CEHALETİN CÜRETİ- KORKUNUN CİNNETİ

ABONE OL
18:52 - 11/06/2022 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Şimdiye kadar sadece Türkiye Cumhuriyeti’nde değil

Tarihte devlet olmuş Türklerin yönettiği, Beyliklerde, Devletlerde, imparatorluklarda:

Han, Hakan, Bey, Padişah, Başbakan, Cumhurbaşkanı olmuş hiçbir yönetici

Kadın, erkek, yaşlı, genç , çocuk, siyasetçi ayırımı yapmadan: Recep Tayyip Erdoğan gibi

‘’Zürriyetsiz, sefil, çukur, cibilliyetsiz, sürtük, şerefsiz, lan İsrail dölü, çürük!’’ Ve daha düzeysiz

hakaretleri, küfürleri asla ağızlarına almadılar.

Ben bugüne kadar; İsmet İnönü, Adnan Menderes, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Süleyman Demirel,

Bülent Ecevit, hatta Kenan Evren, Turgut Özal’dan da böylesi düzeysiz hakaretler ne gördüm ne de duydum.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı makamına başlarken tüm yurttaşlara karşı tarafsız, eşit seviyede göreceğine ‘’namusu ve şerefi üzerine yemin etmesine rağmen’’ bu seviyelere düşme nedenlerini çocukluk ve yetişkinlik yaşamından anlayabiliriz.

Bütün çocuklar renklerini, kökenlerini, inançlarını  bilmeden   temiz ve masum doğarlar.

Aile-çevre-okul ve iş hayatı çocuğun ruhsal gelişimine en önemli etkendir.

 Erdoğan çocukluğunda, yanlış yapınca babası tarafından ayaklarından asılarak cezalandırılırdı.

Korktuğu için öfkesini dindirmek için ayakkabılarını öptüğü babasına; ‘’ceberrut bir adamdı’’ derdi.

İlkokula Kasımpaşa’daki evlerine çok uzaktaki Piyale Paşa İlkokulu’na yırtık, yamalı ayakkabılarla yürüyerek gidip gelirdi.

1965 Yılında İmam Hatip Okuluna başladı.

İmam Hatip Okulunda yatılı okurken, Hocasının söğüt dalıyla dövdüğü için ‘’çok acı çektiğini

ve hüngür hüngür ağladığını’’ yaşam öyküsünde anlatmıştı.

Üstelik, koşup oynayacağı yaşlarda, omuzlarına çöken yoksulluk nedeniyle çocukluğunu yaşayamamıştı.

Fırınlardan ucuza alıp, annesine buharda ısıttırdığı bayat simitleri, annesinin su ile doldurduğu bakraçlara buz koyarak mahalle aralarında ve futbol sahalarında satardı.

Yaz aylarında ailece gittikleri Rize’de çay ve fındık toplayarak aile bütçesine katkıda bulunurdu.

İmam Hatip Okulunda Kuran ve Arapça derslerinden zayıf olduğu için diploma alamayacakken, Öğretmenler Kurulu kararıyla diploma alması sağlandı. (* 1)

 Çocukların küçük yaşlarda gördükleri aile içi şiddet, onların kişiliklerinde olumsuz etkiler oluşturur.

 

Böylesi çocukların çoğu, yetişkinliğinde ya sessiz, kişiliksiz, ezik bir kişiliğe sığınır, bazıları da kendinden zayıflara aynı şiddeti uygulayarak geçmişindeki ezikliğini saklamak için zalim olurlar. (***3)

Erdoğan’ın, babasının ayakkabılarını öpmesi, babasına olan sevgisinden ya da saygısından değil, içgüdüsel bir refleksle babasının sürekli uyguladığı şiddeti önleme umududur.

Aile içi şiddet yanında, İmam Hatip Okulunda da yaşadığı şiddet onu kindar ve acımasız bir kişilik yanında güçlüden korkan, güçlüye boyun eğerek varlığını korumayı içselleştirmişti.

İleride de kendinden güçlüye yaranmayı, içgüdüsel davranış olarak kullanmayı benimseyerek, ezik, zayıf, umarsız bir teslimiyetten öte kişilik kaybına uğraması şaşırtıcı değildir.

Örneğin: Rahip Brunson ’ın ve Deniz Yücel’in casusluktan tutuklanmasına karşılık ABD, iki T.C. Bakan’ın ABD’ye geldiğinde tutuklama kararı yanında, parası ödenmiş F 35 Savaş uçaklarının verilmemesine karar vermesine rağmen iç siyasete yatırım için TV kanallarında ABD’ye rest çekerek :

  ‘’Ver Papazı al Papazı!’’ Diyerek, içeride muhaliflere, uyguladığı sertliği ABD’ye de uygulamak istemiş:

‘’Bu can bu bedende durdukça bunlar hapisten çıkamazlar!’’ Diyerek ABD’yi tehdit etmişti.

Ama Trump: ‘’Akıllı ol, aptal olma! Ailenin bütün servetini açıklarım! Deyince:

Brunson özel uçakla ABD’ye, Deniz Yücel’de Almanya’ya uçuverdiler.

Erdoğan’ın böylesi tutarsızlıkları birçok olayda yaşanmıştı.

Erdoğan, Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni, Siyasal İslamcı, Otokratik bir kabile devletine dönüştürmek için

İktidara gelmesine önemli katkıları olan ABD liderliğindeki emperyalizmin BOP projesine Eşbaşkanı atandığını böbürlenerek kendisi açıklamıştı.

Tüm ulaştığı makamlara kendi gücü ile geldiğine kendini de inandırdığı için, sınırı açtığında sıkıyı görünce,  iç siyasette defalarca kullandığı dış güçler paranoyasına artık çocuklar bile inanmıyor.

 Kaybetme korkusu öylesine beynine yerleşmiş ki; Suriye’de, Irak’ta kanlı eylemler gerçekleştiren siyasal İslamcı IŞİD, Taliban, ÖSO, Ensar yetmedi, Afganistan’dan göstere göstere ülkeye sokulan ABD’nin kiralık Afganlı askerleri elini kolunu sallayarak Türkiye’ye gelmeleri boşuna sağlanmadı.

Onun yanında TSK içinde tarikatçı, laiklik karşıtı asker eskileri ile kurdurduğu ASSAM ile Araplaşmış bir İslam Devleti ilanına yol açmış Muhalefetin ve vatanseverlerin tepkisi üzerine, Baş Danışman atadığı Adnan Tanrıverdi’yi ‘’Tanımıyorum ‘’ deyiverdi.

Normal ortamda kaybedeceği seçimleri darbe ile yeniden kazanmak için her yolu deneyecektir.

Ama yurtseverler, her kökenden, inançtan Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşları ne Irak’a ne Afganistan’a, önce şeytan, şimdi kardeş dedikleri Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’a ve parsel parsel sattığın Katar’a benzemez.

Türkiye Cumhuriyeti, emperyalistlerce çölde çubuklarla sınırları çizilen bir kabile devletçiği değildir.

Dünya’da ilk kez en umutsuz denilen ortamda, işgal edilmiş, paylaşılmak istenmişken, kadını, erkeği, yaşlısı genci her inançtan ve kökenden halkın kanları pahasına, Mustafa Kemalin önderliğinde Kurtuluş Savaşı ile

Kurulmuş bir devlettir.

Bu ülkenin gerçek sahipleri, devşirme Feslilere, sahte sarıklılara, düşmana biat etmiş imansız şeyhülislamların torunlarına pabuç bırakmaz.

Cehalet cüreti, korku cinneti getirir, ama akıl ve doğru her zaman kazanır!

İlk seçimde halkımız, analarının ak sütü gibi bu iktidarı oylarıyla sandıkta değiştirecektir.

Bu böyle biline!

Yıldız AKALIN

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.