FARKINDA MIYIZ?

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

FARKINDA MIYIZ?


2015 yılının son günlerinde Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyaret öncesinde basın açıklaması yapan Tayyip Erdoğan, 26 Aralık 2015 tarihinde özerklik açıklamalarında bulunan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a sert sözlerle yüklendi ve şunları söyledi; “Malum eşbaşkan, Rusya ziyareti sonrasında birtakım hezeyanlar ifade etmiştir. Bu eşbaşkanın yaptığı açık ve net olarak provokasyondur, ihanettir. Türkiye üzerinde ameliyat yapmak isteyen herkes boyunun ölçüsünü almıştır, bunlar da alacaktır.”
 
Demokratik Toplum Kongresi’nin olağanüstü kongresinde özyönetim tartışılmış, 14 maddelik özerklik talepleri sıralanmış ve devlete meydan okunmuştur. İleri sürülen taleplerin, demokrasi ve barış ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu talepler ülkemizin varlığına, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne yönelik olarak, küresel emperyalizmin planladığı büyük işgal projesinin son aşamasıdır. Özerklik ya da özyönetim, açıkça ülkenin bölünmesini istemek ve bu yönde bir kalkışma çağrısıdır.
 
“Özyönetim” kongresinde açıklanan talepler, sürekli olarak yeni demokratik ve sivil anayasa ile ilişkilendirilmektedir. Siyasi iktidar tarafından da taahhüt edilen ve girişimlere başlanan yeni anayasa ile hedeflenen asıl amaç, ülkemizin bölünmesidir.
 
Yaşadığımız sıkıntılar ortadayken, bu ortamda yeni bir anayasa tartışmak ihanettir. CHP ve MHP, yeni anayasa görüşmelerine katılmayı kabul etmezlerse, anayasa değişiklikleri AKP ve HDP ile sınırlı kalacaktır. Bu da meşruiyet sorgulamasına yol açacak, görüşmeler tıkanacak, başkanlık rejimi önlenecek ve ileri faşizme geçiş frenlenmiş olacaktır. Yaşanılan bu kargaşanın çözümünün bölünme ve parçalanmada değil, ortak aidiyet duygusunun temeli olan ulus devlete sımsıkı sarılarak, birilikte emperyalizme karşı mücadele etmekten geçtiğini bilmek zorundayız.
 
Tayyip Erdoğan, Selahattin Demirtaş’ın yaptıklarına “ihanettir” derken haklıdır. Ancak, bu ihanetlerin hazırlayıcıları ve ortakları da vardır. ABD’nin hazırladığı ayrılıkçı raporları çözüm süreci diye sunmak da ihanettir. PKK terör örgütüyle Oslo’da görüşmek, gizli pazarlık yapmak da ihanettir. Terör örgütünün militanlarını Habur’da törenle karşılamak, çadır mahkemeleri kurarak, aklanmalarına aracılık etmek de ihanettir. PKK terör örgütünün bombaları ve silahları saklamalarına göz yummak da ihanettir. Sahte belgelerle vatansever insanları Silivri zindanlarına atmak ve “bu davanın savcısıyım” demek de ihanettir. Dar görüşlü politikalar sonucunda, ülkemizde bugün yaşanan terör ve ölüm olaylarına neden olmak da ihanettir. Emperyalist güçlerin isteği doğrultusunda ülkemizin bölünmesine aracılık ve hizmet etmek de ihanettir.
 
Gerekli, gereksiz her konuda konuşmayı alışkanlık haline getiren Tayyip Erdoğan’ın sözlerinden Orta Doğu Teknik Üniversitesi de (ODTÜ) payını almıştır. “Utanmak yok, sıkılmak yok. ODTÜ’de namaz kılan gençlerin üzerine saldırıyorlar. Gereği neyse bunun da YÖK tarafından yapılması gerekir” diyen Tayyip Erdoğan, yine gerçekleri saptırmaktadır. ODTÜ’de yeterli miktarda mescit ve iki bin kişilik cami bulunmaktadır ancak buralarda ibadetten daha çok siyasi etkinlik yapılmaktadır. Tayyip Erdoğan’ın “ibadet edenlere saldırılıyor” dediği olayın aslı şöyledir: Mescitte namaz kılan bir araştırma görevlisinin, mescitte siyasi etkinlik ve İslamcı terör örgütünün propagandasının yapılmasına karşı çıktığı için darp edilmesidir.
 
2002 yılında 76 olan üniversite sayısı, AKP hükümetleri döneminde 114 kamu, 76 vakıf üniversitesi olmak üzere 190’a ulaşmıştır. AKP hükümetleri döneminde 81 ilin tamamında üniversite açılmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı ile yapılan protokole göre, her üniversiteye cami yapılması da gündeme getirilmiştir. İşin esasında üniversitelerde mescit, cami, kilise gibi ibadet yerleri olmaz. Avrupa’da bilim kurumlarında din yoktur. Din halkın vicdanında özgürleştirilmiştir. Din ve bilim ayrıdır. ODTÜ’ye yönelik gerici saldırı, eğitimin üniversite dahil medreseleştirilmesi girişiminin yeni bir boyutudur. Yeryüzünde dincilikle gelişen hiçbir ülke yoktur ve olamaz da.
 
Siyasi iktidar tarafından siber saldırılar ile başlayan tartışmalar, mescit provokasyonu ile devam ettirilmektedir. Amaç ülkemizin en saygın yükseköğretim kurumlarından olan ODTÜ’yü ele geçirmektir. Ardından ODTÜ ormanları ile Eymir Gölü ranta açılarak, yeni kazanç kapıları yaratılacak ve bazı kişilere servet aktarılacaktır.
 
Ülkemizin gündemi sürekli değiştirilmektedir. Asıl amacın yeni bir anayasa yaparak, başkanlık sistemini getirmek isteğiyle, ülkemizin bölünmesinin amaçlandığının farkında mıyız? Bütün bu yaşananların sonucunda ülke olarak yeni yıla değil, bölünme sürecine, eski ve ortaçağ karanlığına girdiğimizin farkında mıyız?

Suay Karaman          

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.