ERDOĞAN ALMANYA´DA NEDEN DAHA DA GÜÇLÜ?

ABONE OL
17:47 - 20/05/2023 17:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Almanya’daki seçmenlere kalsaydı Erdoğan pazar günü büyük farkla seçilmiş olacaktı. Sadece Almanya’da değil, diğer zengin Avrupa ülkelerinde de durum böyle. Dünyanın en ileri demokrasilerinin (tabii ideal demokrasi değil) geçerli olduğu ülkelerde yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin çoğunluğu, demokrasiyi sadece arada bir “seçim” yapmak olarak anlayan, modern demokrasinin temelini oluşturan “güçler ayrılığını” reddeden, 20 yılı aşan iktidarı boyunca Türkiye’nin bu alandaki tüm kazanımlarını tahrip eden adayı yine seçti.

Bu durum önceki seçimlerde de böyleydi.

Yüksek Seçim Kurulu, 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın yurtdışında kurulan sandıklardaki oyların yüzde 60,24’ünü aldığını (gümrük kapılarında ise yüzde 52,39) açıklamıştı. Ülke içindeki oy oranı ise yüzde 52,59 olmuştu.

Bu seçimlerde de benzer bir durumla karşı karşıyayız. Erdoğan’ın Türkiye’nin yurtdışındaki temsilciliklerde ve ülkede çeşitli gümrük kapılarında kurulan sandıklardan aldığı oy, yine ülke ortalamasının üstünde. Erdoğan‘ın Türkiye’deki oyları bu kez yüzde 50’nin altında kaldı, ama yurtdışındaki oylarının oranı yüzde 57’nin üstünde oldu. Yurtdışından aldığı oy, yurtiçinde olduğu gibi, 2018’e göre bir miktar azalmış olsa da Erdoğan, özellikle gelişmiş Batı Avrupa ülkelerinin çoğunda oyların yüzde 60’ından fazlasını almış durumda.

En çok seçmenin olduğu Almanya’daki durum da belirgin. Erdoğan, Türkiye‘nin bu ülkenin 26 şehrindeki temsilciliklerinde kurulan sandıklarına atılan oyların yüzde 65,4’ünü aldı. Berlin hariç, tüm temsilciliklerindeki oy oranı yüzde 60’ın üzerinde; hatta Düsseldorf, Essen, Kassel ve Münster’deki oy oranı yüzde 70’in bile üzerinde oldu.

ARTIK ŞAŞIRTMIYOR

Yapılan araştırmalara göre Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin bu ülkedeki seçimlere katılmaları durumunda ya da siyasi partilere ilişkin görüşleri sorulduğunda çoğunlukla sosyal demokrat ve demokratik sol partileri tercih ettikleri biliniyor. Aynı insanların Türkiye’deki seçimlerde bunun tam tersi tercihte bulunmaları artık kimseyi şaşırtmıyor. Ama tabii ki üzüyor, kızdırıyor. “Daha iyi bir Türkiye“ hayalinin tahribatına bu ülkedeki demokrasi karşıtlarının da böylesine katkıda bulunması, bu insanların hakları için mücadele edenleri, ırkçılık ve ayrımcılığa karşı kararlılıkla savaşanları hayal kırıklığına uğratıyor.

Elbette büyük bölümü Almanya’ya ve diğer Batı Avrupa ülkelerine 1960’lı yıllarda başlayan işgücü göçüyle ortaya çıkan Türkiye kökenli göçmenlerin çoğunlukla Erdoğan’ı seçmesini, sadece onların fanatizmiyle açıklamak mümkün değil. En azından bunun kadar önemli başka nedenleri de var bu davranışın.

Örneğin yabancı düşmanlığı, ırkçılık, ayrımcılık… Kuşkusuz federal ve eyalet hükümetlerinde bakan, parti genel başkanı, büyükşehir belediye başkanı, milletvekili olan Türkiye kökenli göçmen çocukları da var Almanya’da. Sadece siyasette değil, iş dünyasında, sendikal mücadelede, kültür ve sanat alanında, sporda çabalarıyla öne çıkanlar da var. Devleti yönetenler uzun bir süredir Almanya’nın bir “göç ülkesi” olduğunu da kabul etmiş durumdalar. Ancak bütün bunlara rağmen ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı var. Örneğin NSU cinayetleri, Hanau Katliamı bunun en yakın örnekleri. Bu olaylar Türkiye kökenli göçmenler arasında başta polis ve istihbarat olmak üzere Alman devletinin kurumlarına güvensizliği artırdı. Erdoğan‘ın bu konuda Alman devletini, politikacıları suçlayan çıkışları -ki hatırlanacaktır bunu yaparken “nazizm, faşizm“ kavramlarından da yararlanıyordu- Türklerin ona ilgisinin, desteğinin artmasına yol açtı.

‘İLERLEME’ GÖRÜYORLAR

Erdoğan’a desteğin bir başka nedeni Türkiye’yi sadece tatillerde gören Almanyalı Türklerin, inşaat ve sağlık sektöründeki devasa gelişmeyi bir “ilerleme” olarak görmeleri. Ceplerindeki sürekli değer kazanan avroları sayesinde bu “ilerlemenin” bedellerinin farkına bile varmıyorlar. Dahası bunu fırsat olarak değerlendirip Türkiye’deki zamanlarını Almanya’daki yaşam standartlarıyla karşılaştırılamayacak lüks koşullarda geçirirken ülkedeki yoksullaşmayı, ekonomik zorlukları görmüyor, görmezden geliyorlar. Erdoğan’ı Türkiye’yi ilerleten, zenginleştiren, yaşadıkları Batı ülkeleriyle yarışabilecek, onlara kafa tutabilecek düzeyde güçlendirdiğini düşünüyorlar…

Erdoğan’ın Almanya’daki seçim başarısı, esas olarak tabii ki ona olan ilgiyi örgütlü bir desteğe dönüştüren, bunu yaparken devletin olanaklarından da büyük ölçüde yararlanan kuruluşlardan kaynaklanıyor. Bunların başında Almanya çapında 900’ü aşkın camiyi ve bunlara bağlı dernekleri çatısı altında tutan DİTİB (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği), ülkenin birçok kentinde dernek olarak örgütlü UID (Uluslararası Demokratlar Birliği, – 2004’te kurulan Avrupa Türk Demokratlar Birliği’nin devamı), MÜSİAD’ın (Müstakil İşadamları Derneği) Almanya’daki dernekleri geliyor. Bunun yanı sıra bazı büyük kentlerdeki yerel seçimlere bağımsız parti ya da inisiyatif olarak girip küçümsenmeyecek derece başarılı olabilenler de var.

KATILIM GEREKİYOR

Demokrat ve sol eğilimli göçmenler de örgütlü. Bu örgütlerin çoğu Türkiye’deki tüm siyasi örgütler, gelenekleri buradaki temsilcileri. Zaman zaman Almanya’daki eşitlik ve demokrasi mücadelesinin önemli bir aktörü olabiliyorlar. Ancak seçimlerde sandığa yansıtabildikleri güçleri ise Türkiye’dekinden çok daha geride ve giderek de geriliyor. 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimine, şimdi Kılıçdaroğlu’nu destekleyen partiler kendi adaylarıyla katılmıştı. Muharrem İnce, Meral Akşaner, Selahattin Demirtaş ve Temel Karamollaoğlu’nun aldıkları oyların toplamı yüzde 34,94 olmuştu. Almanya’daki sandıklardan pazar günü Kılıçdaroğlu’na çıkan oy oranının ise yüzde 32’de kaldığı açıklandı.

Yurtdışındaki ikinci tur seçimleri 20–24 Mayıs arasında gerçekleştirilecek. Süre kısa ama demokrasiden yana oyları artırmak yine de mümkün…

Bunun için öncelikle ilk turda oyunu kullanmayanların sandık başına gitmesi gerekiyor. Bu seçimde de Almanya’daki katılım oranı (yüzde 48), tüm yurtdışındakinden (yüzde 53) oldukça geride. 1,5 milyon seçmenden sadece 721 bini oyunu kullandı.

KATILIM DÜŞÜK

Bu arada CHP Frankfurt’un Başkanı Ali Ercan’a son durumu nasıl değerlendirdiklerini sorduk.

Yanıtı şöyle oldu:

“Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın devlet eliyle sistematik bir şekilde sembolik değerler etrafında konsolide edildiğini biliyor ve yaşıyoruz. DİTİB başta olmak üzere cami dernekleri AKP ilçe örgütü gibi çalışıyorlar. Buna bir de örtülü devlet desteği ve sınırsız ekonomik olanakları da eklersen sonuç şaşırtıcı değil.

Ayrıca vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun burada toplumun alt tabakasını oluşturuyor olmaları gerçeği de önemli bir faktör.

Tayyip Erdoğan’ın Avrupa devletlerine dönük salladığı her parmak bu insanların duygularını okşuyor.

Bize gelince, Eylül 2022’de başladığımız seçmen bilgilendirme etkinliklerimizi çeşitli kanallardan sürekli olarak canlı tuttuk. 70 sivil toplum kurumu ile ortak hareket etmeye çalıştık ama yüzde 37,9’da kaldık. Hedefimiz en azından yüzde 50 idi…

Berlin seçmen potansiyeli bakımından çok avantajlı. Arkadaşlarımız yüzde 49 aldılar ama Ruhr Bölgesi’nde durum iç açıcı değil.

Bize oy verecek birçok seçmen adres beyanında bulunmadıkları ve adresleri iradeleri dışında Türkiye’ye kaydırılmış olduğu için oy kullanamadılar. Bazı seçmenler de ne Türkiye’de ne yurtdışında göründüğü için oy kullanamadı.

YSK yurtdışı seçmenlerinin kayıtlarını doğru bir sisteme oturtamadı. Bu nedenle vatandaşlarımızın yaklaşık yüzde 10’u seçim merkezine geldiği halde oyunu kullanamadan geri dönmek durumunda kaldılar.

Konsolosluk önünde oluşan uzun kuyruklar da seçmeni ürküttü. Kuyrukları görenler 2-3 saat sürer kaygısıyla geri döndüler. Oysa biz en uzun kuyruğu bir saatte eritebiliyorduk.

Bu olumsuzluklar sandığı etkileyince biz de hedeflediğimiz oranı yakalayamadık.

2018’de Cumhurbaşkanlığı için Frankfurt’ta yüzde 24 oranındaydık. Bu yıl bu oranı epeyce yukarı çekmiş olduk.

Sinan Oğan ve seçmenlerini ikna edebilirsek ikinci turda bir şans yaratabiliriz.

Sandığa gitmeyen kararsız ve ilgisiz seçmenleri de bir şekilde etkilemek gerekecek. İşimiz zor ama imkânsız değil.

Umudumuzu korumaya devam ediyoruz. Seçimi alacağız.”

GÖZLEMCİLERDEN DÜŞÜK NOT

Uluslararası seçim gözlemcilerinin değerlendirmeleri de önemli. Toplam 40 ülkeden 401 kişi Türkiye’deki seçim sürecini denetlemek üzere Türkiye’ye gelmiş. Seçimlerde manipülasyon olduğu suçlamasını yapmıyorlar; ancak Türkiye’ye verdikleri not oldukça kötü. Öncelikle Erdoğan ve partisinin seçim kampanyası sırasında makamlarının sağladığı avantajlardan adaletsizce yararlandıklarını belirtiyorlar. Ayrıca muhalif politikacıların tutuklanmasının da seçim sürecindeki çeşitliliği sınırladığını kaydediyorlar. En önemlisi de basın özgürlüğünün ağır bir biçimde engellendiğine işaret ediyorlar. YSK’nin çalışmasının da yeterince şeffaf olmadığını vurguluyorlar. Kaynak:https://www.birgun.net

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (1)
    • Yunus Uslu

      Goksel bey cok uzun yillardir siyasetle ve siyasilerle ilgilenmiyorum. Avrupa’daki, ozelliklede Birlesik Krallik’taki politikalari takip ederim. Siz hala musteriyi suclayan supermarket yoneticisine benziyorsunuz. Kilicdaroglu hangi cumhurbaskanligi secimlerinde aday oldu? Bu sefer de aylar sonra aday oldu ama hala halka duzgun bir mesaj veremedi. Lutfen, milyonlarca insani cehaletle suclamayin.
      Bu gazeteyi sadece turkler okuyor saniyorsunuz. Yaniliyorsunuz. Selamlarimla,

      Yanıtla
      +0
      -0