DİNDE AKIL VE BİLİM…

ABONE OL
22:12 - 09/05/2022 22:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Din akıl ve bilime kaşı daima kavgalı hale getirildi bu ülke de. Dinde akıl ve bilim yoktur. Şimdi şeriatı bile hukuk olarak gösterenler ilmi değerleri tümüyle yok saymalarının bile farkında değiller. 2023 Türkiye’sinde bu modelle mi tüm hayat şekillenecek acaba? Demokratik laik bir cumhuriyette bunun sonuçları düşündürücü değil mi? Türkiye’de bu resim çizilmez umarım.

Ağızdan çık söz, hedefe atılan ok, ömürden geçen zaman geri gelmiyor. Doğru bir siyaset anlayışından uzak kalanlar, ne yazık ki yanlış politikalarla ülkeyi uçurumun kenarına getirdiklerinin farkında değiller. Koltuk sevdasına ve inadına iktidar hırsına bürünmüş siyaset adamları içte ülkeye bu sonu hazırladılar. Tükenen umutlar mutsuzluk açlık ve yoksulluk en önemlisi de korku, işte ömürden geçen zamanın adı. Bir siyaset adamı kendi halkına korku ve mutsuzluk yerine, huzur sevgi insanca özgürce yaşama hakkını sunar. Benim ülkemde hala geleceğinin ne olacağından habersiz sadece bugünü yaşayan bir toplum resmi var. En önemlisi de bu kimsenin umurunda değil.

DİN asla bilim değerlerinin önde olmasını istemez. Din de akıl mantık bilim yoktur, ama ilmi değerleri inanç saygınlığının içine alıp siyasi çıkar adına vermek işte bunu kabul etmek mümkün değil. KARL MARX ” Din Afyondur” demiş. Türk toplumu din afyonuyla uyutulmadı mı? Bugünün Türkiye’sinde Din ne yazık ki kutsal değerlerinden uzaklaştırılıp toplumla paylaşıldı. Birilerinin adını koydukları din anlayışına değil. Allah’ın görmek istediği gibi bir din saygınlığına inanmak benim istediğim budur. Ama ne yazık ki bugün hala Din tüccarları din tacirleri cehaletleriyle Dine en çok zarar verenlerdir. Bugün Din saygınlığına en çok değer veren Atatürk’ü bile dinsizlikle suçlayanlar utanmazlar bu madrabazlardır. En korkuncu da bir şeriat kurallarına dayalı sistemin yaratılmak istenmesi. Cumhuriyet ülkesinde bu korkunç senaryonun yaşanır olması tümüyle tükenmişliğin adı değil mi? Batı’nın çağdaş değerleriyle buluşmak yerine bağnazlığın sergilenmesine izin verenler, umarım olacakları görerek sağ duyulu davranmaya çalışırlar. Tarihi bir seçime giden Türkiye’de sistemi yönetenler gerçeği görerek yıkımlara sebep olmazlar. İnanç saygınlığının kişisel çıkarlar uğruna siyasetin ortasında bırakılması ve bunun yaratacağı çöküşün bedelini toplum kaldıramaz. Atatürk ” Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki. Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır” Sözleri unutulmamalı. ATATÜRK, Kur’an da hiçbir yeri olmayan, din ile uzaktan, yakından alakası bulunmayan tarikatları, tekkeleri, medreseleri, karanlık düşünce ürettikleri için kapatırken bu sözleri söylemiş. Kur’an bile kutsal değerlerinin anlamında değil, din tacirleri tüccarları dilinde bilgisizce topluma farklı biçimde yansıtılıyor bu zamana kadar.

Kur’an tanrı ile kul arasına hiçbir yabancının girmesini kabul etmez. Öyleyse tarikat da yoktur! Çünkü sözcük anlamı ” yol” olan tarikatlar da yüzyıllardır tıpkı Hıristiyanlıktaki ruhban sınıfı gibi İslamiyet’i ve Müslümanları sömürmekte, insanların kapkaranlık bir taassup içinde kalmalarını, insanın insana tapmasını sağlamak, kendilerini güçlü gösterip kutsal değerlerin ötesinde yarattıkları din anlayışıyla beyinleri uyuşturmak yapılmak istenen budur. Bugün tarikat yurtlarına, yaşanan onca skandal olayların yanında inadına sahip çıkmak din saygınlığının tükenmişliği değil mi? Akıl ve bilim değerlerinin medeniyet adına paylaşılması yerine. Diyanete ayrılan bütçeye bakıldığında acı gerçeğin farkında olmamak mümkün değil. Diyanet kutsal değerlerin toplumla paylaşılması noktasında kalıcı bir çalışma içinde değil. Din saygınlığını siyasetin dışında tutmayı başaramıyor. Üstelik bilgisiz cahil hiçbir dini bilgisi olmayıp din tacirliği tüccarlığına soyunanlara da söz edemiyor.

Mustafa Kemal Atatürk. Cumhuriyeti kurduğunda ” Benim savaşım bitmedi. Şimdi özellikle kutsal din değerlerini cehalete dönüştürenlerle, sahte şeyhler, din tüccarları, yobazlarla asıl şimdi başlıyor” demişti. Günde beş kez. Ayda 150 kez. Yılda 1825 kez inancın kutsal sesi olan ezanı bile biz şova dönüştürüyoruz. Ama yılda bir defa olsun din saygınlığına sahip çıkan Atatürk’e saygı göstermeyi, onu anlatan siren sesine bile tahammül edemiyoruz. Bir cadde üzerinde 4-5 camiden aynı anda sonuna kadar kurulmuş ses sisteminden ezan okumanın, toplumsal saygının tüketilmesini anlamına gelmiyor mu? Bir camiden okunması dururken aynı anda tümünden sonuna kadar verilmesinin bir anlamı yok bence. Bu toplumun din saygınlığına değerlerine bakışını da yaralıyor bana kalırsa.

Ders kitaplarından Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarılması din dersinin zorlama kurallara dayatılarak yazılması düşündürücü değil mi? Hukuku şeriat olarak gösteriyorlar. Birilerinin ” Şeriatı güçlü tutarsak geleceğe de o denli güvenle bakarız” demesi. İnsan hak ve özgürlükleri demokratik hukuk devleti laik cumhuriyeti tümüyle yok saymıyor mu? Din daima bugüne kadar akıl ve bilimle kavgaya sürüklendi, ama bunu yapanların din anlayışının sadece kendi ilmi değerleriyle saygınlık kazanmasını istemediler. Cahil toplum ne söylendiyse körü körüne inandı. Şimdi bu cehalet bir ülkenin geleceğine karar veriyor. Din kendi değerlerinden çıkıp özellikle birilerinin siyasi amaçlarına teslim oluyor. Türk halkı dini değerlere inanan duyarlı bir toplum. Bunu siyasetin ortasına çekerseniz sonunda yaşanacakların felakete dönüşmesine engel olamazsınız. Avrupa’da özellikle din tüccarları, bu tiyatroyu 50-60 yıla yakın bir zaman sergiliyorlar.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.