğer işletmeleri parasını ödeyerek devletleştirmişti.

Tarım ürünleri ihracı ve varlık fonu ile yeni fabrikalarla sanayi kalkınmasını gerçekleştirmişti.

Şimdilerde hamileri ABD’den peşin ödediği uçakları alamazken, bu ülkenin kendi fabrikalarında yaptıkları uçakları Avrupa’ya sattığını yerli işbirlikçiler elbette biliyorlardır.

Lozan’ı küçümseyen işbirlikçi kalıntıları, sadece iftira ve inkâr aymazlığı ile yetinmeyerek; ‘’Kurtuluş Savaşını keşke Yunanlılar kazansaydı!’’ Diyecek kadar alçalmışlardır.

Kurtuluş Savaşı bir Türk-Yunan Savaşı değil, İngiltere’nin liderliğinde Türk- Emperyalizm savaşı olma yanında, dünyada ilk başarılmış antiemperyalist bir zaferdir.

Kurtuluş Savaşı, yalnız Türkiye’de değil, dünyada tüm mazlum ülkelerde umut yaratmıştır.

Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesinin önderi Mahatma Gandi:

‘’Türk Orduları bir devir kapatmıştır. Mustafa Kemal’in utkusu, dünya için özgürlük ve bağımsızlık sancağıdır. Şimdi mazlum ve tutsak ülkeler artık vazgeçilmez bir reçeteye sahiptir!’’ Demiştir.

Tunus, Cezayir, Pakistan, Afganistan hatta Latin Amerika bu reçeteyi çözüm olarak benimseyince; emperyalizm, savaş alanlarında bükemediği bileği, işbirlikçilerle gâhi üniformalı, gâhi fesli, gâhi sarıklı, gâhi kravatlı işbirlikçilerle içerden bükmeyi denemeye kalkışıyorlar. 

Çin, Küba gibi ülkeler, Bağımsızlık öncüsü Mustafa Kemal’i simgeleştirirken:

Türkiye’de Mustafa Kemalin öncülüğündeki fırsat eşitliğinin sağladığı haklar sayesinde; üst makamlarda yönetici, milletvekili, bakan, başbakan hatta cumhurbaşkanı seçilenler Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığını gizlemeden uygulamaya başladılar.

Önce Laik Cumhuriyetin halkın el emeği, eli nasırlı amelenin alın terinden, eli nasırlı köylünün vergileri ile yeniden imar ettiği ülkenin şehirleri yanında her bölgede şekerden, tekstilden, ağır sanayiye varan fabrikalarını babalar gibi sattılar.

Bu paraların en büyük payı yakın aile fertlerinin zenginleşmesine ayırdılar

Rakipsiz, ilansız ihaleler için beşli çete perdelemesiyle ortak kasayı doldurdular

Artanı ile yandaş haramzadelere, iktidardaki ağırlıklarına göre -çalışsın-çalışmasın- her ay ATM’lerden çekilecek bir değil üç, beş hatta altı yedi yerden maaşlara ayırdılar

Birazı da her mahallede mitinglere kalabalık toplayıcı fukara temsilcilerine dağıtıldı.

Kamusal Ekonomide üretmeyen bir ülke konumuna düşülünce ‘’Hazıra dağlar dayanmaz!’’ Gerçeği iktidarın önüne geldiğinde, değerli arazileri, koyları, limanları Bedevilere sattılar, kiraladılar.

O paralarda bitince halkın gelir kaynağı zeytin ağaçlarını kestiler, direnenleri, halkın çocukları Jandarmalarla döverek, yerlerde sürüdüler ama susturamadılar.

Kurdun kuşun, koyunun, börtü böceğin ve de köylünün kana kana içtikleri suları, verimli arazilerde altın arama bahanesiyle döktükleri siyanürle zehirlediler.

Bunların yaptıkları aslında 19 Mayısların, 23 Nisanların, İnönülerin, Sakaryaların, Dumlupınarların, 30 Ağustosların, 9 Eylüllerin, 29 Ekimlerin öcünü almak içindir.

Hele, Atatürk’ün partisinde milletvekili seçilmesini az görüp, magandaların ‘’ya benim olur, ya toprağın’’ mantığı ile işbirlikçilerin değirmenine bilerek su taşıyanlar

En acı vereni ise, kendilerini hamasi nutuklarla Atatürkçü sayan, Mustafa Kemal’in Askerleri olmaktan  çark ederek: Mehmet Ağar’ı ermiş, Erdoğan’ı ”Kemalist Müslüman” ilan ederek Cumhur İttifakına biat eylediler.

Yakında, başlarında sarık, sırtlarında cüppe ile kervana katılırlarsa şaşmayın!

Bir zamanlar vurgunlarına, ihanetlerine örtü olarak kullandıkları Türbanı inanç diye aldattıkları kadınların çocuklarının bir kaşıklık mamasına bile el koyan, bırakın oyuncağı, bir bardak sütünü alamayacak kadar aşına, ekmeğine göz koyanlara sırtını dönerek asıl sığınacakları ocağa, Atatürk’e ulaştılar.

Gençlerin şarkısına, yasak koyarak gündem değiştireceğini sanan yeteneksiz danışmanlara

AK -TROL üniforması giydiği için hak etmediği Cumhuriyet Savcısı olanlara

Millet adına değil, sanal güçten yana emir kulluğunu seçen sözde yargıçlara rağmen

Bu düzen böyle gitmeyecek.

30 Ağustosun arifesinde. Kocatepe’den Afyon Ovasını seyrederken

9 Eylülde İzmir’e ulaştığı gibi doğacak güneşin

Bir kez daha doğacağına inananlar biliyorlar:

Her şey çok güzel olacak!

YILDIZ AKALIN

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (1)