GEZİ DİRENİŞİ

ABONE OL
00:16 - 02/05/2022 00:16
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Mayıs 2013 tarihinde Topçu Kışlası projesi nedeniyle Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesine direnmek üzere başlayan ve kısa sürede tüm yurda yayılan Gezi Direnişi, ülkemizdeki otoriter, baskıcı ve faşist yönetime karşı direnen milyonların barış ve özgürlük istediği bir halk hareketi olarak ortaya çıktı. Kısaca Gezi Direnişi, bir demokratikleşme çağrısıydı.

Bu çağrıdan korkan güçler, her türlü zorbalığa başvurmaktan çekinmediler. İnsanların üzerine gaz bombaları attılar, plastik mermi kullandılar, biber gazı, tazyikli su sıktılar. Çoluk çocuk, genç, yaşlı onlarca insanımız öldürüldü, yaralandı, sakat kaldı. Bu olayların sorumlularından bazıları yargılandı; kimisi ceza almadı, kimisi hafif cezalarla kurtuldu. İnsanlarımız öldürülürken zamanın başbakanı “polisimiz destan yazdı” diyebildi. “Camide içki içtiler”, “başörtülü bacıma saldırdılar” yalanlarıyla kendilerini kurtarmaya çalışırken, iyice battılar.

Toplumun tüm kesimlerini ve farklı siyasi eğilimlerini birleştiren Gezi Direnişi, başsız kalmıştır, ulusal çizgideki siyasi partiler destek olmamışlardır. Halk hareketi olarak başlayan Gezi Direnişi’nde, hareketi kontrol altına almak amacıyla bazı “akil adamlar” yer almaya başladılar. Sonrasında PKK terör örgütü bu harekete katılarak, kitleyi söndürmek görevini üstlendi. Terör örgütünün bebek katilinin başının posterleri asılarak, hareket baltalandı.

Daha sonraki gelişmelerde siyasi iktidar, halkın özgürlük istemi için bir araya geldiği Gezi Direnişi’nden intikam almak için Gezi Davasını açtı. Bu davadaki amaç, toplumsal hareketi ortadan kaldırmaktı. Aslında Gezi Direnişi’nde yargılama, ülkesinde özgürlük isterken can veren, yaralanan, sakat kalan insanlarımız için olmalıydı. Ve yargılamada orantısız şiddeti azmettirenlerden, hukuksuz emirleri verenlerden hesap sorulmalıydı.

Osman Kavala adı, okuyan, araştıran ve sorgulayan insanlara yabancı değildir. Osman Kavala, hakkında açılan Gezi davasından ve casusluk davalarından beraat etti. Ama beraat ettiği Gezi davasından tekrar yargılandı ve yaşam boyu hapis cezasına çarptırıldı. Kavala’nın casusluk suçlamasından aklanıp, Gezi davasından suçlu bulunması çok ilginç. Osman Kavala ve diğer sanıklara verilen cezalar haksızdır, delile dayanmaz ve ağırdır. Verilen karar hakkında itirazlar gerekli yerlere yapılacaktır. Kavala ve diğer sanıkların adil yargılanmaları gerekirdi. Deliller, gerçeğe uygun toplanmalıydı. Yargılanmadan uzun yıllar hapiste kalmamaları gerekirdi. Ama siyasi iktidarın “ileri demokrasi” düzeni böyle işliyor.

Osman Kavala, Soros, PKK terör örgütü ve Fetö ile Gezi Direnişini özdeşleştirmek, açıkça Gezi Direnişini kirletmektir. Çünkü “Ergenekon karartılmasın, derinleştirilsin” diyen Kavala, eyalet sistemi ve özerklik konusunda Kürdistan hayali olanların tarafındadır. Her fırsatta, Sorosçularla, bölücülerle ve Fetöcülerle birlikte olmakta sakınca görmemiştir.

Amerikalı dolar milyarderi George Soros, ABD’nin hedefindeki ülkelere demokrasi götürme aldatmacasıyla, parçalama etkinlikleri yürütmektedir. PKK terör örgütü ile çözüm sürecine rehber olan “Temas ve Diyalog Grubu” üyesi Osman Kavala, George Soros’un fonladığı Açık Toplum Vakfı’nda yöneticidir ve TESEV’in kurucusudur. Dış güçler ve içerideki maşaları tarafından ülkemize demokrasi, insan hakları ve demokratik toplum kahramanı olarak sunulan Osman Kavala böyle birisidir. Sorosçu olursan fonlarından beslenirsin, adına da demokrat diyorlar ve ilerici sayıyorlar.

Ancak bütün bunların dışında, verilen cezanın çok ağır olduğu bellidir. Hukukun üstünlüğünün savunulması ve mağduriyetlerin herkes için dile getirilmesi gerekir. Kavala’yı yargı hatasından ötürü sürekli gündeme taşıyarak, masum göstermek farklı bir durumdur.

Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davaları sahnelenirken tepki vermeyenleri, hatta “üzerine gidilsin” diyenleri de gördük. Bu haksız ve hukuksuz davalarda bir çok insan hayatını, sağlığını, yakınlarını yitirdi. Zamanın başbakanı “bu davanın savcısıyım” derken, Kavala ve benzerleri çılgınca alkışlıyor ve destekliyordu. 28 Şubat’tan tutuklanan ve 300 gündür hapiste olan Türk Ordusunun komutanları ile amiraller bildirisinde yargılananları görmezden geleceksiniz ama Kavala için yeri göğü inleteceksiniz. Bunun üzerinde düşünmek gerekir.

Eğer siyasiler başta olmak üzere toplum olarak Ergenekon, Balyoz ve diğer kumpas davalarında birlik olunsaydı, bu günler yaşanmazdı. Atatürk ve laik cumhuriyet düşmanlarının işbirliğiyle bugünlere geldik. Kısaca sarı öküzü verince, gerisi çorap söküğü gibi gelmeye başladı. Bunlardan ders almadığımız sürece, benzer yeni hukuksuzlukların da bizleri beklediğini unutmayalım.

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.