HANEDAN DEVLETİNDEN-AİLE DEVLETİNE

ABONE OL
22:49 - 01/05/2021 22:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye Cumhuriyeti, 1918’lerdeki Emperyalist dayatmanın daha kötüsü ile karşı karşıyadır.

2002’de ABD’nin planlaması, muhalefetin umursamazlığı, dönek Marksistlerin desteği ile iktidara getirilen AKP iktidarı, vitrinine aldığı sözde liberallerle Avrupa’ya güven vermek istediler.

İlk çatlak, Irak’ın işgali için ABD askerlerini Güneydoğu’da konuşlandırmak isteyince oluştu.

TSK’yı saf dışı etme oyunu muhalefetin ve AKP içindeki yüz milletvekilinin ret oyu ile bozulmuştu.

Hem ABD hem AKP’nin lideri Erdoğan bu direnci unutmadı.

ABD, Kuzey Irak’taki subayların başına çuval geçirerek, AKP’de, ilk seçimde ABD karşıtı milletvekillerini listeden çıkararak yerlerine ABD’deki Gülen’in müritlerini meclise ve devletin önemli yerlerine getirdi.

TSK’lerine yapılan bu hakaret için muhalefetin  ‘’ABD’ye Nota verilmesi’’ isteğine:

‘’Ne notası, müzik notası mı?’’ Diye alay etmişti. (*1) 

Erdoğan, Fetö ’den sonra Laik Cumhuriyet düşmanı tarikatlarla kaldığı yerden devam etti.

DP eski başkanı Süleyman Soylu, Saadet Partisi Başkanı Numan Kurtulmuş, BBP Mustafa Destici Erdoğan’dan hesap soracaklarına yemin etmelerine rağmen milletvekilliği ve bakanlık karşılığı AKP’ye geçiverdiler.

Hele MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Erdoğan’a eleştiri ötesinde yaptığı çirkin ve normal insanın yapmayacağı hakaretleri yapmışken, Genel Başkanlığı Meral Akşener’e devretme noktasında koltuğu uğruna, Erdoğan’ın en önemli destekçisi oldu.

2017’de yapılan referandumda oy verme işlemi sürerken, yasalara göre geçersiz sayılan mühürsüz oy pusulaları ve zarfları geçerli sayıldı. 

Yasama-Yürütme-Yargı,  geçerli bir diplomasını bile gösteremeyen Erdoğan’ın emrine verilince, Ülkeler arasında saygın bir devlet konumundaki Türkiye, Ortadoğu aşiret devletlerin de gerisinde bir ülke konumuna düştü.

Meclis sadece dışarıya karşı açık tutuluyor.

Siyasi Partiler ve milletvekilleri dostlar alışverişte görsünler işlevleri olmayan bir konumundalar.

Erdoğan, ülkeyi Anayasada, yasalarda olmayan kararnamelerle yönetiyor.

Bakanlar atanmış sekreter, bürokratlar evrak memuru görevleriyle masa işgalindeler.

Atamalar, aile bireylerinin gözetimi ile yapılmakta. 

Bürokrat ve Rektör atamaları Mahdum Bilal eliyle, eski Kartal İmam Hatip kökenli arkadaşlardan seçilerek yapılmakta.

Özellikle kadın bakanlar Erdoğan’a her konuda danışmanlık yapan Sümeyye kerime yapmakta. (**2)

Kuruluşundan beri hiçbir T.C. Cumhurbaşkanına, başka bir devlet başkanınca (Trump) ‘’Aptal olma!’’-‘’Seni perişan ederim!’’- ‘’Aile mal varlığını açıklarım!’’ aşağılamasına rağmen, tepki yerine koşa koşa

Beyaz Saraya koşmayı Erdoğan yapabildi. 

Ermeni tehcirini soykırım olarak açıklayan ilk ABD Başkanı Biden’e iki gün sessiz kalmasını herkes

‘’artık yeter!’’ kükremesini beklerken; suç işlemiş çocuk gibi alttan alması bir gerçeği ortaya koydu:

Erdoğan ABD’den ve AB’ den ve de Rusya’dan korkuyor!

Şahsım Devleti’nin gücü, Türkiye’de muhaliflere, yansız medyaya, sendikalara, fakir fukaraya yetiyor.

Yargı, büyük bölümüyle Erdoğan’ın sopası gibi çalışırken, arada bir AYM, anayasaya uymak istediğinde dayak yemeden beter edilmekte.

Erdoğan, ne kadar sert görünse de, yargıyı sarayın sopası, seçmenini marabası olarak görse de, yerel yönetim seçim yenilgisi her gece kabus olarak rüyalarına giriyor, uykuları kaçıyordu.

Korkuyu yenmek için ölümcül virüsün en azgın olduğu dönemde Türkiye’nin her tarafından bedava otobüslerle binlerce insanın hayatını hiçe sayarak, kucak kucağa, maskesiz, tıklım tıklım yaptıkları kongrelerle, virüsü ülkenin her tarafına taşınmasından, insanların ölümlerinden pişman olmak şöyle dursun, suçu neredeyse muhalefete atacak kadar pervasızlaştılar…

Yolsuzluk yapanlar, bakanların makamlarında poz üstüne poz verirken, yandaş belediyelerin, içişleri bakanının, valilerin haberi olmadan verilmeyecek resmi pasaportlarla Avrupa’ya insan kaçakçılığının ilkini yaparak rekorlar kitabına girdiler…

Gümrüklerden vergisiz mal geçirmek için Emine Erdoğan’ın adını kullanan Ruhsat Pekcan raporlara geçmesine rağmen, zamanla Ticaret Bakanlığına getiriliyor, o eski huyunu tekrarlayıp, kendi şirketlerinden devlete fahiş fiyatla dezenfektan sattığı ortaya çıktı.

Ülkenin cennet gibi doğası, ülke insanlarına küfreden Cengiz inşaat ve diğer dört inşaatçılarla yok edilmesi bir yana, her buhran döneminde bunların vergi borçları siliniyor.

Yol, köprü inşaatları aşırı bir bedelle bu beşli çetenin kapma ayrıcalıklığı merak uyandırmakta!

Hanedandan kurtarılan bu ülke o dönemden daha karanlık bir aile devletine dönüşmüş durumdadır.

Devlet kasası tamtakır, 128 Milyar Dolar kimlere hortumlandı, bilinmiyor.(***3)

Şimdi, salgının azgınlaştığı dönemde, esnafa, işçiye, yoksul halka verecek para da olmayınca:

İtiraz edeni, kadın, yaşlı demeden sopadan geçirilmeleri, yerlerde sürüklenmesi görülüp, kayda alınmasın diye anayasa hiçe sayılarak görüntü almak yasaklandı…

Ramazan bahane edilerek içki satışını da yasaklayarak bir taşla iki kuş vuracaklar.

Tarikatlar hoşnut olurken şer-i İhvan devletine bir kapı daha açacaklar.

Eh muhalefet itiraz etse, ’’ramazanda alkolü savunuyor!’’ Diyecekler…

Ah şu boş korku olmasa! 

Yıldız AKALIN 

(*1) Yıllar sonra bakanlarını rüşvetle satın aldığı kanıtlanmış kaçakçı ve rüşvetçi Rıza Zarrap ‘ın ABD’de sorgulanmasına kızarak Nota vermişti!

 

(**2) Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ( Sümeyye Erdoğan’ın Kadem Derneği üyesi)

(***3) Merkez Bankası Başkanı Naci  Ağbal, 128 Milyar Dolar’ın ‘’araştırılma emrini verdiği ‘’ ses kaydı nedeniyle görevden alındı.

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (2)
    • Mert

      19 yıldır bu kadar zulümüne halen birileri Erdoğana sempati duyuyorsa, ve kendisini müslüman olduğunu iddia ediyorsa imanını sorgulamalıdır…

      Yanıtla
      +0
      -0
    • Mert

      ”NEO PUTPERESTLER” ÜLKEYİ NE HALE GETİRDİLER
      Malum, tek tanrıcı dinlerden önce insanlar putlara taparlardı. Peki bu putları kim yapıp piyasaya sürüyordu? El becerisi olan insanlardan birisi, bir kütük parçası alıp onu geyik başı gibi yontar, beraber yaşadığı insanların önüne koyardı. Bu yontuyu gören tüm insanlar, onu yapan usta da dahil olmak üzere, bu putun önünde anında secdeye kapanırlardı.

      Her topluluğun bir putu vardı. İnsanlar, onlardan şefaat beklerdi. Onlardan kendilerine sıhhat, huzur, bereket ve mutluluk getirmesini dilerlerdi. Yani kendilerini, kendi elleriyle yaptıkları putlara emanet ederlerdi. Ve tüm özlem, istem ve beklentilerinin bu put tarafından karşılanmasını beklerlerdi.

      İçinde yaşadığımız insanlık ailesi, 3 bin yılından beridir, tek tanrıcılık dinini kabul etmiş bulunuyor. Ne var ki, aradan geçen bunca zamana karşın, insanlar hala putperest kültüründen yakasını tam kurtarmış değil.

      Günümüzde hala put da var, putpereslik de. Putperest kültürü, toplumdaki anasının gözü insanlar aracılığıyla kendisini yenileyerek, toplum üzerindeki ilahi hegemonyasını tüm azametiyle sürdürmeye devam ediyor.

      Musolini, Hitler, Salazar, Stalin, Atatürk, Hümeyni, Mao, Saddam, Hafız Esat, Apo… say say bitmez. Bir put gidior, başka bir put geliyor. Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Kemal Kılıçtaroğlu Türklerin son model putlarıdır.

      Yanıtla
      +0
      -0