Büyükelçi Müsteşarı Fulya Yücekök “Dünyayı Biz Değiştireceğiz”

Büyükelçi Müsteşarı Fulya Yücekök “Dünyayı Biz Değiştireceğiz”

ABONE OL
16:04 - 08/03/2023 16:04
Büyükelçi Müsteşarı Fulya Yücekök “Dünyayı Biz Değiştireceğiz”
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Almanya Türk-Alman İşverenler Birliği (TDU), ‘8 Mart Dünya Kadınları Günü’ çerçevesinde muhteşem bir etkinlik düzenleyerek, depremzede kadınları ve onlara yardım için seferber olan kahraman kadınları ‘Yılın Kadını’ ilan etti.

Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçiliği Birinci Müsteşarı A. Fulya Yücekök TDU etkinliğinde yaptığı konuşmasında “Beyler kusura bakmasın, ne varsa kadınlar da var. Dünyayı biz değiştireceğiz” dedi.

Depremde hayatını kaybedenler için 1 dakikalık saygı duruşu ile başlayan, TDU Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı İş Kadını Serap Yılmaz tarafından düzenlenen etkinliğe Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Berlin Büyükelçisi Beniz Uluer Kaymak, Berlin Büyükelçiliği Birinci Elçi Müsteşarı Fulya Yücekök, Berlin Başkonsolosu Olgun Yücekök`e Berlin Eyalet Parlamentosu Yeşiller Milletvekili Tuba Bozkurt, BETAK Başkanı Hatice Selçuk, TDU Başkanı Remzi Kaplan, Berlin`deki STK Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.

TDU Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı İş Kadını Serap Yılmaz açılış konuşmasından sonra kürsüye davet edilen Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçiliği Birinci Müsteşarı A. Fulya Yücekök, “Biz Türkiye’den gelen temsilciler olarak sizlerle gurur duyduk. İyi ki varsınız. Deprem felaketi, yüreklerde büyük bir acıya neden oldu. Yüreklerimiz depremzedelerle atıyor. Kitlesel travmayla karşı karşıyayız. Yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Ama gereken dersleri çıkarıp, gerekenleri yaparak yeniden iyi olacağız. Çocuklarımız için bunu yapacağız ve kadınlar burada önemli bir rol oynayacak” dedi.

“Beyler kusura bakmasın, ne varsa kadınlar da var, Dünyayı biz değiştireceğiz” ifadesini kullanan Berlin Büyükelçiliği Birinci Müsteşarı A. Fulya Yücekök konuşmasına şöyle devam etti.

“Esasen, kadınlara adanan bu özel günde gündemimizin olumlu ve keyifli olmasını dilerdim; ancak ülkemizde 6 Şubat’ta meydana gelen ve büyük bir yıkıma sebep olan deprem felaketi hepimizi derinden sarstı. Yüreklerimiz ağır, yüreklerimiz Türkiye’yle ve depremzedelerle atıyor. Acımız çok büyük. Kitlesel bir travmayla karşı karşıyayız. Pek çoğumuzun aileleri birebir zarar görenler arasında. Yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Hiç kolay olmayacak ama gerekli dersleri çıkarıp, gerekenleri yapıp hep birlikte yeniden iyi olacağız. Çocuklarımız ve gelecek nesiller için bunu yapacağız. İhtiyaç duyduğumuz gücü yine kendimizden, birbirimizden alacağız. Kadınlar bunda önemli rol oynayacaklar.

Bunu biliyoruz, çünkü depremi haber aldığımız ilk andan itibaren Türkiye’de ve Almanya’da Türk toplumunun, kadınlarımızın aktif dahliyle can siperane şekilde yardım için nasıl seferber olduğunu gördük. Hep birlikte üstesinden geleceğiz.

Ülkemizin her kurumunda olduğu gibi, Büyükelçiliğimiz ve Başkonsolosluklarımız felaketin ilk gününden bu yana acil ihtiyaçların karşılanması ve yaraların hızla sarılması doğrultusunda çaba gösteriyor. Bunun uzun soluklu bir çaba gerektireceğinin ve ağır şekilde tahrip olan bölgenin yeniden yapılandırılması için yapılacakların çok olduğunun bilincindeyiz.

Bu vesileyle, depremin meydana geldiği ilk andan itibaren Almanya Türk toplumunun gösterdiği muhteşem seferberliğe ve bu bağlamda TDU’yu ve tüm sivil toplum kuruluşlarımıza etkin faaliyetleri için hassaten teşekkür etmek isterim. Biz Türkiye’den gelen temsilciler olarak Almanya Türk toplumuyla bir kez daha gurur duyduk. İyi ki varsınız.

8 Mart’ı, dünyada, tam adıyla ‘‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’’ olarak idrak ediyor; bugün vesilesiyle kadın haklarının ve kadının toplumda eşit ve hakkaniyetli temsilinin önemini tekraren vurguluyoruz. Müsaadenizle ben de genel hatlarıyla bu bağlamda bazı hususları, duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Kadınlar, hukuki eşitlik, eğitim hakkı, çalışma hayatına katılım, siyasi temsil gibi alanlardaki hak mücadelesinde pek çok ülkede önemli aşama kaydetmiş olsa da; dünya genelinde 21’nci yüzyıldaki durumun hala parlak olmadığını; hatta bazı ülkelerde ciddi gerileme yaşandığını maalesef görüyoruz.

İlk çağlardan 19. yüzyıla kadar, büyük ölçüde erkeklerin kas gücü/fiziki üstünlüğüne dayalı şekillenen toplum yapılarında, sanayi devrimiyle birlikte değişimlerin meydana geldiğini ve kadının da üretime katılmasının öneminin nispeten anlaşıldığını biliyoruz. Kadının, ekonomik alanda elde etmeye başladığı bu görünürlük, toplumsal alanda mevcudiyetini, hak ve menfaatlerini koruma imkanını güçlendirmeye başladıysa da, kadının eşit hak mücadelesi günümüzde de, en gelişmiş bazı toplumlarda dahi, devam etmek zorunda.

  1. yüzyılda iki Dünya Savaşı’nın getirdiği toplumsal yapı dolayısıyla ekonomik ve sosyal alanda oluşan boşluğu dolduran kadınların toplumdaki rolü bir defa daha öne çıkmış, 20. yüzyılın ortalarından itibaren kadınlar demokratik haklarını elde etmeye başlamıştır. Türk kadınları ise aynı dönemlerde, Atatürk gibi benzersiz değerdeki, vizyoner, reformist ve zamanın ötesinde bir lidere sahip olmanın şansını yaşamışlardır. ‘‘Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!’’ diyen ve Türk kadınına hakkettiği konumu sağlamak için gerekli zemini hazırlayan ulu önderin kıymetli mirasına sahip çıkmanın ve onu gelecek nesillere hakkıyla ve geliştirerek devretmenin ister Türkiye’de ister yurt dışında olalım, biz çağdaş Türk kadınlarının en önemli toplumsal vazifesi olduğuna şüphe yoktur.

Kadının günümüze dek yürüttüğü fedakâr çaba sonucunda, iş, eğitim, bilim, sanat ve spor alanındaki konumu gerek ülkemiz gerek diğer ülkeler bakımından henüz istenen seviyede olmaktan maalesef uzaktır.  Örneğin kadınların Parlamentolarda temsili açısından dünya ortalaması %25’tir (Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki kadın oranı %17 iken Alman Federal Meclisi’nde ise bu oran %35). Kadınların işgücüne katılımında ise dünya ortalamasının takriben %40 olduğunu görüyoruz (Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı %35, Almanya’da ise %47’dir. Dışişleri Bakanlığımızda ise bu oran yaklaşık %40’tır).

Keza dünyanın dört bir yanında kadınların maruz kaldığı cinsiyet temelli ayrımcılık, haksızlık, engelleme, zorbalık ve mobing maalesef sürmektedir. Güncel BM raporlarına göre, mevcut ilerleme hızında gidildiği takdirde, kadın ve kız çocukları için yasal koruma alanındaki boşlukların kapanmasının ve onlara yönelik ayrımcı yasaların kaldırılmasının 286 yıl alacağı belirtilmektedir. Yine aynı hızda gidilirse kadınların iş yerlerindeki liderlik pozisyonlarına eşit bir şekilde yükselebilmelerinin 140 yıl; kadınların ulusal meclislerde eşit bir şekilde temsillerinin ise en az 40 yıl alacağı tahmin edilmektedir.

SAVAŞ, TERÖR VE AFETLERİN MAĞDURLARI KADINLARDIR

2030 yılına kadar çocuk yaşta yapılan evliliklerinin ortadan kaldırılması için ilerlemenin son on yılda kaydedilen ilerlemeden 17 kat daha hızlı olması gerekmektedir. Mevcut olumsuzluklardan, en yoksul ve kırsal alanlarda ve kriz bölgelerinde yaşayan kadın ve kız çocuklarının etkilendiği de karşı karşıya olduğumuz tablonun çarpıcı bir gerçeğidir.  Keza dünyada her üç kadından birinin ömrünün bir döneminde şiddete maruz kaldığı bu bağlamda işaret etmemiz ve kökten irdelenmesi gereken bir diğer acı gerçekliği teşkil etmektedir.

Savaş, iç çatışma, terör, doğal afet durumlarının ağır mağdurları keza yine kadın ve çocuklar olmaktadır. Var olma mücadelesi bir yana bunlar, özellikle çatışma ve terör koşullarında şiddet ve suistimale maruz kalabilmektedirler. Eşlerini kaybeden kadınlar, kendilerinin ve çocuklarının hayatlarını güvenli şekilde idame ettirme sınamasıyla karşı karşıya geliyorlar. Ülkemizdeki deprem sonrasındaki politikalarımızda da mağduriyet yaşayan kadınlarımızı dikkate almak gerektiğinin bilincinde hareket etmemiz önem taşımaktadır. Sizlerin sivil toplum olarak daha şimdiden bu bilinç ve sağduyuyla harekete geçtiğinizi ve elinizi taşın altına koyduğunuzu biliyorum. Ellerinize, emeklerinize sağlık.

ANADOLU KADINI ZORLUKLARI AŞMA GÜCÜNE SAHİP

Toplumsal hayatta üreterek aktif yer almanın yanında, çocuklarımızı da toplumsal eşitlik ve kadın hakları başta olmak üzere, insani ve ahlaki değerlerle yetiştirmekte yine biz kadınlara büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Bireysel ve sivil toplum rollerimizi hakkıyla üstlenirken, kadın öncelikli bakış açısının eğitimden kalkınmaya ve hatta dış politikaya kadar tüm siyasa alanlarına teşmil edilmesinin de takipçisi olmanızın önem taşıdığını düşünüyorum. Kadının sadece çalışan değil, yöneten, topluma yön veren, insanlık için üreten, tasarlayan bir konuma gelmesi elzemdir.

Sevgili kadınlar, önümüzde daha uzun bir yol var. Kaderlerimizi elimize almak zorundayız. Ne kaybedecek vaktimiz var ne de güçlerimizi birleştirmekten, birbirimizden güç bulmaktan daha etkili bir yolumuz. Köklerini Orta Asya’dan Balkanlar’a, Kafkasya’dan Ortadoğu’ya uzanan geniş ve zengin bir coğrafyadan alan Anadolu kadının, tüm vasıfları arasında gücü, dirayeti, çalışkanlığı, kültürü, bilgeliği ve sağduyusuyla, karşı karşıya bulunduğu zorlukları aşacağına ve istediği fırsatları elde edeceğine inancım tamdır.”

„AKRABALARIMIZ DAĞILDI”

Berlin Eyalet Parlamentosu Yeşiller Partisi Milletvekili Tuba Bozkurt da 6 Şubat depreminden sonra yaşadıklarını anlattı. Anne ve babasının depremden 1 hafta önce Malatya’dan döndüğünü ancak diğer akrabalarından hayatını kaybedenler olduğunu belirten Bozkurt, “Seçim çalışmaları sonra Malatya`ya gitmeyi planlamıştım. Ama başaramadım. Ziyaret edebileceğim yerler de yıkıldı. Akrabalarımız dağıldı. Ancak yine de onları ziyaret edeceğim” dedi.

“KAYIBIMIZ VE ACIMIZ ÇOK BÜYÜK”

Hatay, Antakya, İskenderun ve Kırıkhan’da yaşanan depremde birçok akrabasını kaybeden Berlin Türk-Alman Kadınlar Derneği (BETAK) Başkanı Hatice Selçuk ise depremin ardından yaşanan birlik ve beraberlik duygusunun çok kıymetli olduğunu söyledi. Selçuk, “16 yaşıma kadar Antakya’da büyüdüm ve sonra Berlin’e geldim. Anne ve baba tarafından kayıplarımız var. Sadece benim ve bizim değil, başka birçok insanın da büyük acıları var. Yine kadınlarımız acılar içinde kaldı. Deprem bölgesinde en çok mağdur olan kişiler kadınlar ve çocuklar. Anasız babasız kalan çocuklar, çocuklarını kaybeden ebeveynler var. Berlin`de birlik olduk, tek yürek olduk. Türk milletinden hiç şüphe duymadım. Zor zamanlarda hep birlikte olmayı biliriz ve yine olduk. Ama artık sadece acılarda birleşmeyelim.  Deprem bölgesinde sorunlar, eksiklikler bitmedi ve uzun yıllar da devam edecek gibi görünüyor. Aradan bir ay geçti deprem bölgesinde halen su, hijyen problemleri var. Bundan da en çok etkilenen kadınlar ve çocuklar. Destek ve yardımlarımız durmamalı devam etmeli” dedi.

TDU Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı İş Kadını Serap Yılmaz tarafından düzenlenen etkinlikte, Depremzedelere yardım için Berlin`de seferberlik başlatan A. Fulya Yücekök, Serap Yılmaz, Tuba Bozkurt, Belgin Kaplan, Hatice Selçuk, Halime Karademirli, Rahiye Epli, Şirin Tüfekçi, İzel Baldaş, Safiye Ergün, Tanya Toktaş, Dilek Dursun, Dr. Şengül Altan Arslan, Halime Merdler, Feyza Bayçelebi, Züleyha Öztürk, Berrin Dikici, Zeynep Avcı, Azra İlhan, Sevgi Bozdağ,  Çiğdem Spikerman ve Gönül Sertdemir`e teṣekkür plaket verildi.

Almanya’nın Sesi’ / ‘Voice of Germany’ yarışmasıyla üne kavuşan Zeynep Avcı da katıldığı törende kendisini Türkiye’de ve Almanya’da üne kavuşturan ‘Yalan’ adlı şarkıyı seslendirdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.