HAYIR DİYENLER

ABONE OL
18:59 - 04/12/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Defalarca birinci sınıfa okuma yazma öğrettim. İlk olarak adlarını okuyup yazmayı öğrenirler. Sonra iki kelime evet hayır ders plânımda vardı.

Sözlü sorularıma ellerindeki kartı havaya kaldırarak tercihlerini gösterirlerdi. Çoğunluğa uymayan çocuklar, ailede söz hakkı olanlardı. Böyle aileler okul çantasının rengini çocuğa sorarak alanlardı.

Sorgulamayı küçük yaşta ailede ve okulda öğrenen çocuklar, yetişkin olunca karşı koymayı, protesto etmeyi öğrenirler. Bu nedenle tartışma kültürünün gelişmesi o ülkede demokrasinin geliştiğini gösterir. Düşünce bildirme sözle yapılınca, argüman gösterilirse tartışma çözüme ulaşır.

İspanya gribinden yüz yıl sonra gelen Korona virüs pandemi dönemi Avrupa’da demokrasi sistemleri şaşkına uğrattı. Gelişmiş demokrasisi örnek olan Almanya’da virüse karşı korunma kuralları eyalet başkanları, Federal Almanya Başbakanı tarafından konduktan sonra, mecliste konuşuldu. Muhaliflerin eleştirisi olmasaydı, mecliste tartışma yapılmazdı.

Dokuz aydır tamamen ve kısmen getirilen önlemler, halkta bıkkınlığa yol açtı. Sabır sınıra dayandı, aşı bulundu haberi tünelde bir ışık olsa da bu yıl Kış aylarını kuralları ciddiye alarak geçirmek zorundayız.

Demokrasinin ön gördüğü protest amaçlı sokak gösterileri, emniyeti zor duruma düşürüyor. Hatta gösterilerde polisler yaralanıyor.

Demokrasisi tutarlı gelişmiş ülkede hayır diyenler cezalandırılmaz. Kural ve yasalar tekrar gözden geçirilir.

Almanya’da zaman zaman yasaklanması, hiç değilse anayasa mahkemesi gözlem altına almalı dediği, sağ görüşlü parti (AfD) mecliste tartışmaları çekişmeli hale getirdi.

Gösterilere katılanların hepsi vatandaşlık hürriyet hakkını korumak için değil, devlet güçlerini zayıflatmak amacıyla gösterilere katılıyor.

Bazı gruplar devleti yönetenler ne yaparsa yapsın hayır diyenler. Mantıkla karar verme, doğruyu bulma gibi amaçları yok. Fiziki mesafeye uymayınca, maske de kullanmıyorlar. Bu durumda polis devletin gücünü temsilen gösterileri dağıtmak zorunda kalıyor.

Emniyet güçleri, polis kuvvetiyle karşı koyma, mücadele gündeme geldi. Bu durumda ailede, okulda toplumda çocuk ve öğrenci çağında eğitim ve öğretimde yanlış yapılan yöntemlerin birikintisi var. Emniyet önlemleriyle birlikte pedagog, yazar, gazeteci ve filozofların çözüm önerilerini dikkatle dinleyip, uygulama şart olmuştur.

Endüstri ülkeleri doğayı ve diğer kıtaları sömürürken, tehlikenin sığınmacılar dolaysıyla kendilerine döneceğini düşünmediler. Afrika’da bir ülke lideri, İncil’i elimize verdiler, doğal kaynaklarımızı kullandılar. Kimyasal atıklarla gelecek nesillerimizi zehirlediler, zehirlemeye devam ediyorlar, demişti.

24 Kasım Öğretmenler Günü’nde bazı köşe yazarları hayır, diyordu. Sorunları dile getirdikten sonra, bugün kutlama günü değil, çözüm önerileri günüdür, diye yazdılar.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Dünyanın her yerinden hayır sesleri geldi. Sorumlu ülke yöneticileri şiddete karşı açıklamalarda bulundular.

Kadına şiddet aileye şiddet demektir. Ruh sağlığı yerinde olmayan çocuklar, geleceğin yetişkini olacaklar. Sağlığı yerinde olmayan fertlerden meydana gelen toplumun tamamı hasta demektir.

O halde mücadele ile birlikte ailede, anaokulundan başlamak üzere eğitim ve öğretimde alınacak önlemler konuşulmalı. Zira mücadele son aşamaya gelindiğinin kanıtıdır. O noktaya gelmeden önce alınacak önlemler, eğitimde kuralları uygulama daha kolaydır.

Eğitim ve öğretimde kız ve oğlan çocukları eşit muamele görmeli. Uzlaşma tartışma kültürü geliştirilmelidir. Eşlerin ayrılma, boşanma durumlarında suç veya suçlu aranmamalıdır. Yasalar da buna göre yapılmalı. Bu nedenle İstanbul Anlaşması çok önemlidir. Aynı şekilde kazanma kaybetme kültürü geliştirilmesi için dilin gücüne dikkat etmeli.

Bilhassa futbol dilinde öğretmenler sesini kuvvetli çıkarmalıdır. Almanya futbol takımı 6: 0 İspanya’ya karşı yenilince basın ve medyada söylenen sözleri duymak, bana kırk yıl dil öğreten bir öğretmen olarak, çok acı geldi, vurdu, mahvetti gibi.

Birinci Dünya Paylaşım Savaşı sonunda Türkiye şanslıydı. Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lidere sahip olmuştu. Fakat savaşta kazanan ülkeler Almanya’ya karşı amansız, yok edici ve etik kurallarına aykırı anlaşma yaptı. Onur kırıcı yok etme politikası uygulanmasaydı, Hitler seçimle başa gelip, ülkeyi ve tüm Dünya’yı o tehlikeli savaşa sürükleyemezdi.

İkinci Dünya Paylaşım Savaşı’ndan sonra Almanya’yı yeniden inşa edenler, yine Hitler rejimine hayır, diyerek yurtdışına gidebilen ve sürgünden geri ülkeye dönen sosyal demokratlar oldu.

Yerinde, zamanında HAYIR diyenlere selâm olsun.

 

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

eMail: [email protected]

 

 

 

 

 

 

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.