DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ VERDİĞİ FETVA DOĞRUDUR

ABONE OL
22:33 - 23/02/2023 22:33
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ VERDİĞİ FETVA DOĞRUDUR; TEPKİLER GELİNCE FETVAYI KALDIRMASI İSE YANLIŞTIR. HADDİNİ BİLMEZ ALAKASIZ İNSANLARIN DİYANETE DİL UZATMASI İSE TAMAMEN YANLIŞTIR.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesinde, Kahramanmaraş merkezli yaşanan ve 11 ilde yıkıma neden olan depremler sonrasında, “İhtiyaç duyulan konulara açıklık getirmek” amacıyla özel bir bölüm oluşturulmuş.

Depremzede çocuklar evlat edinilebilir mi?” sorusuna, evlatlığın mirasçı olma hakkı bulunmadığını belirten Diyanet, “Evlat edinen ile evlatlık arasında evlenme engeli doğmaz” yanıtını vermiş. Fatih Altaylı, Diyanet’in yanıtına tepki göstererek Twitter hesabından şu ifadeleri kullanmış:

“Yahu siz gerçekten sapıksınız anladık da diyanet gibi bir kurumda ne işiniz var. Sapıklar. Gidin porno sektörüne girin. Atatürk’ün millete doğru düzgün din bilgisi verilsin diye kurduğu kurumu sapık muhayyileniz ile kirletmeyin.” Kendisinin gazeteci olduğunu söyleyen hadsiz birisinin maksadını aşan talihsiz bir sataşmadır bu…

Diyanet,  halkı Müslüman olan bir ülkede devlet tarafından kurulan bir kurumdur 3 Mart 1924. T.C.Devleti tarafından kurulmuştur. T.C. Osmanlı İmparatorluğunun devamıdır. Halk aynı halktır. Halkın dini değişmemiştir.  Halkın Müslümanlığı dinlerinin İslâm olmasından kaynaklanmaktadır.  Diyanet İşleri Başkanlığı bir fetva vermişse bu fetva, Kur’an buyrukları ve Kur’andan onay alan Hadisler doğrultusunda verilmiştir. Aksi düşünülemez bile. Laik devlet milletin örfünü, dinini, geleneğini, teamüllerini  ve adetlerini yok farzederek kanun çıkaramaz. Halka rağmen kanun çıkarılmaz, düzenleme yapılmaz.

Türkiye Cumhuriyeti yanlışı daha işin başında yapmıştır. Türk’ün örfünü rafa kaldırarak Medeni Kanunu İsviçre‘ den ithal etmiştir. Bu hatadır. Büyük bir hatadır. Türklerin dini İslâmdır, İsviçrelinin dini Hristiyanlıktır. Medeni kanunları da haliyle Hristiyanlığa ve İsviçre halkının örfüne göre şekillenmiştir. Fiili durum budur. Sen İsviçre halkına göre dikilen bu gömleği Türk halkına giydirmeye kalkarsan ya sığmaz ya da içinde kaybolur. Müslüman Türk Milleti de böyle olmuştur. Gömleğin içinde kaybolmuştur. Yeri gelmiş gömleği hiç giyememiştir.

İsviçre medeni kanununu alanlar, niçin aldıklarını şu şekilde izah etmeye çalışmışlardır:

“-Laik bir anlayışla düzenlenmiş olması

-Kadın erkek eşitliğine dayanması

-Demokratik olması

-Sorunlara akılcı ve pratik çözümler getirmesi

-Avrupa’da hazırlanan en son Medeni Kanun olması ve her türlü yenilikleri içermesi

-Hakime takdir yetkisi vermesi.”


Bu gerekçeler de akıllara ziyan gerekçelerdir. Kısa bir analiz yapalım. Mesela ikinci maddede, “Kadın erkek eşitliğine dayanması“ yazıyor. Bakıyoruz İsviçre’de o tarihte kadın erkeğe eşit midir diye?  Eşit olmadığını görüyoruz. İsviçre’nin 3 Kanton’unda kadına seçme seçilme hakkı 1971 yılında verilmiş, dördüncü kantonda ise 1991 yılında verilmiş (Appenzell Innerrhoden) Biz medeni kanunu ne zaman almışız. 4 Ekim 1926 tarihinde. 743 sayılı kanun. O tarihte İsviçre’de daha kadın erkek eşitliği bile sağlanmamış. Seçme ve seçilme hakkı verilmemiş. Gülünç bir gerekçe.

Üçüncü maddede “demokratik olması“ deniliyor. Demokrasi ne demektir diye baktığımızda Türk Dil Kurumu(TDK)’nda şöyle bir tanımı var:“ Dilimize Fransızcadan geçmiş olan bir kelimedir. Halkın egemenliği temeline dayanan bir yönetim şekli, demokratik ve el erki demektir.“ Bu tanım esas alınacaksa ki, açıklama öyle, o zaman deriz ki; bu tanıma göre  Türk halkının egemenliğinin esas alınması  gerekir. Türk halkı Müslümandır.

Dördüncü maddede, “Sorunlara akılcı ve pratik çözümler getirmesi“ deniliyor. Bu maddenin ne demek istediğini anlayan varsa beri gelsin. Herkese ve her yorumcuya göre değişebilecek bir madde. Kanun maddesi olabilir mi, olamaz. Ama olmuş.

Beşinci ve altıncı madde ise birinci ve ikinci madde ile çelişiyor.  Şöyle ki;

birinci madde de laik anlayışa göre düzenlenmiş olması deniliyor. Laik anlayış ne demektir bir de ona bakıyoruz: “ Laiklik veya laisizm (laïcité Fransızcadan),  devlet yönetiminde dinin veya dinsizliğin referans alınmamasını ve devletin din veya dinsizlik karşısında tarafsız ve tepkisiz olmasını savunan ilkedir”  diye açıklanmış.

Bu tanıma göre dini meselelerde devletin tarafsız olması gerekiyor. Diyanetin verdiği fetvaya müdahil olmaması gerekiyor. Diyanetin de bir fetva verdiği zaman, geri adım atmaması gerekiyor.  

Bu açıklamalardan sonra şu sonuca varabiliriz:

Devlet Diyanetin verdiği fetvaya müdahil olamaz. Çünkü Diyanet: Kur’an buyruklarını esas alarak fetva verir/vermelidir/vermiştir.  

Kur’an, Türk halkının Müslüman olabilmesi için, iman sahibi olabilmesi için inanmak zorunda olduğu bir kitaptır. 6236 ayeti içerir. Diyanet bu ayetlerin dışına çıkarak fetva veremez. Kendilerinin laik olduklarını söyleyenler de Diyanetin verdiği bu fetvaya karşı edebe mugayir seviyesiz cümleler kurarak Diyaneti hedefe koyamaz.  

Herkes işini yi yapmalaıdır. Kimse kimsenin alanına girmemelidir. Hele din ile alakası olmayan, sadece gazeteci kimliğine sahip aklı evveller bu konuda hiç konuşamazlar.   

Bize çocuklşuğumuz da İslam’ın şartı altıdır diye öğretilirdi. Altıncısı; haddini bilmektir. Herkes haddini bilecektir.  

Gazeteci ancak edep dahilinde, muhatabına ceketini düğmeleyerek soru sorabilir: Efendim bu ayetler güncellenebilir mi?   

Bunun da yetkililerden cevabını alacaktır.  Hem Müslümanım diyeceksiniz hem de ben Kur’an’ın buyruklarını kabul etmiyorum diyeceksiniz böyle Müslümanlık olmaz. Ya Müslümansınızdır ya da değilsinizdir. 

Diyanetin fetvasına esas olan ayetler:

“ Allah bir kişinin göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır, annelerinize benzeterek haram olsun dediğiniz eşlerinizi anneleriniz kılmamış, evlâtlıklarınızı da gerçek oğullarınız yapmamıştır. Bunlar sizin kendi iddianızdır; hak ve hakikati Allah söyler, doğru yolu da O gösterir. Evlâtlıklarınızı babalarının soyadlarıyla anın. Bu Allah katında adalete daha uygun bir davranıştır. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız o zaman kendileri sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanıldığınız hususta size günah yoktur, fakat bilinçli ve kasıtlı olarak yaptıklarınızdan sorumlusunuz. Allah çok bağışlayıcı ve ziyadesiyle esirgeyicidir. Bir zaman, Allah’ın kendisine lütufta bulunduğu, senin de lutufkâr davrandığın kişiye, “Eşinle evlilik bağını koru, Allah’tan kork” demiştin. Bunu derken Allah’ın ileride açıklayacağı bir şeyi içinde saklıyordun; öncelikle çekinmen gereken Allah olduğu halde sen halktan çekiniyordun. Zeyd onunla evlenip ayrıldıktan sonra müminlere, evlâtlıklarının -kendileriyle beraber olup ayrıldıkları- eşleriyle evlenmeleri hususunda bir sıkıntı gelmesin diye seni o kadınla evlendirdik. Allah’ın emri elbet yerine getirilecektir. (Ahzap suresi 4, 5, 37)

Kaynakça:

https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_Kanunu_Medenisi

https://medeni-kanununun-kabul-edilmesi.nedir.org/

https://jurix.com.tr/article/15148

https://tr.wikipedia.org

Diyanet işleri başkanlığı Kur’an meali

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (1)
    • Yunus Uslu

      Rustu Bey, sizin cok yanildiginiz ve insanlari cok yanilttigininiz bazi konular var.
      Ben Din adami olmadigim icin yorum yazmiyorum boyle konularda.
      Ama bu Fetva konusunda Diyaneti ve hiyaneti cagirip bu soytariliga son vermelerinin soylemesi lazim. Konuya ornekle girip lafi uzatmama hic gerek yok. Selamlarimla,

      Yanıtla
      +0
      -0