DUNNİNG FENOMENİ

ABONE OL
00:00 - 23/02/2021 00:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

“Dunning-Krüger” veya kısaca “Dunning Fenomeni” popüler bilimsel bir terimdir ve bilgisi az olan insanların neden özellikle zeki olduklarını düşündüklerini tanımlamaktadır. Özellikle az bilgiye sahip insanlar, daha yetkin kişilerin başarılarını fark etmekte başarısız olurken, kendi yeteneklerini abartırlar. Peki neden böyledir?

Bu terimin kullanılmasına yol açan olay şöyle gelişir: En ilginç banka soygunlarından biri 1995’te Pittsburgh’da meydana gelmiştir. Gün ışığında, maskesiz bir adam bankaya girerek silah zoruyla iki deste para çalar. Görünüşe göre de video kameralarını bile umursamaz ve elini kolunu sallayarak çıkar. Sonuç olarak da elbette yakalanır, kelepçeler takılır ve polis ona kamera görüntülerini gösterdiğinde şaşkınlığı daha da artar. Oysa dikkatsizce hareket etmediğini ve her şeyi çok iyi planladığına emindir.

Ne de olsa, kameralara tanınmamak için saldırıdan önce yüzünü bolca limon suyuyla ovuşturmuştu. O nedenle de nasıl tanındığını ve yakalandığını da bir türlü anlayamaz.

Bilgisizlerin aşırı güveni

Dört yıl sonra, aynı “yaratıcı” banka soyguncusu ikinci kez aynı girişimde bulunur.

Kişi Amerikalı psikologlar David Dunning ve Justin Kruger’e yansıtılır ve böylece “Dunning-Kruger Fenomeni” olarak popüler bilime geçerek bir sosyal fenomenin başlıca örnekleri arasına girmiş olur. Buna göre, beceriksiz veya bilgisi az olan insanlar kendi yeteneklerini abartma- aynı zamanda da daha yetkin insanların performansını hafife alma eğilimindedirler. Buradaki ikilem ise, onlar bunun farkında bile değiller.

İki psikolog, bu terimi ilk olarak 1999’da tanımlarlar. Bunun bilimsel, yani deneysel temelini ise üniversite öğrencileriyle yapılan çalışmalar oluşturur. Bu çalışmaların bir parçası olarak, diğer deneylerin yanı sıra öğrencilerin mantık ve dilbilgisi testleri üzerinde çalışmalarını sağlarlar. Yapılan testlerin hemen ardından katılımcılardan diğer deneklere kıyasla ne kadar başarılı olduklarını değerlendirmeleri istenir.

Sonuç: ironik gibi gözükse de gerçek olan şudur: en kötü notu alanlar en iyi çözümleri bulduklarına inanmaktaydılar. Ve sadece bununla da yeterli değil; kendilerinden daha iyi olan katılımcıların test yanıtlarını görmelerine izin verildiğinde bile kendi üstünlüklerine hala inanmaktaydılar.

Milyonlarca milli antrenörler

Dunning-Krüger fenomeniyle aslında hemen hemen her yerde karşılaşıyoruz.

Milyonlarca futbol taraftarı profesyonel antrenör ekibinden çok daha iyi kararlar verebileceklerine kesinlikle inanmaktadırlar. Buna benzer günlük yaşamımız, tuhaf örneklerle bezenmiştir. Örneğin, çoğu genç erkek sürücü, nüfusun geri kalanından daha iyi araç kullanabileceklerine inanmaktadırlar. Oysa istatistiklere bakıldığında en yüksek kaza yapma riski de bunlardadır. Dunning ve ekibinin daha sonraki bir çalışmada keşfettikleri gibi, işe yeni başlayan tecrübesi az olan gençler bile kendi becerilerini genellikle abartmaktadırlar.

Kendini yüksekte görenler kendilerini güçlü kılar

Peki neden kendi başarılarımızı ve becerilerimizi bu kadar abartıyoruz?

Sosyal psikolog Prof. Dr. Hans-Peter Erb bunu tamamen normal bir fenomen olarak görmektedir: “Hepimizin sürdürmek istediğimiz olumlu bir öz imajı vardır.”

Ve bazen bu tutumumuz kendimize bir ödül bile olabilir.

Prof. Erb’e göre kendi becerilerini kolayca abartanların başarılı olma olasılığı daha yüksektir, çünkü gerçekçi bir değerlendirmeye göre, hiç üstesinden gelemeyecekleri görevleri üstlenirler. Biraz şans ve biraz da B12 vitamini (çevresindekilerin yardımı) ile, görevler başarıya götürülünce, her şeyi doğru yaptıklarını hissederler. Kendisine değer verenler, kendilerini güçlü kılarlar. Ayrıca yüzeysel bilgi ve iyi bir öz sunumla çok başarılı da olabilirler.

Ancak Prof. Erbs’e göre olumsuz sonuçlar konusunda da katkılarımızı genellikle abartmaktayız. Örneğin, yaşanan başarısızlıkları genellikle kendi beceriksizliğimize bağlamaktayız. Nedeni ise basit: Biz öncelikle kendimize odaklanıyor, kendimizi diğer insanlardan çok daha yakından gözlemliyoruz- sırf kendimize karşımızdakinden daha derinlemesine bakabildiğimiz için. Hamburglu psikoloğa göre bu bağlamda, bir grup performansına ne kadar çok insan katılırsa, etkisi de o kadar güçlüdür. Modern toplumların bireyci bakış açısı çerçevesinde kişi sürekli olarak kendisini diğer insanlarla karşılaştırır ve sonuç itibariyle de kendi başarısını veya başarısızlığını abartma eğilimindedir.

Tehlikeli bir aşırı özgüven sorunu

Dunning ve Krüger, bilgi yetersizliği olan kişilerin kendilerini kolayca bir kısır döngüye sürüklerler. Yetersiz bilgiye sahip olan insanlar kendilerini abartma eğiliminde olduklarından ve aynı zamanda başkalarının yeterliliğini de anlayamadıkları için, kendilerini daha fazla eğitme ve böylece yeterliliklerini artırma ihtiyacını da görmezler.

Peki bu aşırı özgüven konusunda ne yapabiliriz?

İlk adım, “sağduyu” diye tanımladığımız olgunun genellikle karmaşık sorunların üstesinden gelmek için yeterli olmadığını kabul etmemiz gerekmektedir. Kendi gücümüzü ve becerimizi abartma eğilimimiz hakkında bir farkındalık yaratmaya çalışmamız ve eğitimle eksikliklerimizi gidererek yeterliliklerimizi güçlendirmemiz gerekmektedir.

“Kolay ise yap” der gibi olduğunuzu düşünüyorum.

Evet siz de haklısınız, söylemesi ve yazması yapmaktan çok daha kolay.

Ve birçok psikoloğun da kabul ettiği gibi, beceriksizliğinin farkına varmayıp kendilerini bir “süpermen” olarak görenlerin popüler bir örneği de var: ve o kişi kısa süre öncesine kadar Beyaz Saray’daydı. Tek o mu? Ona benzer tarihte ve günümüzde birçok “Süpermenler” var. Farkına varmadan kocaman bir ülkeyi halkıyla birlikte felakete sürüklemiş veya sürükleyebilecek olan ve her şeyi kendileri bilen “Süpermenler”.

Alman halkı 1940 larda böyle bir felaket yaşadı. Amerikan halkı son anda uyanarak uçurumun eşiğinden geçti.

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.