EĞİTİMİ ULUSALLAŞTIRMADAN HİÇ OLUR MU?

ABONE OL
22:19 - 05/11/2022 22:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Eğitim sistemini sıradan gibi görmekten vazgeçip, en önemli konu olarak düşünmeliyiz.

Çünkü yetiştireceğimiz kuşakların niteliği, donanımı geleceğin belirleyicisi olacaktır.

Yapılan temel yanlışlar ile kalkınma olmaz, çağdaş ve uygar bir topluma erişilemez.

Ne istediğimizi, nasıl bir ülke nasıl bir toplum istediğimizi en baştan, en doğru bir biçimde bilip, seçip, kavramadığımızda yıllar ve kuşaklar boşa geçip gider.

Eğitim, öğretim, maarif… en akıllı ve en “bize yararlı” bir biçimde ve içerikte olursa ancak diğer tüm gerekenler bunlara bağlı olarak yön bulur.

İnsanı yetiştirecek ve onları en değerli ve yararlı bir duruma ancak gerçek bir MİLLİ EĞİTİM ile getirebiliriz.

Bunun içinde de “öğretmen” varlığı en önemli olandır.

Öğretmenlik mesleğinin durumu, niteliği ise ülkenin geleceğidir.

Öğretmenlik kendi başına, birçok ana özellikleri olan bir meslektir.

Öğretmenlik ulvi (yüce) bir meslektir, diye her yerde ve her zaman söylenmiştir.

Ülkenin geleceğine yön verecek ve geleceğin kuşaklarını, insan gücünü eğitecek, yaşama hazırlayacak olan “öğretmen”dir.

Bir ülkenin, bir toplumun geleceğine değer katan ve yönlendiren eğitim ve öğretimdeki uygulanan hedefler, yöntemler ve zihniyettir.

Çağdaş bir ulus devletin sosyal içerikli, bilimsel bakış açısına yönelik eğitim ve öğretimde ayrımcılık yapmayan bir “eğitimde birlik” modelinin olması kesinlikle çok önemlidir.

Bu okullarda görev alıp çalışabilecek öğretmenlerin düzeyi, kişisel gelişimleri ve mesleklerine olan yönelimleri de çok önemlidir.

Bu nedenledir ki öğretmenlik “kendi başına eğitim ve öğretimi olan bir meslek” olarak görülmeli, kabul edilmeli ve tüm maarif sistemi bu yönde kurulmalıdır.

Bazı mesleklerde olduğu gibi öğretmenlik bir uzmanlık ve ruh isteyen özel bir meslektir.

Her şeyden önce ilk adım olarak öğretmenlik için “ÖĞRETMEN OKULLARI” olmalıdır.

Nasıl ki bir hekim, bir mühendis, bir subay olabilmek için bu meslekler için belirlenmiş okullar gerekiyor ise ve de ancak bu okulları bitirenler o alanda çalışabiliyor ise öğretmenlik de böyle olmalıdır.

ÖĞRETMEN olabilmek için “önceden belirlenmiş hedefleri” olan, “belirlenmiş bir öğretim programı” ve “eğitim anlayışı” ve de “yöntemleri” olan bir “ÇAĞDAŞ OKUL”da okumuş olmak gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti olarak uzun yıllar başarılı bir biçimde işlerlik göstermiş olan “ILKÖĞRETMEN OKULLARI” ülkenin eğitim atılımında ve genel yayılımında çok büyük görevleri başarı ile yerine getirmiştir.

Okulun süresi çok da önemli olmayabilir diye düşünerek bu okulların hiç zaman yitirmeden, ve günün koşullarına göre donatılarak yeniden “Türk Milli Eğitim Sistemi“ne kazandırılması gerekir.

“En önemli temel” olarak görülmesi gereken ilköğretmen okullarının ülke genelinde düzenli ve eşit olarak yayıldığını ve “parasız, yatılı ve çağdaş” olanaklara sahip yapılanmaları ile geleceğe en iyi ve en güvenilir alt yapıların sağlanacağına inanmalı ve onlara bu anlamda güvenmeliyiz.

Sağlam bilgi ve bilinçle donatılmış bu okulların öğrencileri okullarını bitirdiğinde ülkenin her yerinde görev alabilecek güç ve mesleksel donanımla öğretmen olacaklardır.

İlköğretmen okullarının mezunlarının ön görülen çalışma ve görev yapma sürelerinin bitiminde üst ve ileri eğitim ve uzmanlaşma dallarında ek tahsil yapmaları da çok iyi planlanmalıdır.

Böylelikle de ilköğretimin ardı sıra gelen okul sıralamasında görev alabilecek öğretmenlere de çok iyi bir temel ve uzmanlaşma sağlanabilir.

Bu konunun tümünde esas olan “çağdaş ve uygar bir milli eğitim” düşüncesi ve onun ışığıdır.

Bu anlamda her bir yurttaşımızın düşünmesi, araştırması, incelemesi ve fikir yürütmesi beklenilmeli ve sevinçle karşılanmalıdır.

Özellikle de uluslararası emperyalizme karşı direnmiş ve onların ülkeye olan saldırılarını durdurmuş ve geri püskürtmüş olan TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI sonrasında kurulmuş ve çok büyük atılımlarla dünyada kendisini kabul ettirmiş Türkiye Cumhuriyeti‘nin bugün de yeni tür bir baskı ve saldırı altında olduğunu görerek düşünmek gerekir.

“Yetenekli, bilinçli, öz güveni yüksek, kaliteli çağdaş bakış açısı kazanabilmiş yurttaşlar” hedeflenmelidir ki yüksek teknolojinin, bilimin gittikçe çok daha önem kazandığı bu tarihsel dönemde Türkiye ileri bir refah toplumu olabilmek, her türlü “baskı ve sömürüye karşı” koyabilmek için atılımlar yapabilecek, üretebilecek kuşaklar kazanabilsin.

Bunun ilk ve temel yolu olan ilköğretimde çok güçlü olmamız ve oralarda görev yapacak öğretmenlerin çok iyi donatılmış ve yetiştirilmiş olması gerekmektedir.

Paralı ve özel okullar yerine tüm ülkenin “çağdaş gereksinimlere göre” donatılmış ve yayılmış DEVLET okullarına gereksinimi olacaktır.

Eğer, belli konularda ve alanlarda olmak üzere ayrıca yetiştirilmek, desteklenmek isteniliyor ise ancak seçmeye açık özel kurumlar olabilir ve aileler çocuklarını oralardan destekleyici kurslar almak üzere gönderebilirler.

Bu bakış açısı da görüldüğü gibi en temel varlığını “ulus devletten” ve bir “demokratik hukuk devleti” olarak yeniden “çağdaş” yapılanmadan geçilmesi gerektiğine dayanmaktadır.

Ülkenin her yerindeki yurttaşlar bir “bütün” olarak kabul edilip, eşit hak ve özgürlüklerle birlikte bu temel eğitimden hak sahibi olup, pay alabilmelidirler.

Yoksul ve yoksun ailelerin çocukları de en az varsıl ve güçlü aile çocukları kadar devletin kendilerine sundukları olanaklardan yararlanmalıdır.

Büyük bir eşitlik ve özgürlük ruhu ile temel ve sağlam bir ilköğretim okullaşmasından sonra ise üst okul türlerinin de ayni düşünce çerçevesinde olgunlaştırılması ile bilgili, donanımlı, pratikler yapabilen, ileriye bakabilmek isteyen çalışkan kuşaklar yetiştirilecektir.

Bir diğer bilinen ve başarılı olarak da çok takdir görmüş olan KÖY ENSTITÜSÜ modeli, geniş olanakları, uygulama alanları ve çok “çeşitli meslek öğretim” olanakları ile yine ve yeniden düşünülmelidir.

Bu iki önemli model uygulanabildiğinde ise “hızla kalkınan” bilinçli ve dirençli bir toplumun ana temelleri atılacaktır.

Kalkınan bir toplum, “kendi kendisine yeten” ve “üreten” bir toplum olarak bilimde, tarımda… en ileri ve yaygın düzeyi hedeflememiz gerekmektedir.

Evet, bu gerçek hedeflerin doğru saptanması ve onlara ulaşılabilmesi için ise temel ve örgün, yaygın bir “milli eğitimi” seçip, uygulamamız gerekmektedir.

Tüm bunlar için ise “PARTILER ÜSTÜ” düşünüp, ülkenin varlığı ve halkın çıkarları için fikir üretebilmek gereklidir.

Bize gerekli olan deneyimsel ve fikirsel gerçekler ise önderimiz GAZI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK‘tür.

Özellikle bugünün çok sıkıntılı ve sancılı döneminden çıkabilmek ve geleceğe güvenle bakabilmek için “ülkemizin her bir yurttaşı” başka düşünceleri ve kandırılmaları, kullanılmaları… görüp, “ülkenin ve tüm toplumun birliği ve direnci” için ATATÜRK Türkiyesi’nin kuruluş ilkelerini ve onun temel hedeflerini de çok iyi kavrayabilmelidir.

Günlük sıkıntılar içinde boğuşurken geleceğe yönelik düşünce ve fikir üretmek asla unutulmaması ve üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.

Bunu da önemseyerek ve eleştirel çağdaş, bilimsel düşünceden asla vazgeçmeden fikir üreten insanlarımız olmalıdır.

Geleceğin aydınlık ve huzurlu toplumunu isteyebilmek, bizler için en sağlıklı düşünce olacaktır.

Güzel günlere…

Hoşça kalın…

Öğretmen Gönen Çıbıkcı

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.