GEÇMİŞ HAFTALARDAN İZLENİMLER

ABONE OL
22:21 - 03/06/2022 22:21
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

“İzlenimler” dedimse, benim izlenimlerin elbette; ama ben kendimi anlatacağım.

Yani kendi yaşadıklarım çerçevesindeki “izlenimlerim”i…

Yoğun, gerçekten yoğun bir haftaydı.

Nefes nefese geçen günler içinden sıyrıldım, şükür bugüne geldim.

Biliyorsunuz, ulusal günlerimizin hep yüzüncü, yüz birinci yılları yaşanıyor.

Bu yıl da yüzüncü yılını yaşadığımız bir çok olay var.

“Büyük Taarruz” gibi, “İzmir’in Kurtuluşu” gibi…

Bir çok üniversite ve öteki akademik kuruluşlar, bilimsel etkinlikler düzenliyorlar, ülkenin bir çok yerinde.

Sempozyumlar, paneller; seminerler; yazılı, görsel öteki etkinlikler…

Ben de “hasbelkader” bunların kimilerine katıldım.

Öncelikle, yazmaya söz verdiğim makale ve kitap içi bölümler vardı; yoğun biçimde onlara çalıştım.

O arada daha önceden başvurusunu yaptığım sempozyumlara da katıldım. Uşak’ta, Afyon’da…

Katıldım diyorum ama; kalktım, gittim katıldım ile olmuyor bu işler.
Titiz bilimsel kurullardan geçilerek gidilebiliyor.

Örneğin; önce bir sempozyum ilanı verilecek; başvuracaksın; bilimsel kurullar başvuru konunu sunmaya uygun bulacaklar.

Sonra metnini yazacaksın; o da hakemlere gidecek, olumlu not alacak ve gerekli onaylardan geçtikten sonra seni çağıracaklar ve sen de gideceksin.

Geçen hafta Uşak’ta Uşak’ın kurtuluşunun yüzüncü yılı dolayısıyla Uşak Üniversitesince düzenlenen bir etkinliğe katıldım.

Onca uğraşı içinde; kendimi yorgun hissetmiş olmalıyım ki ne yalan; önce zor gelir gibi oldu gitmek.

Ama çoktan görmediğim dostlarımı, arkadaşlarımı ve öğrencilerimi gördüm.

Bu içime bir tazelik, bir dinginlik verdi.

Orada; ulusal savaşın başlarında, Alaşehir’de, Çerkez Ethem ile Şahyar Mustafa Bey arasında yaşanmış olan zorlu çekişmeyi anlattım.

Bunun ardında neler var? Gerçek suçlu kim? Ne türlü etkenler bu kavgayı yarattı ve Alaşehir bir anda nasıl iç kavganın sahnesi oldu? Ve nasıl oldu da kardeş kardeşi vurdu?

Tam on sekiz saat; altı yüz adamıyla Alaşehir’i kuşatıp silah sıkan Çerkez Ethem ve adamlarının amacı neydi?
Sonuçları ne oldu bu olayların?

Buydu konum.

Üzüldüğüm, hemen kaldığım otelin yanı başındaki İzmir Afyon otoyolunda, bir trafik kazasında iki üniversite öğrencisi kızın paramparça olarak ölmeleri oldu.

İçim yandı; Allah başa vermesin, ana baba kuzuları:

Bizim çocuklarımız…

İki gün Uşak’ta kaldıktan sonra ver elini Afyon.

Ve Şuhut’tayız:

Şuhut Belediyesi’nin ve kaymakamlığının davetlisi olarak; ünlü kalp cerrahı hocamız Prof. Dr. Birgün Sönmez Bey ile gittik Şuhut’a ve orada hocamız moderatör oldu, ben de konuşmacı; Ulusal savaşta Şuhut’un yerini ve önemini konuştuk.

Hani Büyük Taarruz’dan önce Atatürk’ün gizlice gelip, karargahını kurduğu ve bir gece konakladığı; sonra da oradan hareketle Kocatepe’ye tırmandığı Şuhut’ta…

Ve nelere değinmedik ki?
Askerin çamaşırı yıkayan, ekmeğini pişiren Türk kadınlarını mı?

Fedakar Türk telgrafçılarını mı?

İşgal altındaki Afyon’a girip, Türkiye adına istihbarat yapan kömür odunu satıcısı kılığındaki Şuhutluları mı?

Duygu aldık, duygu verdik.

Bizi oraya çeken, yurt sevgisinden başka ne olabilirdi ki?

Hele Şuhut’ta, belediyenin öncülüğünde şehitlerimiz için düzenlenen bir törene katılışımız ve orada halkla, şehit yakınlarıyla birlikte oluşumuz…

Yüreği yanan; ama gururdan kabaran; buna karşın yüz yüz elli metre ötemizde köy mezarlığında yatan şehitlerimizin ana babalarıyla duygusal anlarımız…

Ah çocuklarımız ah!

Ne diyeyim, ne diyeyim; bilmem ki?

Nur içinde atın, mekanınız cennet olsun diyorum; içim rahatlıyor; gençliğinizi, umutlarınızı anımsıyorum, içim yanıyor…

Ve sonra ver elini Afyon:

Yine Birgün Sönmez Hocam’la birlikte Afyon Ticaret ve Sanayi Odası’ndaki etkinlikte, onun moderatörlüğünde Kurtuluş Savaşı’nda Buhara’dan getirilen Timur’un kılıcını anlattım.

Ve bu değerli kılıcını kan revan içinde Yüzbaşı Şerafettin’in nasıl aldığını.

Orada Afyon Gaziler Derneği hocam Bingür Sönmez ve bana simgesel olarak gazilik madalyası verdiler.
Bu madalyayı ömrümün sonuna dek, gururla muhafaza edeceğim.

Evet, simgesel ve bir bakır parçası da olsa; olsun; o başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve öteki gazilerimizin manevi kişiliklerini temsil ediyor ya!

Daha ne!

Ve şimdi İzmir’deyim.

Sırada başka etkinlikler ve çalışmalar…

Olsun, sağlık olsun da biz yorulalım.

Atatürk demiş ya:

“Gerektiğinde ben Türk Milleti için, canımı feda edeceğim diye!”

Eh, biz de bu kafadanız.

Öteki işlerin anlamı ne ki!

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.