BU DÜNYADAN BİR “KAZIM” GEÇTİ…

ABONE OL
23:02 - 11/12/2020 23:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Balık hafızalıyız biz…

Bize yapılan kötülükleri de iyilikleri de bizim için kendini feda edenleri de onların yaptıklarını da geride bıraktığı eserlerini de unutuveriyoruz.

Halkın içinden çıkan insanlara, söylemlerinden ötürü bir yafta yapıştırmak; sağcı-solcu diye ayırmak 80 ‘lerin bize bıraktığı bir miras oldu.  Her iki tarafında birbirlerini anlamaları ve barışmaları, birileri tarafından kullanıldıklarını fark etmeleri yıllar aldı.

Bundan öncede bu ülke, Çernobil felaketinin özellikle Karadeniz bölgesindeki uzun soluklu öldürücü etkisi ile yüzleşmek zorunda kalmıştı. O dönemlerde zamanın hükümeti bu dosyayı yıllarca devlet sırrı olarak saklandı ve insanların ölmesine adeta göz yumdu.  Devlet Karadeniz de radyasyonlu çaydan, radyasyonlu toprağa, radyasyondan kansere yakalanan insana kadar pek çok olayı ya yeterince izlemedi ya da gizledi.

Tedbir alınabilir miydi? Pek çok insan hastalanıp öleceğine, zorunlu göçler ve bölgelerin kapatılması dahil, çay hasadının imhasına kadar pek çok şey yapılabilirdi.  Her şey açıkça ortaya konabilseydi ve Devletin insanlar için var olduğu gerçeği zamanın bürokrat ve yöneticilerince anlaşılsaydı, Gizli tarihimize bu ihmaller kara bir leke olarak işlenmezdi.

Maalesef her dönemde halkın sesini duyurmaya çalışanlar, doğruların açıklanmasını isteyenler hep dışlandılar veya onlara yapıştırılan yaftalar sonucu mahkemeler ve hapishanelerde çürüdüler.

Kazım Koyuncu bu insanlardan biriydi. O da nasibini aldı elbette… Ancak Karadeniz insanının makus talihinde parlayan bir halk çocuğu, bir yıldız, o bölgenin insanlarının yaşadıkları sıkıntıları ve devlet eli ile yapılan yanlışların duyurulmasında bölge insanının ortak sesi oldu.  Pek çok konuda dikkatleri üzerine çekmeyi başararak bazı ilklere imza attı.

Her zaman olduğu gibi, ülkede ayrımcılığı kaşıyanlar; insanları bölgesine, dinine, kökenine göre aşağıda görenler ona ve yaşadıklarına, bölge gerçeklerine olumlu yaklaşmadılar. Karadeniz otoyolunun sahilleri yok ederek yapılmasına, fırtına deresine santral kurulmasına, sel ve heyelana sebep olacak pek çok projeye karşı çıktı. Bölgenin değerlerini yok etmek için adeta iş birliği yapanlar ondan güçlü çıktılar.

Neyse ki Kazım Koyuncu Çernobil’in kurbanlarından biri oldu da ondan kurtuldular.  Ancak o kısacık yaşamına sığdırdığı doğrular ve mücadeleler ile sadece bir sanatçı olarak ömür sürmedi.  İnsan olarak duyduğu rahatsızlıkları ve gördüğü yanlışları dile getirdi. Yakalandığı kansere rağmen mücadeleden vaz geçmedi. Bugün Karadeniz ve yakın bölgesindekiler, kendini feda etmiş nice halk kahramanları gibi onu da dillerinden düşürmüyorlar.

İzlediğimiz gibi, geçtiğimiz yüz yılda soykırımlar sonucu dünyanın hangi sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldığı unutuldu. Dünya’da yeni bir ırkçılık dönemi başladı. Geçtiğimiz günlerde bir spor karşılaşmasında, gözümüze sokarcasına ortaya çıkan tehdit bile durumun vahametini ortaya koydu.

Pandeminin herkesi evlerine tıktığı, dil, din, ırk, mezhep, milliyet dinlemeden adeta orakla biçer gibi yok ettiği bir dönemde dahi insanlar, akıllanmadıklarını bir kez daha gösterdiler.  Büyük medeniyet olarak gösterilen Amerika’da bile şimdiden aşıların öncelikle “beyazlara” dağıtılacağı, zenciler ve özellikle Müslümanların dışlanacağı konusunda şehir efsaneleri yayılmış durumda. Bu konuda tek eşitlik açıklaması yapan Alman hükümeti oldu.

Eğer bu dönemde de gücü elinde bulunduranlar insanlık adına hareket etmezler, ayrımları körükler, pandemi’yi toplu katliam silahına dönüştürürlerse yandık.  Çünkü insanoğlu çoluk çocuğunu korumak için ne kadar vahşileşebilir doğrusu bunu bilemiyorum.  İkinci dünya savaşında bile çocuğuna süt ve yumurta bulamayan ana-babaların neler yaptıklarını yeniden hatırlamamız gerekir.

Şu anda insanların yaşama tutunmak için nafakasını temin etmekten; maske, mesafe ve temizlik kurallarına uymaktan daha önemli bir eylemleri ve huzursuzlukları yok.  Evde yaşamak ne kadar zor olursa olsun, sosyal hayatın durması ve temasların kesilmesinin gerekli olduğunu biliyorlar.  Evde kalın, sağlıklı kalın sloganı çok şey anlatıyor.  Parası ve evi olmayan, yiyecek ekmek bulamayanlara yönelik hizmetlerin savaş zamanında olduğu gibi organize edilmesi gerekiyor.

Düşünsenize, Kazım Koyuncu ve yüzlerce insanımızın ölümüne neden olan Radyasyon serpintisinden bile daha vahim bir durumdayız.  Kimlerin virüsten, kimlerin doğal şartlardan öldüğü konusunda yapılan açıklamalara bile güvenemiyoruz.  Hangi şehirde, hangi noktada kaç kişi hasta, kaç kişi öldü herkes bilmek istiyor.

Aç-kapa yöntemi ile kimsenin çocuğunu eğitebilmesi mümkün değil. Uzaktan eğitim için yeterli teçhizata odaklanmak ve öğretmenlerin işlerini kolaylaştırmak için kafa yormak gerekiyor.

Bugün Çernobil’in etkileri nedir? Karadeniz de çay bahçeleri ne durumdadır hiç sorgulamadık. Yarın da Pandemi’nin etkilerinin ne olduğunu, ölüm dışında iyileşenlerde ne gibi etkiler bırakacağını bilmek istiyoruz.

Karadeniz müziğini gün yüzüne çıkaran, kaybolmakta olan yöresel farklılıklarımızın “Zenginlik” olduğunu hatırlatan, her dilde şarkı söyleyerek Dünya’da önemli olan tek şeyin insan olmak, insanları sevmek ve yardımlaşmak olduğunu hatırlatan sevgili Kazım Koyuncu ’ya yaşarken hatırlattığı değerler nedeni ile bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.  Lütfen kendisini dinleyin. Birbirinizi sevin…

Nur içinde yatsın.

Taner Tümerdirim

 

[email protected]

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.