HATA YAPMAK

ABONE OL
21:12 - 04/04/2022 21:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İnsan çok önemli nedenlerden dolayı hata yapabileceği gibi çok önemsiz nedenlerden dolayı da “hata” yapabilir.

Bazen de hiç saklamaması gereken, açıkça ortaya koyması gereken bir durumu “saklayarak” çok daha büyük kötü sonuçlara neden olabilir.

Bir insanın “hata” yapması insan ilişkilerine zarar verebileceği gibi, iş dünyasında da büyük zararlara neden olabilir.

Hata yapmak denildiğinde ilk düşünmemiz gereken şudur:

– Bilerek ve isteyerek mi yapmıştır ya da hiç bilmeden, düşünmeden bilinçsizce mi yapmıştır?

– Hatasını anlar anlamaz hemen durumu düzeltme çabalarına girişip, ileride pişmanlık yaratacak sonuçları düzeltmek için bir girişimde bulunmuş mudur?

– Hatalar ve yanlışlar denetlenebilir mi?

– Hatalar ve yanlışlar saptanabilir mi?

Kişi davranışlarını, eylemlerini, akıllıca yapılmamış olan tartışmalarını ve boş konuşmalarını bir an önce görüp, anlayıp, yanlışlarını düzeltmelidir değil mi?

Bunu yapabilen kişi hem oluşabilecek zararlardan ve hem de kötü sonuçlardan kendisini de çevresindekileri de kurtarır.

İçinde bulunduğu ortamı, kurumu kötülüklerden kurtarır.

İSTENMEYEN SONUÇLAR doğuran hatalı davranışlarını düzeltmemiş ise artık o kişinin bu davranışına hata değil “suçluluk” diye de bakabiliriz.

Böyle kötü bir olay yaşayan bir insan bir daha aynı şeyi yapmamak için kendi kendine söz vererek olaydan ibret almalıdır.

Hatalarını anlayan kişinin en çok üzerinde durması gereken ise bir daha bu tür şeylere yeltenmemesidir.

Asıl olan ise şudur ki insanın ayni tür yanlışları, hataları bir daha yapmamasıdır.

Kimseye bir zarar vermemiş olan “hatalar” anlaşıldığında af edilebilir.

Ama sık, sık tekrarlanan hatalar ise artık bir “suç” olma durumuna dönüşmektedir.

Hata yaptığında o kişi beş şeyi uygulamalıdır:

– Hatasını kabul edip bunu açıkça ortaya koymalıdır.

– Yaptığı yanlıştan her şeyden önce kendisi için ders almalıdır.

– Yaptığı yanlışlıkları bir daha tekrarlamamalıdır.

– Yanlışı nerede ve kime karşı yaptı ise ondan özür dilemeli ve hatasını anladığını büyük bir içtenlikle açıklamalıdır.

– Verdiği bir zarar var ise onu hemen düzeltebilmelidir.

Bizler bir insan olarak gördüklerimizden her zaman bir ders almalıyız.

Ayni tür hataya yeniden düşmemeliyiz.

Hatalarından ders çıkarmak ne kadar önemli ise hata yapanı, hatasını kabul ettiğinde af etmek de o kadar önemli ve güzel bir davranıştır, diye iyi niyet ile düşünebiliriz.

Bir arada yaşayan insanlar işte bu nedenlerden dolayıdır ki çok daha dikkatli ve dürüst davranmalıdır, başkalarına bir zarar vermekten kaçınmalıdırlar.

Karşımızdakinin güvenini kazanmak için en güzel ve kısa yol ise açık davranmaktır.

Bazen de yanlış anlamalar, yanlış algılamalar olabilir.

Bunlar anlaşıldığında ise zaman geçirmeden, durumu güzelce ortaya koyup, düzeltmelerde bulunmak gerekir.

Ne kadar içten ve açık davranır isek, insan olarak o kadar daha az hata yaparız.

“İnsanlık tarihi de, devletler tarihi de yönetici insanların yaptığı bireysel hatalarla doludur.”

Başta bulunan yöneticilerin kişisel yetersizliklerinden, eksikliklerinden, beceriksizliklerinden ve kötü niyetlerinden dolayı yaptıkları hatalar, yanlış kararlar öylesine büyük etkilere neden olur ki devletin düzenini bile bozabilir.

Böylesine hatalar diğer insanlara, halka çok zarar verdiği gibi düzeltilmesi de imkansız durumlara neden olmuştur.

Basit ve sıradan insan ilişkilerindeki durum ile devlet yönetimindeki sorumluların görev ve yükümlülüklerini birbirinden ayırt ederek incelemek gerekir.

Devlet içinde “egemenlik yetkisi”nin nasıl ve kimler tarafından kullanılacağı sorusu, ilk çağlardan günümüze önemini yitirmeyen bir konudur.

Güçler ayrılığı ilkesi, uzun bir dönemde öğretideki gelişimini tamamlamış gibi görünüp ilk yazılı anayasa olan ABD Anayasası ile uygulamaya konmuştur.

Çağdaş “demokratik hukuk” devletlerinde bulunan “güçler ayrılığı ilkesi” gereği her bir güç devlet yönetiminde “bağımsız ve özgür” davranarak kendisini gösterir.

Bu tarihten itibaren “demokratik” rejimlerin “vazgeçilmezi” konumundadır.

Değişik yollardan “göreve gelen” ve aralarında “fren ve denge” mekanizması bulunan farklı organlara verilmesi ile “yasama, yürütme ve yargı” olarak tanımlanan güçlerin çok iyi işler durumda olması beklenilir.

Siyasi partilerin demokratik rejimlerde ortaya çıkmasının ve yürütme gücünü kullanmaya başlamasının güçler ayrılığı ilkesinde ifadesini bulan “yasama-yürütme” arasındaki dengeyi, yürütme lehine çoğunlukla değiştirdiği görülecektir.

“Yargı”nın güçler dengesi sistemindeki konumu nispeten daha sağlam olmakla birlikte bu özelliğinin özenle korunabilmesi, güçler ayrılığı ilkesinin varlığı açısından “sigorta işlevini” görmektedir.

Hata yapmak ya da bilerek görevini kötüye kullanmak, beceriksizliklerden dolayı devleti zarar uğratmak gibi durumlar olamaz mı?

Olabilir ve de hep olmuştur.

Nedenleri neye bağlı olmuş olsa da kamuda bulunan görevlilerin, devletteki yöneticilerin davranışları, elindeki yetkiyi kullanma biçimleri, yetki ve sorumluluklarının sınırları “hataları” her zaman sorgulanabilir olmalıdır.

Sorgulamanın kendi başına ortaya atılması değil “bağımsız ve özgür” yargılama ile muhakemeye tabi tutulabilmesi gerekir.

Çalışır bir durumda olması gereken “Danıştay, Yargıtay, Sayıştay” gibi denetleme organlarına da bu nedenlerden dolayı çok gereksinim vardır.

Bir ülkede devlet yönetimi kendi ülkesi ve halkı için adil, çağdaş ve güvenilir olmalıdır ki ekonomisini geliştirebilsin, eğitimi ve ahlakı yüksek yurttaşları olsun.

“Her insan hata yapabilir” diye girdiğimiz açıklamalar artık günümüzde sadece “özel” alandaki ilişkiler için, belki de, hoş görülebilir.

Devlet görevlerinde, kamu alanında sorumluluklar taşıyan kişilerin yükümlülüklerini yerine getirirken dürüst olmaları ve yasalara “tam” uymaları beklenir.

Denetlenebilecekleri, yargılanabilecekleri gerçeğinden kaçamayacaklarını çok iyi kavramaları gereken bir sistem her zaman “herkes” için en ideali olacaktır.

Hoş görmek, kendi taraftarının yaptığı hataları, yolsuzlukları “yok” saymak, görmemezlikten gelmek, adam kayırmak… ancak tam uygulanabilen çağdaş, parlamenter demokratik rejimlerde engellenebilir.

Bunu da “sağ duyusu yüksek” her “bilinçli yurttaşın” bilmesi ve istemesi gerekir.

Kişilerin birbirlerini sade sözlerle suçlamaları, övmeleri ya da sözle yargılamalar, kınamaları değildir asıl olan.

Özel ilişkilerde isteyen istediğini sever, sayar, bağışlar ve hatta kucaklaşır.

Buna bir sözümüz pek olmaz ama devlet ve kamu ilişkileri olduğunda hepimizin yararına olmak üzere açık bir tutum takınmak ve en iyi rejimi istemek hakkımız olmalıdır.

Aslında bu ayni zamanda bir yurttaşlık görevidir de…

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.