İHANETLER ZAMANI…

ABONE OL
19:42 - 13/03/2022 19:42
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Büyük bir Nebula’nın içinde kaybolup gitmiş dünya gezegenini düşününce, Yaradan’ın; diğer dünyalardan bizi gizlemiş olmasına hiç şaşırmıyorum. Koca evrende eğer canlı türü olarak sadece biz var isek, yazıklar olsun bize…

Neden diye sorarsanız bu savaş günleri bana evrimleşememiş, kendi ırkını yok etme yolunu seçmiş, gelecekten ziyade günü yaşama tercihleri içinde; hiç ölmeyecekmiş gibi, nefsi ile hareket eden insanoğlunun davranış ve anlayış bozukluklarını düşündürüyor.

Yaşamın iki nefes arasındaki süreçte geçip gitmesi; can ve dünya hayatını kendi eli ile sonlandıracak bombaları, silahları yapması; bunları kendi ırkına yönelterek kullanabilmesi akıllara zarar bir yanlış.

Maalesef para, pul, mal, mülk, şehvet, şöhret, en büyük benim ego ‘su gibi geçici hevesler hiçbir güzelliğin keyfini sürmeden ölümle yüzleşme aşamasına kadar devam ediyor.

Şimdi İhanet zamanı. Mevcut iktidarın bir uzantısı iken onları satıp, bugüne kadar yararlandığı kaynaklar kuruduğu için, muhtemelen iş başına gelecek olanlarla gizli görüşmeler yapmak, araya aracılar koymak, yeminlerde ve vaatlerde bulunmak tam günümüz çıkarcısı insan tipinin işleri…

Doğru veya yanlış birlikte yola çıktığı, nimetlerinden faydalandığı insanları yok saymak demek ki insanın fıtratında var.  Omurgalı olmak dik duruşu, kimseyi satmamayı, onları sonuna kadar savunmayı gerektirmez mi? Madem yanlış insanlar ile birlikte idin, niçin işin başında fark edince vaz geçmedin diye sormazlar mı?

Düşünce dünyasında fırtınalara tutulmuş bir geminin güvertesinde ayakta durmak çok zordur. Ancak çıkar yolculuklarında böyle bir zorunluluk yoktur. Bazı insanlar için gördükleri haksızlıklara, söylenen yalanlara, bu yalanlara kanarak elindeki gücü kötülük için kullananlara karşı dik durmak demek ki her zaman mümkün değil.

Rahmetli Haydar Hoca gerek yazdığı kitaplarda ve gerekse konuşmalarında İnsanlara yol gösterecek öğütlerde bulunmayı; aklını kullanmayı, kendisinden önce yaşamış olan herkese saygı duymayı, yaşamı kendisinden sonrakilere borçlu olduğunu, geçmişti insanlığa hizmeti dokunanların iyi sözlerle anılması gerektiğini hatırlatmış, vefa örneği olmuştur.

Ancak gün öyle bir gün ki, insan olanın insanca yaşamaktan utandığı bir anafor oluşmuştur.

İnşallah bunlar bir rüyadır diyerek uyandığım sabahlar oluyor. Ölen sevdiklerimizin bizden uzakta öldüğüne, sağlıklı arkadaşlarımızın covid illetinden entübe olmasına bir türlü alışamadık.

Galiba sağlığımıza dikkat ettiğimiz sürece ölümü kendimizden uzak tutmayı başarsak ta, ihaneti çevremizden uzaklaştıramıyoruz.

Gün geçmiyor ki, yıllarca hizmet ettiği kuruma, ona mevki ve para veren, güç veren kişileri kötüleyenleri, görevde bulunduğu kurumun sırlarını ifşa etmeyenleri duymayalım.

Duyduklarımızın bir kısmına yalan deyip geçsek te öyle kişiler tanıyoruz ki; fıtratını bildiğimiz için neler yapabileceklerini tahmin etmek ve bu tür davranışlarını tahmin etmek zor olmuyor. Söylenenlerin gerçek olduğunu var sayıyorsunuz.

Yaşamın kuralı, gerçekleri olduğu gibi kabullenmektir. Ancak bir zamanlar iyi tanıdıklarınızın değişimlerine tahammül edemiyorsunuz. Ne yazık ki sonuçlarına katlanamayacağınız o makamları kabul etmemek, pişmanlık duyduğunuz anda istifa etmek gerekirdi. Onurlu bir insan davranışı bunu gerektirir.

Eğer görevde kalmak için önümüzdeki dönemde iktidar olacağına yüzde yüz emin olduğunuz bir partinin tanıdığınız ilçe başkanı ile, il başkanına gidiyor seçildiğiniz görevde kalmak için kırk takla atıyor, sizi seçenleri karalıyorsanız size yazıklar olsun demezler mi?

15 yılı aşkın bir süredir, dışladığınız ve giderek çoğunluğa dönüşenlerin iktidarı ele geçireceğinden, hesap sorulacağından korkuyorsanız saf değiştirmekle günahların vebalinden kurtulamazsınız. Böyle bir karar duyulduğunda toplumun size yakıştırdığı lakaplar ile yaşamak zorunda kalırsınız

Ne yazık ki bu yıl ihanetler yılıdır. Her seçim öncesinde olduğu gibi…

Arkadaş sandıklarınızın birbirini koltuk uğruna sattığı; ikbali olsa da olmasa da saltanat kumarı oynadığı, “ya gelirse de” diyerek zar tuttuğu zamanlardır.

Oysa biliriz ki, gölde yoğurt bakracını yıkarken yakalanan Nasrettin hocaya ne yaptığı sorulduğunda “Maya çaldığını” söyleyerek gölü kirletme suçundan kurtulması kadar basit bir aldatmaca ve gülmecedir.

Bu anafor, bu ihanet yılları sona erecek, fırtına ve sürüklenme mutlaka duracaktır.

İşte o zaman yalanlardan gerçeği sıyırmak hepimize farz olacaktır.

Ne mutlu başını dik tutanlara… Omurgalı bir duruş sergileyenlere…

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.