CUMHURİYETİN “KAFATASLARI”

ABONE OL
00:29 - 27/02/2022 00:29
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Konu bir kitap:

“Türk Antropoloji Tarihi” …

Basım Yılı: 1940

Bu kitapta; Türkiye’nin dört bir yanında yapılan kafatası ölçümleri yer alıyormuş.

Ve buna bakarak; Cumhuriyet “Kafatası” Milliyetçisi oluyormuş…

Ardından da buradan genelleme yapılıyor:

Bu tür bir kafatasçı milliyetçilik, nasıl kabul edilebilirmiş?

El İnsaf…

Cumhuriyet Döneminin Antropoloji çalışmaları için toplanan verilerden hareketle oldu mu Türkiye’deki milliyetçilik, “Kafatası Milliyetçiliği” …

Nerden baksak, nasıl düzeltsek; oturup da uzun uzun, “Antropolojinin” bir bilim dalı olduğunu ve dünyanın dört yanında yalnız o zamanlarda değil; günümüzde de pek çok ülkede bu tür araştırmaların yapıldığını mı anlatsak; ne etsek?

Yoksa üzerimize “Kafatası Milliyetçiliği” yapışıverecek…

Ben daha ileri gideyim…

1930’lu yıllarda, Ankara ve çevresinde tam 50.000 kişinin kafatası ölçüldü. Kemik yapıları incelenerek, Anadolu halkının, antropolojik özellikleri çıkarılmaya çalışıldı.

Bu yaklaşımlara antropologlar ne derler, bilmiyorum.

Ama şunu söylemek durumundayım:

1930’lu yıllarda Türkiye bir Ulus Devlet oluşturma süreci yaşıyordu. Daha da ötesi, batı emperyalizmi, Anadolu’da yaşayan Türkler’i sarı ırkın bir parçası sayarak; dünya uygarlığının oluşmasına pek katkıda bulunmadığını ileri sürüyordu.

İş o kadar çığırından çıkmıştı ki; örneğin Almanlar, sarı bir ırk olarak Anadolu halkının, eski uygarlıkları yaratmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, örneğin Hititlerin, Sümerlerin Alman olduğunu söylerken, Avusturya’da bile buna dönük tezler ortaya çıkmaktaydı.

“Tarihsel Haklar” diye bir kavram geliştiriliyordu. Bir coğrafyada bir ulusun, ırk bağı olduğu kanıtlanabilirse, o bölgede tarihsel hakları olduğu ileri sürülüyordu.

Atatürk ne yaptı?

Anadolu’nun, batı emperyalizmine karşı savunusunu…

Bunun için Türkiye’de Antropoloji, tarih, dil ve coğrafya çalışmalarını başlattı.

1935 yılında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi kurulduğunda, ilk açılan bölümlerden biri de Antropoji’ydi. Eski uygarlıkların kemik yapılarını incelerek; hangi toplulukların, nerelerden göç ederek Anadolu’yu yurt ettikleri araştırılıyordu. Bu nedenle Atatürk, Afetinan’ı Sorbon’a göndermiş ve antropoloji çalışmaları yaptırmıştı. Bir de kitap yazıldı, bu çalışmalardan sonra: “Türk Halkının Antropolojik Karakteri” …

Bunlar gizli değil, bilinmez değil…

Hele hele üzerine siyaset yapılacak şeyler, hiç değil…

Bernard Lewis ne diyor biliyor musunuz?

Hani en önemli yaşayan tarihçilerden biri olan Bernard Lewis:

Batı emperyalizmi, Anadolu halklarının kendilerinin geçmiş parçaları olduğunu söyleyip buna ilişkin değişik tezler ortaya atarlarken, Atatürk Anadolu’nun gerçek sahibi olarak onun geçmişini araştırmaya yönelttiyse toplumu; bunda anlamayacak ne var?

Bunları yaptırdı diye, onu ırkçılık ve kafatasçılıkla suçlamak kadar saçma bir yaklaşım olamaz.

Almanya’da hortlayan ırkçılık; her türlü saldırganlığıyla, Anadolu’yu da içine alacak bir yayılma için saçma sapan tezler ortaya atarken; Anadolu’da Türkler’in kendilerini savunacak veri elde etmeye çalışmalarından daha doğal ne var?

Bunların sonunda ne ortaya konuldu?

Türk halkının “dolikosefal” değil, “brakisefal” olduğu saptandı.

Bu önemli miydi?

Evet; çünkü o zaman Türkler için dolikosefal deniyor ve bu kafa yapılarına sahip olanların zihin yapılarının ve becerilerinin geri olduğu savunuluyordu.

Atatürk de; “Araştıralım kendimizi; biz neyiz?” diyordu. Bunu yaparak, bir öz savunuya yönelmeye çalışıyor ve batının yalanını yüzüne vurmak istiyordu.

Bir şey daha:

Hiç tarih ve arkeoloji, hatta etimoloji çalışmaları için, antropolojinin önemini düşündünüz mü?

İşte; bilimle din, bilimle ideolojiler karıştırılınca böyle oluyor.

Beyler;

Bilim; din ve ideolojik bakışla kendini kurgulamaz.

Onun kendi yasaları vardır.

Lütfen, bilimden olsun elinizi çekin!

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.