ILIMLI İSLAM’DAN RADİKAL İSLAM’A

ABONE OL
00:12 - 26/03/2023 00:12
2

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Çağdaşlık bir toplumun her alanda ve tüm kurumsal yapılanmasıyla insani değerlerin ulaştığı son halidir ve süreklilik arz eder.

Çağdaş bireyin, çağdaş toplumun, çağdaş devletin en önemli olmazsa olmaz koşulu demokrasidir ve demokrasinin de ön koşulu laikliktir, aydınlanmanın yolu laiklikle başlar. Yani laikliğin olmadığı yerde çağdaşlıktan söz edilemez.

Cumhuriyet’in kurulması aydınlanmanın başlangıcıdır, devrimlerle devam eder, çağdaşlığı yakalamaya çalışır…

Çalışır ama gericiliği tohumları da atılmaya başlanır.

Çağdaşlaşmanın önünün kesilmeye başlanması Menderes’in Demokrat Partili yıllarına kadar uzanır.

Eğitimde çağdaşlığın önü kesilir, Köy Enstitüleri kapatılır.

12 Eylül 1980 yılına kadar çalkantılı yıllar. 12 Eylül noktayı koyar: Hedef, ILIMLI İSLAM’’

Bir Amerikan projesi olan ılımlı İslam’a giden yolların taşları döşenmeye başlar. (Oysa bir gerçeklik vardır; dogmatizmin yani dinin, hangi din olursa olsun, ılımlısı, sıcağı, soğuğu olmaz, bütün dinler dogmatiktir, özü itibarıyla siyasallardır, toplumu yönetme emellerinden asla vazgeçmezler. İslam’da dogmatiktir, özü itibarıyla siyasaldır, toplumu yönetme arzusundan vazgeçmez, ılımlısı olmaz. Nasıl çağdaşlıkta bir süreklilik söz konusuysa, din de ki süreklilik de radikalleşmeye ve zifiri karanlığa götürür.)

Öyleyse neden ılımlı İslam kavramı denildi?

Sanki inanç özgürlüğü yokmuş gibi bir operasyon geliştirildi, türban kullanıldı. Diğer taraftan cumhuriyetin aydınlanmacılığını anlatan aydınlar birer birer katledildi. Toplum ılımlı İslam’la inanç özgürlüğüne kavuşmalıydı, sadece üniversitelerle sınırlı kalmak koşuluyla türban serbest olmalıydı (Bugün türban takma taleplerini ve baskılarını çocuk kreşlerine kadar indirdiler, yargıda, devlet kurumlarında her yerde türban zorunluluğuna doğru yol alıyoruz.). Türban serbestliği ile sınırlı kalması olarak taahhüt edilen talebin karşılığı ılımlı İslam masumiyetinden ibaret olacaktı, ne vardı bunda?

Ilımlı İslam radikal İslam’a geçişte kullanılan bir ara süreçti, toplumu uysallaştırmak, sindirmek ve etkisizleştirmek için.

2002 yılında Siyasal ve ekonomik çıkmaza sürüklenen ülke ılımlı İslam modelinin zaferiyle sonuçlandı: AKP iktidara getirildi. AKP’nin iktidara gelmesi ılımlı İslam’ın sonu, radikal İslam’ın başlangıcıydı. Düşünün! AKP iktidara gelirken bugünkü söylemlerinden bir tanesini bile söyleyemezdi, söyleseydi iktidara gelemezdi. O zaman ki siyasal İslamcıların tüm siyasal İslami söylemleri karşısında, kendi görüşleri, partiyi bağlamaz denilirdi, şimdi İslami görüşler doğrudan parti görüşü olarak topluma arz ediliyor, karşı gelen susturuluyor.

14 Mayıs 2022’de Türkiye sadece bir seçime gitmiyor, hayati bir tercih yapacak:

KARANLIĞA karşı AYDINLIĞIN tercihi olacak. AKP yaptığı ittifakların bir tanesini 20 yıl önce yapamazdı. Geçen 20 yıl içinde AKP radikalleşti. AKP, cumhuriyete savaş açmış tüm radikal oluşumlarla ittifak içinde. Şeyh Said’leri, Saidi Nursi’leri kim savunuyor, yolunu izliyor? HÜDA PAR. AKP, HÜDA PAR ile kol kola. Şeyh Said’i sadece HÜDA PAR takip etmez, PKK’da Şeyh Said’i destekler. HÜDA PAR kimdir? 90’lı yıllarda katliamlarla adı duyulan Hizbullah örgütünün militanlarını da partisinde bulunduran 2012 yılında kurulmuş ve Şeyh Said-Saidi Nursi yolunu izleyen örgüt. Fethullah Gülen’ de Saidi Nursi yolunu izleyen tarikat ve terör örgütü.

Fiili örgütlenmede bulunan tarikatlar hızla dernek ve vakıflaşarak resmiyet kazandılar. Önceden devlete gizlice sızarlardı. Resmileştiler, devletle resmi protokol imzalayıp eğitimde, sağlıkta her alanda bulunuyorlar.

Tüm bu gerçeklerden sonra, düşünün, Türkiye 14 Mayıs 2023 yılında sıradan bir seçim yapmıyor. KARANLIKLA AYDINLIĞIN tercihini yapacak. Kararınız bu kadar net olacak.

Zekeriye Uçar

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.