0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

2017 Yılında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; Meclis Grup toplantısında, bazı belgeler göstererek:

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; oğlu A. Burak Erdoğan, kardeşi Mustafa Erdoğan, eniştesi Ziya İlgen, dünürü Osman Ketenci ve Erdoğan’ın özel kalem müdürü Mustafa Gündoğan tarafından vergi cenneti Man Adasında 1 Pound (20 TL) sermaye ile Bellway adında bir şirketin kurulduğunu belgeleriyle duyurdu.

Bu şirketin kısa sürede 17 Milyon Dolar para transferi yaptığını Halk Bankası havale dekontlarını belge olarak ortaya koymuş, Erdoğan’dan bu konuda açıklama  çağrısı yapmıştı. 

Erdoğan, bu suçlamaları reddetmiş, TV kanallarında Kılıçdaroğlu’na meydan okumuş:

‘’İspatla hem Cumhurbaşkanlığından hem de siyasetten ayrılacağım!’’ Diye meydan okumuştu.

Hem kendisi hem de bu listede adı geçenler, Kılıçdaroğlu’na iftira ve hakaretten 631 milyon TL’lik tazminat davası açtılar.

Davaya bakacak dört hakim sürgüne gönderildi ve yerlerine dört yandaş hakim atanarak Kılıçdaroğlu yüklü miktarda para cezasına mahkum edildi.

Kılıçdaroğlu, yazlık evini satarak bu haksız cezayı ödedi.

Hakimlerden biri, 16 Temmuz’da Fetö ’den tutuklandı, diğere Yunanistan’a kaçarken yakalanmıştı.

Kılıçdaroğlu yazlık evini satarak cezaları ödedi. Sonradan AİHM, bu cezaları haksız bulup iptal etmişti.

Geçenlerde Yargıtay 4. Dairesi Kılıçdaroğlu’nu haklı bularak MASAK raporlarının ve Halkbank dekontlarının gerçek olduğunu ve Kılıçdaroğlu’nun haklılığını karara bağladı.

Bu kararı veren yargıçlar uzun zamandır yargıya olan güvensizliğe yeniden bir umut oldu.

Anayasa Mahkemesi kararlarını bile, ‘’kabul etmiyorum hem de uymuyorum!’’ Diyebilen bir parti başkanı ve ülkeyi dilediği gibi yöneten Cumhurbaşkanının olduğu ülkede, bu kararı vermek için meslek onuru için her şeyi göze alabilecek gerçek yargıçlar çıkması bile bir umuttur.

Yargıtay’da bu kararı veren yargıçlar belki görevden alınabilir, sürgün edilebilirler ama tarihe gerçek hukukçular olarak geçerek çocuklarına dürüstlük mirası bırakmış alacaklardır.

Karar kesinleşince Erdoğan’ın verdiği istifa sözü ne olacak? Sorusu yanıt beklemektedir.

Bu olay demokrasinin kırıntısı olan bir ülkede olsa ne Cumhurbaşkanı o makamda kalır ne de adalet bakanı kalabilirdi.

İki Recep Tayyip Erdoğan var:

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

Şahsım Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. 

İkisinin ortak özelliği: İçeride Kükreyen Kaplan-Dışarıda Kağıttan Kaplan olması. 

İçeride kim olursa olsun AKP Genel Başkanını kim eleştirirse, gözünün yaşına, makamına, terbiye kurallarına yakışıp yakışmadığına bakmadan: şerefsiz-zürriyetsiz-çukur-zillet ve yazamadığım daha ağır hakaretleri peş peşe sıralamaktan çekinmiyor.

Hatta dünyanın takdir ettiği, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşı İsmet İnönü için: ‘’İki ayyaş’’ Diye hakaret etmekten bile geri durmamıştı.

Eskiden, Bahçeli-Erdoğan birbirlerine hakaretler ederlerken, Bahçeli’nin kaseti ya da MHP Genel Başkanlığı karşılığı olarak, Erdoğan’a her zor durumunda oy desteği sağlayacaktı. (*1)

Erdoğan’ın, Rus uçağını düşürme böbürlenmesi, Rus uçaklarının 34 Türk askerini öldürmesi ile bitti.

Erdoğan’ın, Rusya’da Putin ile görüşmeye gittiğinde,  Putin’i anasından doğduğuna pişman edeceğini beklenirken, Kapıda bekletilmiş, yorgunluktan kapı önüne çökmüş, görüşmeye kimse alınmamıştı!

Bu rezaleti unutturmak için,  PYD üzerine yaptığı seferden alel-acele geri dönüşü anlaşılamamıştı.

Meğer,  ABD Başkanı Trump, Erdoğan’a çok öfkeli ve onur kırıcı bir dille savaşı durdurmasını istediğinde:

‘’Akıllı ol, aptal olma! Geri dön, yoksa ailenin servetini açıklarım!’’ Diye tehdit etmekle kalmamış, Erdoğan’a mektubunu ABD gazetelerinde de yayınlatmıştı.

Asrın Lideri hem ABD’nin hem Rusların şamar oğlanına dönerken, AB’yi ‘’sığınmacıları salarım ha!’’ tehdidiyle susturmayı seçmişti. Alan memnun, satan memnun hesabı…

Trump’a razı iken Biden devlet başkanı seçilince Erdoğan’ı, sırları ortaya çıkar kuşkusu sarmıştı…

Ayakta bile güçlükle durduğu, yürümekte zorlandığı bir durumda, G 20 Zirvesinde Biden ile görüşebilme umuduyla gittiği yurtdışında Biden’den yüz bulamayınca eli boş geri dönmek zorunda kalmıştı.

BAE, Fetö kontrollü darbe kalkışmasına 3 Milyar yardım ettiği için, Erdoğan Birleşik Arap Emirine ağır hakaretler de bulunmuş, AKP’nin sırdaşı eski mafya lideri Sedat Peker sırları ortaya saçınca sıranın kendine geleceğini bilmesi uykularını kaçırıyordu.

Erdoğan’ın İhvancı dostu Kaşıkçı İstanbul Suudi Konsolosluğunda öldürülüp doğranması ses kayıtlarıyla ortaya çıkması Türkiye’yi zor durumda bırakmıştı.

Erdoğan,  Suudilere çok kızmış tehditler savurmuş, Suudiler Türk mallarına ambargo koymuştu.

Cumhuriyetin birikimlerini satarak tüketmiş, kredi olanağı kalmamış, başta Katarlılar olmak üzere en değerli yerleri satılığa çıkartmıştı.

Ekonomi çökmüş, Sarayın lüks giderlerine, kendi hükümranlığını sağlayan yandaşlara sağladığı huzur paraları, üç-beş hatta 7-8 yerden yönetim kurulu üyesi maaşlarını ödemekte güçlük çekiyordu.

BAE ile arayı düzeltip, Türkiye’nin kalan yerlerini satarak en azından gelecek seçimleri kazanmak istiyordu.

Suudilerin cinayetinin davasını Suudilere terk ederek çıkarı için Türkiye’nin itibarını yerle bir etti.

Türkiye AKP iktidarı, Erdoğan Bahçeli ile işgal döneminden bile çok çaresiz ve aciz bir duruma düşmemişti.

Türkiye Erdoğan-Bahçeli ortaklığında hızla Pakistan-Afganistan konumuna getirilmekte.

Erdoğan: ‘’Taliban’ın inancıyla ters bir yanımız yok!’’ derken gerçeği söylüyordu.

Promterden bağımsız konuşurken gerçek Erdoğan oluyordu.

Yani içindekini dışarıya vuruyordu.

Eğer önlem alınamazsa; Türkiye Pakistan ve Afganistan gibi olacaktır….

Yıldız AKALIN

( * 1) Bahçeli’nin cinsel tercihi, aile hayatı kimseyi ilgilendirmez. O, onun özelidir. Ama AKP iktidarında birçok kaset kumpasları sonucu siyasiler, gazeteciler, askerler, namuslu insanlar acı çektiler, hapis yattılar, hatta intihar ettiler.

Misyon konusu: Eski MHP Genel Başkanı Türkeş’in mektubunda anlatılmıştı. Yaşar Okuyan TV ekranlarında açıklamıştı…