”BİR PULSUZ DİLEKÇE”

ABONE OL
13:43 - 22/01/2022 13:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Uğur Mumcu’yu Berlin’de son kez, katledilmeden üç ay önce HDF Kurultayında dinlemiştik.

Terörün bir insanlık suçu olduğunu

Terörün birinden yana olmanın terörden yana olmakla bir olduğunu

İşlenen cinayetlere ortak olmak olduğunu vurgulamıştı.

Her çağırdığımız da içtenlikle aramıza katılan Uğur Mumcu HDF’nin Onur Üyesi idi.

Aradan yirmi dokuz yıl geçti

Soğuk ve sisli bir 24 Ocak 1993 Ankara’sı korkunç bir bomba sesiyle irkildi.

Sonra kara haber dalga dalga çoğalarak Türkiye’ye ve giderek dünyaya yayıldı:

”Uğur Mumcu, arabasına konan bir bombayla katledildi!”

Aydın olmanın bedelini en fazla da Aydınlar ödüyordu.

Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin önderi olmuştu.

Kitaplarının adını yazsam bu sayfalara sığmaz.

Hırsızların, soyguncuların, rüşvetçilerin ve de her türlü ihanet düşkünlerinin maskesini düşüren bir gazeteciydi Uğur Mumcu.

Masa başına oturup, kulaktan dolma dedikoduları yazan gazetecilere hiç benzemiyordu.

Her yolsuzluğun, hırsızlığın, ihanetin kul hakkını yiyenlerin, yasa tanımazların suçlarını somut belgelerle kanıtlayıp yazıyordu.

Eline geçen her belgenin kaynağına ulaşmak için yeri geldiğinde yurtdışına bile giderek kanıt topluyordu.

Onunla, karartılmış, saklanmış kanıtların izini sürdüğü bir dönemde Almanya’da tanışmıştım.

Tarikat-Siyaset-Ticaret kitabının kanıtlarını, Papa-Mafya-Ağca kitabının canlı tanıklarını, Rabıta kitabının izini sürerken nasıl iğne ile kuyu kazdığına tanık olmuştuk.

Sadece tanıklarla değil, zanlılarda sabırla, inatla onların her söylediklerini hatta hakarete varan sözlerini bile not alıp gerçeği nasıl açığa çıkardığının tanığı olduk.

”Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din de her ikisine araç edildi mi, artık sömürünün sonu gelmez.”

Diye yazmıştı.

”Dinin sahtesi, siyasete karışmış olanıdır. Din duygularının ve dince kutsal kavramların siyaset adına kullanılması ile din, din olmaktan çıkar, siyasetin aracı olur.” Diye yazmıştı.

Liberal Çiftlik kitabında; ”Güleriz ağlanacak halimize” deyimine uygun bir mizah diliyle dönekleri, fır döndü solcuları, ülkenin kapitalizme peşkeş çekenleri hem güldürerek hem yüreğimiz sızlayarak yüzlerindeki sahte maskeleri indirmesini okuyarak öğrendik.

 

Rabıta kitabında 12 Eylül darbecilerinin Atatürkçülük adına ülkenin imamını, camilerini nasıl Suudi Vahabilerinin emrine verildiğini, belgeleriyle kanıtlamıştı.

 

Solculuk adına yurtdışına kapağı atan sosyalistlerin, solcuların bu günkü AKP iktidarının maddi ve örgütsel çekirdeği ve kendini Şeyhülislam ilan etmiş, Laik Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı ile Türkiye Göçmenler Birliği’ni kurduğunu yazarken nasıl zorlandığını biliyoruz.

Hatta ortaklaşa çıkardıkları GÖÇMEN adlı dergide; ”Türk insanının yurtdışında bir başka kültür dünyası ile kuşatıldığı için İslam’a sığındığını savunuyor, tek çıkar yol olarak Siyasal İslam’ı dayatıyordu.

”Bu yüzden İslam, yurtdışındaki Türkiye insanına kültürel kimliğine sahip çıkma olanağı sağlıyor.” Diye dinciliği savunup, destekliyorlardı.

Rabıta kitabında kanıtlanan Ülkücü İmamlarla, Siyasal İslamcı İmamların köşe başlarına getirilmesinden bugünkü AKP-MHP dayanışmasının nedenlerini de bize göstermektedir.

Siyasal İslamcıların ve Ülkücülerin birlikteliğini anlıyordu da bunlarla sosyalistlerin bu birlik içinde olmalarına şaşırıyordu.

O dönemlerde bir çatı altında buluşturulan Siyasal İslamcılarla, Marksist solcular gerek Türkiye’nin gerekse Almanya’nın desteğiyle aynı çatı altında örgütlenmeleri sağlanmıştı.

Ne demişti RTE; ”Demokrasi bizim için araçtır. Gerekirse Papaz elbisesi bile giyerim.”

İşte o günlerde tehlikeyi görmeyenler, bugün başlarını dövüyorlar.

Bu nedenledir ki; Uğur Mumcu ve aydınlar, canlarını verdiler ama ilkelerinden ödün vermedikleri için unutulmazlar.

24 Ocak 1993 tarihi tüm demokrasi şehitlerinin bir simgesi olarak tarihe geçmiştir.

Şöyle yazmıştı Uğur Mumcu:

”Bir kalem susar, yerini bir başkası alır.

Bu kalemler tükenmez.

Ne kelepçeler ne demir kapılar ne iddianameler ne de beş yıldan yirmi yıla uzanan hapis cezaları, bu kalemleri korkutamadı, bundan sonra da korkutamaz.

Kalemler vardır, sömürünün, vurgunun zırhıdır.

Kalemler vardır, özgürlüğün ve barışın silahıdır.

Kalemler vardır, gençlerin idam kementlerinden kırılır atılırlar.

Kalemler vardır, yılmadan, usanmadan, eğilmeden, bükülmeden yazarlar.”

 

Evet, Uğur Mumcunun bu UZGÖRÜSÜ; Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Timür Soykan, İsmail Saymaz, Murat Ağırel, Ergün Poyraz, Soner Yalçın ve daha nice aydınlar, yılmadan, usanmadan, eğilmeden, bükülmeden yazıyorlar…

Yazacaklar…

Konuşacaklar…

Yıldız AKALIN 

 

NOT:*** Bu yazım, gerçek aydınlara, yurtseverlere, solculara demokratlara bir pulsuz dilekçe olsun!

Bu değerlerin, bu yiğit insanların eserlerini bir kez daha okuyalım, ilkelerine sahip çıkalım.

Halkımız için, ülkemiz için, insanlık için, barış için, özgürlük için, demokrasi için can verenleri, onların izinden yürüyenleri okuyarak, dinleyerek destekleyelim…

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (1)
    • HASAN ARSLAN

      Kalemine sağlık değerli arkadaşım.
      Hepimize çevirmen olmuşsun bu yazında.
      Kutlarım seni.
      Vuruldular onlar ey halkım!
      Demokrasi adına, özgürlük adına, çağdaşlık adına, laiklik adına, evrensel insan hakları adına vuruldular.
      Unutma onları!
      Unutturma!

      Yanıtla
      +0
      -0