HAYDAR BAŞ VE EVDE GEÇEN VAKİT…

ABONE OL
11:27 - 23/10/2020 11:27
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sinirlerim çok bozuk.

Sadece benim değil her halde… Bu virüs belası nedeni ile (kim bilir kim ve ne için açtı başımıza bu işi bilmiyorum ama)  zorunlu bir biçimde eve tıkılıp kalmış olmak açıkçası herkes gibi benim de sinirlerimi zıplatmış durumda… Zorunlu ev hapsinin veya konaklamanın mantığı birbiri ile temas etmemek ise bunun bilinçli bir biçimde davranarak çözümü bulunabilirdi. Bu işin  ne zaman sona ereceği de pek belli değil. Eğer kısa sürede bir mucize gerçekleşip aşısı veya tedavisi bulunamaz ise yandık ki ne yandık… Bizim gibi dağ-dere tepe, ülke-şehir gezmeye alışmış insanlara göre değil tıkılıp kalmak. Bu sefer virüs değil ama, sıkıntı ve hareketsizlik bizi öldürecek.

Ne yapalım diye düşünürken, bu güne kadar ihmal ettiğimiz sosyal medya taramaları, gezintiler, Messenger konuşmaları masa başında önem kazandı.  Sağlığımız için olsa bile , Kondisyon bisikletinde geçen vakit, toplasanız 15-20 dakikayı geçmiyor…  Zorunlu bir görevi yerine getirmekten öteye gidemiyoruz.

***

Hayatta olumsuz şeyler olurken bazen güzel şeylere de imza atıyor… Aldığımız haberlerden birisi de, Sayın Haydar Baş’ın aldığı cezanın istinaf mahkemesince tümden bozulması idi. Açıkça söylemeliyim. Bu parti ile organik hiçbir bağım yok. Ancak yazdığı kitapları okuyup,  söylemlerini dinleyince kötü bir insan olmadığına, ortaya koyduğu modellerin geçerliliğine kendimi inandırmıştım.  Kanaatimin boşa çıkmamış olmasına çok sevindim. Adalete olan güvenim tazelendi.

Toplumun gözü önünde olan insanların birkaç tetikçi tarafından, içi yalanlarla dolu iddialar sonucu yok edilmesi veya etkisiz hale getirilmesi siyasette söz konusu olmamalı.  İnsanları toplumun gözünde itibarsızlaştırmak, hep içimi acıtmıştır.  Lider konumundaki bazı insanlar için  bir sürek avı başlatmak kimsenin işine yaramaz. Yıllar geçse de mahkemeler zaten sonuçlanmıyor, mutlaka bir açık bulma çabası, en küçük bir ayrıntıyı,  adalet mantığını katılaştırarak veri olarak kullanmak, suçlu yaratma çabası bana hep ilginç gelmiştir. Oysa yapılan iyi işler ve yaptıkları fedakarlıklar konusunda en küçük bir fikir sahibi olmadan,  toplum yararını gözetmeden “Şikayet edildi ise suçludur. Vardır bunun bir nedeni” diye karar vermek ortaçağ zihniyetinin bir devamıdır.

Maalesef bu sistem içerisinde adalet arayışında olanlar için bu böyle sürmeye devam edecek.

***

Yazımın başında; sinirlerim çok bozuk dememin önemli bir nedeni var.  Malum bizler İzcilik ve Gençlik aktiviteleri içinde yaş almış, ölümün kol gezdiği günlere erişmiş, çeneleri düşmüş olayları birbirine karıştıran ihtiyarlar olarak kabul ediliyoruz.

Yıllarca doğruları haykırmış olmamıza, çocuk ve gençlik faaliyetlerini kendi çıkarları uğruna kullanmaya çalışanlara hiçbir ayrım yapmadan,  devlet görevlilerinden tutun da,  makamlarını kullanarak bu gibi insanlara aracı olanlara, boşluklardan yararlanarak ortaya çıkan zıpçıktılara karşı hep mücadele ettik.  Bir kısmında başarılı olduk, bir kısmında söylediklerimiz de, yazdıklarımızda dikkate alınmadı.

Kötülerin egemen olduğu, çıkarından başka bir şey düşünmeyen toplumsal oluşumlarda; iyilerin en az kötüler kadar ön yargılı ve tedbirli olmaması, kamu yararına başarının elde edilmesine engel olur . Hatta; “Zengin insandır, iyi insandır, kamu vicdanına sahiptir. Onlar bize yardım ederler.” dediğimiz kimseler bile, hep hayal kırıklığım olmuştur. Davranış kurgusu yapan ve bir sonraki hamleyi düşünen birisi olmadığım için yaşamımda hep günlük kararlar ile yürüdüm. Bunun büyük bir saflık olduğunun farkındayım., Siz onlardan vazgeçseniz de, onlar sizden vazgeçmedikleri için başımı belaya sokanlar, tanıdığımı sandığım, ön yargısız davrandığım,  güvenmek ve birlikte olmak için, onları sevmek istediklerim olmuştur. Bunun cezasını ve vicdani pişmanlığını sık-sık duyarım.

Sizin menfaatlerine dokunduğunuz veya dürüst davranışlarınızı bir tehlike olarak görenler, sizi aksi gibi göstermeye, tuzaklar hazırlamaya müsaitlerdir. Kendi gerçek yüzleri ortaya çıkıp yaptıkları kendi ayaklarına dolandığında bile sizden yararlanmanın bir yolunu bulurlar.  Ancak kendilerine yaptığımız uyarıları dikkate almamaları, ön görülerimizin gerçekleşmesi, uğranılan zararı telafi etmiyor.

Bu nedenle bizim gibi çenesi düşük, 50 yaş üstündekileri eve kapatarak, sözlerine kulak vermemeyi tercih etmek çözüm değil.

Ne demişler? “Tecrübe; hayatta yenilen kazıkların bileşkesidir…”

***

İnternette geçen zamanımı;  daha çok yıllardır giremediğim, zamansızlıktan ihmal ettiğim İZCİLİK, YELKEN, KAYAK MERKEZİ VE DAĞCILIK gibi dünya sitelerini dolaşarak harcıyorum. Benimde ilgi alanım ve eğlencem bu…

Sinirlenmeme neden olan şey ise; bu tür kuruluşların yazılı-basılı ve görsel zenginliklerine, geride kalan yıllarda oluşturdukları eserlere ve emek verenlerin anılarına  sahip çıkmalarından kaynaklanıyor…  Biz; yazılı bir kaynak bulacağız, diye çabalarken; karşımıza hep saptırılmış, bilgi kirliliği  çıkıyor.

Hadi gel bunları düzeltelim, temizleyelim desen hangisi ile başa çıkacaksın. “Yok o öyle değil, böyle….” Diyerek laf yetiştirmek mümkün değil.  Yaşanmış gerçekleri bile saptırmak, araştırma adını verdikleri eserleri bile güvenilmez kılmak, kendi yalanlarına inanmak olsa-olsa bize özgü bir yetenek.

Umarım bu yasaklı günlerde pek çok “ilgidaşım”  benim gibi dünyanın dört bir yanından örnekler sunan sitelere girerek ülkemizde neyin veya nelerin yanlış gittiğini inceleme fırsatını buluyorlardır.

Bu virüs salgını nasıl bir zarar verecek bilemem. Şahsen en büyük korkum; not etmekte oluğum onca bilgiyi yetiştirememekten ibaret… Umarım ülkemizi teğet geçer de, ihmal ettiklerimizi tamamlar ve gelecek kuşaklara sağlıklı bilgiyi aktaracak zamana sahip oluruz.

Yoksa?

Yoksa; şarkıda ki gibi;  “Böyle gelmiş böyle geçer dünya…”

Bizlerden de geriye iz bile kalmaz.

Yazık olur bu ülkenin olanakları ile sağlanan ancak yararlanılamayan kazanımlara…

Taner TÜMERDİRİM

[email protected]

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.