DİNSEL YAPILANMALAR

ABONE OL
21:40 - 10/12/2022 21:40
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

(Her türlü dinsel kaynaktan yola çıkan ve yayılan “tarikatlar, cemaatler”…)

Son derece acı, iğrenç ve insanlık dışı yaşam deneyimi geçirmiş olan bir genç kadın çok büyük bir cesaret örneği göstererek başından geçenleri açıklamış ve suç duyurusunda bulunmuş.

Tüm Türkiye’de aklı başında ve vicdan sahibi herkesin öfkeden kendini zapt edemez duruma geldiği bu cinsel istismar 6 yaşından başlayıp süren ve ailesinin ön gördüğü bir olay olarak duyuldu.

Bu ne tek, ne ilk ne, de son olaydır, diye düşünülüyor.

Dinsel yapılanmalar, tarikat, cemaat yuvalanmaları olarak bilinen arka plan aslında Türkiye’nin uzun yıllardır kanayan bir yarasıdır.

Çağdaş ve uygar, Atatürkçü bir Türkiye Cumhuriyetine yöneltilen karşı devrim hareketlerinin ne yazık ki ciddiye alınıp, önlenemediği açıktır.

Din ve vicdan özgürlüğü anayasal bir hak olarak kabul edilmiştir.

Bu hakkı kullanır gözüken ve tamamen denetim dışı sayılabilecek ve birçok kayırmacılıktan da yararlanan orta çağ modeli yapılanmalar aslında tüm ülke halkı tarafından açıkça bilinmektedir.

Devletin ve kamunun birçok kurumuna girebildikleri ve kendilerine göz yumulduğu ve hatta öncelik tanındığı artık çok açıkça dile getirilmektedir.

Tüm bu durumun birçok yönü ile halkın tepkisini ve öfkesini çektiği ise açıkça görülse de asıl tehlikeli ve hoş görülemez yanı ise çocuk istismarları ve çocuğa yönelik şiddet ve istismardır.

Tüm bunlar gazete haberlerinde, televizyon kanallarında yayınlanmaktadır.

Gazetecilerin ve bilim insanlarının bu konudaki araştırmaları da açıkça yayınlanmıştır.

Bu geniş konuya bir baktığımızda ele alınması gereken birçok yönünün olduğunu görürüz:

Bizler yurttaş olarak görüp, duyup, bilgilendiğimizde kızabiliriz, üzülebiliriz, öfke bile duyabiliriz.

Ama ASIL olan “devletin” bir çağdaş anayasal hukuk devleti olması gerekir iken tüm kurumları ile bu alanda çok geride durması ve sessiz kalmasıdır.

Anayasal haklar çerçevesinde olduğu gibi diğer yasaların getirdiği yükümlülükler açısından da şimdiye değin çok geniş kapsamda denetlenmesi ve olumsuzlukların önlenmiş olması gerekirdi.

Bu yapılanmaların aileler ve çocukları üzerinde kurduğu etki, propaganda ve örgütlenme modelleri, kursları, yurtları, okulları… ile kendilerine bambaşka bir dünya yaratılmak istenmiştir.

Maddi olanakları kullanmak, finans ilişkileri, yatırımlar, kazanç ve vergilendirme alanlarında DEVLET çok daha ciddi ve yerinde zamanında denetlemelerini yapabilmeli idi.

Kamu kurumlarında personel alımında ve yerleştirilmesinde, görevlendirilmesinde, devlet politikalarının belirlenmesinde bu yapılanmalar gittikçe artan bir güç olarak görülmektedir.

Birçok “resmi kayıtlı siyasi parti”nin üye ve yöneticilerinin bu yapılanmaların içinden geldiğini rahatça söyleyebiliyorlar.

Devletin en önemli yerlerinde görev alan siyasetçilerin bu yapılanmaların üyesi olduğu da açıkça söylenebiliyor.

DİNSEL YAPILANMALAR ile ilgili her türlü ilişki, mal varlıkları, yöneticileri, görevlileri, oralara gidip, gelenler, çalışma ve etkinlik alanları, oluşturdukları kurumlar, doktrinleri… Türkiye ve dışında artık açıkça izlenebilmekte ve görülebilmektedir.

“Mezhep-Tarikat-Cemaat” konusuna eğilindiğinde şunu da en baştan bilmeliyiz:

– Konunun sadece İslam Dini ile sınırlı olarak görülmemesi gerekir.

– Diğer ilahi dinlerden kaynaklı olanları da görmek, incelemek gerekir.

– Öte yandan ilahi dinlerin dışında olup inanç-iman konusunda din gibi etki alanı yaratanlar da vardır.

– Bir de özellikle ABD kaynaklı olan “yeni çağ” dinleri, inanç hareketleri bulunmaktadır.

Tüketim toplumunun getirdiği yeni tür yaşama biçimi ve buna bağlı olarak insanların ruhsal yapılarındaki ve davranışlarındaki değişiklikler kaynaklı bir yeni ve yoğun ağırlıklı grup “din”leri, ki bunların önünde kim vardır ve ne ister, neler yapar, hep açıkça ortadadır.

Bu tür YENİ ÇAĞ dinleri denilenlerin içinde gerçek sapık ilişkiler ve ölüme değin giden baskı ve ruhsal kölelikler de ortaya çıkmıştır, basına yansımıştır.

“Bizi bunlar hiç ilgilendirmez, biz yalnızca İslam Dini’ne bakarım”, diyebilirsiniz.

Haklı gibi görülebilse bile zamanımızın yoğun iletişim olanaklarının olması ile bu tür dış kaynaklı yayılmaların sizin ülkenize gelmeyeceğine dair bir garanti veremeyiz.

İslam Dini içerisinde bulunan mezhepler ve onların çok değişik ve türlü tarikatları ve yine onların kolları olarak geniş çerçeve içerisinde baktığımızda çok geniş bir alan ile karşılaşıyoruz.

Evet, var olan tüm bu her türlü “din-inanç-iman-vicdan” alanındaki hareketler, örgütlenmeler, yapılanmalar, etkinlikler, işletmeler, kurumlar, ibadethaneler, törenler… için yapılması gereken, düşünülmesi gereken, ele alınması gereken EN ÖNEMLİ nokta şudur:

– Bunların tümü çağdaş hukuk devletinin anayasal, laik, demokratik hak ve özgürlükleri çerçevesinde olabilir.

Devlet yapması gereken düzenli denetlemeler sonucu bunun dışına çıkıldığında tüm toplumun huzuru ve devletin kurumsal varlığı ve gücü nedeni ile soruşturma açar ve cumhuriyet savcıları gerekli adımları atar, yargıçlar olayı, konuyu inceler ve gerekli hükmü verir.

Ama, tüm bunların yapılmadığı ve herkesin, her odaklanmanın, yapılanmanın hiçbir anayasal sınır tanımadan istediği gibi davrandığı bir sistem geliştirilemez, buna ÇAĞDAŞ devletler izin vermez.

Türkiye toplumu ise ne yazık ki en önemli olayları, ortada var olan açıkça gözüken sorunları bile umursamaz bir ruh durumuna bürünmüştür.

Özellikle de son yılların dijital olanakları ile sosyal medya etkisi ve onun dışına çıkamamak… ile toplumda insanların öne çıkan duyguları ve davranışları değişmiştir:

“Umursamazlık, sorumsuzca bakış ama her an, her yerde ve hep beğenilmek”… gibi bir gittikçe yükselen kişilik değişimi….

En önemli konularda yalnızca yüzeysel bakış ve kulaktan dolma bilgiler ile “her şeyi bilir” olma durumu…

İster kitaptan ister internet kaynaklarından, incelemek, araştırmak, okumak, eleştirel düşünmek, kendisi için fikir üretmek, gittikçe çok, çok aza inmiştir.

Özetler isek görüldüğü gibi bu KONU çok geniş çok boyutlu ve çok yönlüdür, öyle bir iki ufak-tefek bilgi ile geçiştirilemez.

Ayrıca bu sözünü ettiklerimin tamamen dışında ayrı bir soru da vardır:

– Tüm bu tarikat-cemaat yapılanmalarının ana kaynağı ve var oluşlarında yararlandıkları güç ülke içinden midir, bizim kendi toplumumuzun bir ürünü müdür?

– Global güç kaynaklarının ülkemizde örgütleyebileceği bu tür yapılanmalarla sonuçta kendilerine yönelik elde edebilecekleri maddi manevi kazanç ve siyasi iktidar var mıdır?

– Tüm bu tarikat-cemaat yapılanmalarının var oluşu ve gittikçe de yayılması ve artması ile kimlere, hangi kitlelere yoğun bir “güç-iktidar-yetki-finans” aktarımı sağlanmaktadır? Kimlerin çıkarınadır?

– Türkiye, üzerinde istekte bulunanların hiçbir zaman vazgeçemeyeceği bir ülkedir. Bu nedenle de stratejik ve coğrafi durumuna yönelik küresel oyunlar oynayanlar “din-tarikat-mezhep” üzerinde uzun dönemli programlar uygulamakta mıdırlar?

Bu tür eleştirel düşünce üretmek günlük yaşamda halkın içinde pek görülmez.

Aslında üzerinde çok inceleme ve araştırmalar yapılması gereken bir alandır.

Özetler isek şunu söyleyebiliriz:

– “Devlet-toplum-yurttaş” ve “yasalar” ile olan ilişkilerde, insan hak ve özgürlüklerinde, vergilendirilmelerde, kamu kurumlarıyla olan ilişkilerde açık, denetlenebilir, çağa ve yasalara uygunlukta büyük sorunlar görülebiliyorsa, bu durum “uzun yılların” birikiminden kaynaklanmaktadır.

Ne yazık ki ülkede var olan birçok kurum, siyasi parti, üniversiteler, aydınlar… ya meydanı boş bırakmıştır ya da çekinmiştir, ya da korkmuştur, ya da önemsememiştir, ya da ciddiye almamıştır…

Bu konuda bu alanda çok daha geniş ve derin araştırmalar yapanlar vardır ve olacaktır.

Onlar çok geniş bilgiler verebilirler, açıklamalar yapıp, yol gösterebilirler.

Benim gibi sıradan insanlar, küçük yurttaşlar ise yaşanılandan etkilenip ancak bu denli bir düşünce ortaya koyabilir.

Sonunda ise şunu çok açık görmeli ve anlamalıyız, kabul etmeliyiz:

  • Bu devlet hepimizindir.
  • Bu ülke hepimizindir.
  • Siyasetçiler ve siyasi partiler geçicidir, gidicidir.
  • Yitirilen her türlü hak ve özgürlük, toprak çok büyük emek ve çabalarla elde edilmiştir.
  • Türkiye çağdaş uygarlık yolunda ilerlemelidir.
  • Bilimde, sanatta, sanayide, tarımda ve hayvancılıkta olduğu gibi her türlü alanda ve fırsatta üretimi artırmalı ve dışa bağımlılıktan kurtulmalıyız.
  • Türkiye Cumhuriyeti devletinin “kuruluş ilkelerine” sahip çıkmalıyız.
  • Ülkenin ve halkın gelir kaynaklarının, kazancının haksız yere birilerine, bazı yapılanmalara aktarılmasına izin verilmemelidir.
  • Yurtsever, bilinçli ve aklı başında bireyler olmak için araştırıcı, düşünüp, eleştirebilen, kendini geliştiren yurttaşlar olabilmeliyiz.

      Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 10.12.2022     .

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.