Yedi yıl aradan sonra, Ankara’da 1-3 Aralık tarihleri arasında 20. Milli Eğitim Şûrası yapıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın en yüksek danışma kurulu olan Milli Eğitim Şûrası, yasal tanımı gereği, Türkiye’de eğitim sistemini geliştirmek ve eğitimin niteliğini yükseltmek için eğitim ve öğretim ile ilgili konuları incelemekten ve öneri niteliğinde kararlar almaktan sorumludur.
Milli Eğitim Şûrası, yasal dayanağı 1933 yılında hazırlanan ve 1939 yılından bu yana uygulanan köklü bir gelenektir. Ancak son yıllarda belirli aksaklıklarla gerçekleşmektedir. Şûra kararlarının eğitim alanındaki yasal düzenlemeleri ve uygulamaları etkileyebildiği bilinmektedir. Önceki şûralarda tartışılan konular ve alınan kararlar okul öncesi eğitimden, öğretmen yetiştirilmesine kadar oldukça geniş kapsamlıydı.
Alınan bu dinselleştirme kararı küçük çocukların kişiliklerinin sağlıklı gelişmesine engeldir. Üstelik bu karar, anayasaya ve 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne de aykırıdır. 4-5 yaşındaki çocuklara neden din ve değerler eğitiminin verilemeyeceği örneklerle ortadadır.
İstanbul Sarıyer’de bulunan Tarabya Hazreti Ebubekir Camisi yatılı kuran kursunda yaşları 11 ile 13 arasında değişen, dört erkek çocuğa cinsel istismarda bulunduğu ve kasten yaraladığı için 21 Eylül’de yargılanan öğretmene, 107 yıldan 188 yıla kadar hapis cezası istendi. 7 Aralık Salı günü Antalya Kepez’de Antalya İlim ve Kültür Derneği’nin öğrenci yurdunun yemekhanesinde, yurdun aşçısı üniversite öğrencisinin başını satırla kesti. “Fertlerin milli ve manevi değerlerine bağlı olarak; dil, din ve tarih şuuru ile yetişip gelişmesine katkıda bulunmak” amacı olan bu dernekteki katliam düşündürücüdür. Daha dün Erzurum’un Palandöken İlçesi’nde Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Hacı Bahattin Evgi yatılı erkek Kuran kursunda yaşları 10 ile 11 arasında değişen yedi çocuğun cinsel istismara uğradıkları haberi geldi. İstismarcı şahıs tutuklanırken, kurs kapatıldı, tüm çalışanlar açığa alındı ve öğrenciler değişik kurslara dağıtıldı. Hastalıklı zihinlerin din uğruna neler yapılabileceğinin bir göstergesi olarak, bu benzer olaylar sıklıkla yaşanmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptıkları açıkça ihanet ile açıklanabilir. Demokratik ve laik cumhuriyette, çağdaşlıkla ilgisi olmayan tuhaf söylemlere fetva adını vererek, ahlaksızlığın ve yozlaşmanın örneklerini sergilemektedir. Büyük kurtarıcımız Atatürk’e ve laik cumhuriyetimize düşman olan Hıyanet İşleri Başkanlığı, cami tabelalarında değişikliğe gitme kararı alarak, yeni tabelalarda bağlı bulunulan müftülük bölümünün üzerinde yer alan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni simgeleyen “T.C.” ibaresinin kaldırılmasını onayladı. Altındağ Müftülüğü; “Diyanet’in yeni logosunda Cumhurbaşkanlığımızın yıldızları var. Tabelaya o yansıtılacak. Daha önce ‘T.C. Altındağ Müftülüğü’ yazan bölümde sadece ‘Altındağ Müftülüğü’ olacak.” şeklinde açıklama yaptı.
Bugün ülkemizi yöneten kadroların büyük çoğunluğu imam hatip okullarından yetişmiştir. Bunların din, ahlak ve değerler eğitimi aldıkları düşünülünce akıllara, yapılan yolsuzluklar, hırsızlıklar, sahtekârlıklar, tacizler, talanlar, yalanlar gelmektedir. Vatanını ve milletini satanlar dinden, imandan, ahlaktan, değerler eğitiminden ve namustan söz edemez.
AKP iktidarının ve kurumlarının gerek öğretmenlere, gerek öğrencilere, gerekse demokratik, laik ve bilimsel cumhuriyet eğitimine vereceği hiç bir şey yoktur. AKP iktidarı ile birlikte Milli Eğitim Şûraları, başından sonuna kadar laik, bilimsel, kamucu eğitim anlayışına ve pedagoji bilimine açıkça meydan okuma üzerinden yapılandırılmıştır. Yapılanlar dini eğitim şûrası olarak değerlendirilmelidir; çünkü eğitimin bütün kademelerinde zorunlu din dersleri, dini ve manevi değerler eğitimi, kuran eğitimi temel gündem oluşturmaktadır. Eşsiz liderimiz Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık hedefine bu şekilde ulaşmak olanaksızdır. Demokratik, laik, bilimsel ve kamucu eğitimle sorunlarımızı çözebileceğimiz bilinmelidir.
ABD
Az önceGÜNCEL
1 saat önceASYA
1 saat önceGÜNCEL
1 saat önceGÜNCEL
1 saat önceALMANYA
1 saat önceALMANYA
1 saat önce