EFSANE VE GERÇEK

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

2020 yılı Ağustos ayında haberlerin ilk sırasını Korona virüs alıyor. Pandemi döneminde alınan önlemlerin, demokrasi idare şeklinde yer alan seyahat hürriyeti, insan haklarını koruma niteliklerine uyup uymadığı konuşuluyor.

Kurallar ülkesi Almanya’da dahi alınan önlemlere karşı gösteriler yapılıyor. Demokraside direnç hakkını kullanmak istiyor, vatandaş.

Tüm gezegende 65 üstü riziko grubu algısı doğru anlatılmadı. Bu nedenle gençler bize bir şey olmaz, diyerek kurallara uymadı.

Ekonominin canlandırılması ile sağlık önlemleri aynı derecede gündemde yer alıyor. Bulunacak aşı için devletler bütçe ayırıp, ilaç firmalarıyla anlaşmada yarış halindeler.

Almanya’da yaşayan Türkler, Türkiye kökenli Almanların, yüzde yetmişi seyahat edemedi. Türkiye ile Almanya arasında yapılan son Korona riziko anlaşmasına göre yolcular Türkiye’den dönüşte test yaptırmadan uçağa alınmıyor.

Bunun ne anlama geldiği, kararı alan sorumlular tarafından sonu düşünülmemiş. Vatandaşın işi, ailesi, hastalık sigortası yaşadığı ülke Almanya. Aileden birinde test pozitif çıkınca, aile hastasını Türkiye’de bırakıp geçimini sağladığı ülkeye dönemez ve işini aşını, sigortasını kaybeder.

Korona döneminde kitap okuyanların sayısında artma var. Emekli olduğum için benim zaten okumaya vaktim var. Çoğu okuduğum kitaplar başucu kitapları, roman ve hikâye gibi okuyup bitirme şeklinde değil. Konularımı da daima gündemde kalması gereken olaylardan seçiyorum.

Shlomo Sand’ın yazdığı İsrail ülkesinin Keşfi, Efsane ve Gerçek, kitabını okuyorum. Henüz Türkçe’ye çevrilmemiş, çevrilmesi çok isabetli olur.

Çok cesaretle yazılmış bu kitap, İsrail’de basın ve düşünce özgürlüğü var olduğunun kanıtıdır. Zira yazar Tel Aviv üniversitesinde ders veriyor, orada yaşıyor.

Asırlarca Yahudi inancında olan, gezegene serpilmiş yaşayan bu insanlar ayırımcılığa uğramış, ev ve yurtlarını terk etmek zorunda bırakılmış. Hatta zaman zaman canlarını kaybetmek zorunda kalmışlar.

Bugün Avrupa Suriye’den sığınmacıları ülkelerine kabul etmemeyi haklı göstermek için, İslâm düşmanlığını gündemde tutmaya çalışıyor.

Tarihte Yahudilere bu hep yapılmış evsiz, yurtsuz sığınma zorunda bırakılmış. Böyle durumlarda beyinleri yıkanmış, atalarının bugünkü İsrail topraklarında yaşadığı, bütün Yahudileri kurtaracak Tanrı’nın oraya geleceği inancı işlenmiş, o halde orası kutsal ülkeleridir.

Halbuki asıl neden politika, gücü elde tutan ülkelerin kendi çıkarları ön plânda. Bu nedenle bazen bütün Yahudilerin toplandığı bir ülkeleri olması gerektiği gündeme gelmiş.

Osmanlı İmparatorluğu zamanında da böyle bir fikir olmuş, ama o yerde başka yaşayan yokmuş, verimli toprak işlenebilirdi.

Almanya’da Hitler zamanında 1933 – 1945 yıllarında Yahudilere çok eziyet edildi. Parası olanlar ülkeyi zamanında terk etti. Fakir halk veya baba vatanı olduğuna inananlar direnir sanmışlar. Toplama kamplarında inançlarından dolayı öldürüleceklerini hayal dahi edemeyenler, ülkede kalmış.

İkinci Paylaşım Savaşı esnasında tüm Avrupa ülkelerinde sağ kalan Yahudiler, sığınmacı durumunda sömürgeci ülkeler tarafından Filistin topraklarına götürülür. Kendi ülkelerine sığınmacı almaktan kurtulmak için zaten bu ülke atalarınızın hakkıydı, diyerek yerleştirilir.

Filistin halkı bu durumda evini, işini yurdunu kaybeder, kendi anavatanında sığınmacı durumuna düşer. Sonu gelmeyen çatışma başlar.

Şu anda yaşadığım ve çalıştığım Al-Scheich Muwannis kentinden zorla uzaklaştırılan kent halkının anısına … “

Shlomo Sand

Yazar Sand İsrail yöneticilerine, efsaneye inanmayı bırakın ve Filistin halkına adaletli davranın, diyor.

Yahudilerin çaresiz kalanları İsrail’e gitti. Hepsi orada yaşamak istemiyor. Dünya’nın her yerinde yaşayanlar var, oraları vatan edinmişler. Fakat devlet politikası yurtdışında yaşayanlarla ilgileniyor.

Bir müzede yurtdışında yaşayan Yahudilerin haritada istatistiklerle gösterildiğini okuyunca, Türkiye’de de böyle bir harita yapılmalıdır, diye düşünüyorum.

Yurtdışı Türkleri gözü kulağı Türkiye’de yaşıyor. Fakat Türkiye’de yaşayanlar aynı ilgiyi göstermiyorlar.

İsrail vatandaşı Shloma Sand, 1946 yılında Polonya’da doğuyor. Dindaşlarının Avrupa’da yaşadıkları dramı yaşamıyor. 1949 yılında İsrail’e üç yaşında iken ailesinden hayatta kalanlarla göçüyor. Daha sonra Paris’te sosyal bilimler okuyor. Tel Aviv üniversitesinde ders veriyor. İsrail’in en tanınmış aydın fikir öncüsü sayılıyor.

İsrail devletinin kurulması fikri sömürgecilerindir, diyor.

Kitabın 213’cü sayfasında 16 Mayıs 1916 yılında bir araya gelen Fransa ve İngiltere devlet yöneticilerin yaptığı gizli plânda Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan ülkeleri aralarından nasıl paylaştıklarını anlatıyor. Sömürme ve hükmetme hırsı insanlığı bugüne kadar Ortadoğu’da sonu gelmeyen savaşlara sebep oldu.

Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılmasında, ölü hayvanların leşlerini yiyerek yaşayan akbabalar aklıma gelirdi. Fakat yazar sömürgecileri sırtlan, kurt, diye adlandırmış.

Küllerinden yaratılmış Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Atatürk ve silah arkadaşlarına minnettarı olmamız hep canlı kalacaktır. Türkiye hem dinî hem de millî bayramlarını hür olarak kutlamaya devam edecektir.

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

eMail: [email protected]

 

Kaynak ve mutlaka okumasını tavsiye ettiğim bu kitap:

Shloma Sand, Die Erfindung des Landes Israel – Mythos und Wahrheit, List-Ullstein Buchverlage GmbH, Berlin 2012

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.