0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Yalanla, dolanla ya da hayalle olmaz bu işler. Boş hikayelerle küçük bir çocuğu uykuya daldırmak kolaydır. Fakat yetişkin ve aklı başında bir kimseyi etkileyemezsiniz. İnananlar olmaz fakat inanmış gözükmekten başka çaresi olmayanları toplayabilirsiniz çevrenize! Seçim kazanmak isteyenler için güzel bir yol, tavsiye ederim…

Hükümeti ve muhalefeti bir kenara bırakın şimdi. Sadece yazdıklarımı yavaşça okuyun.

Türkiye gibi petrol ve doğalgaz zengini olmayan bir ülke için üç yol vardır kurtuluş için;

Tarım, turizm, hayvancılık. Gelişmekte olan ülkeler hiçbir zaman gelişmiş ülkeler ile sanayide yarışamaz. Her zaman için eskimiş ve modası geçmiş ürünleri size ürettirip sizden daha gerisine sattırırlar. Sanayide kalkınmak, araştırma yapmayan ve bilimden uzak ülkelerin işi değildir.

Tarım dedik ilk olarak, anlatalım;

Hollanda, yüzölçümü bizim büyük bir ilimize yakın 17 milyon civarı nüfusa sahip bir ülke. 2020 yılında 95 milyar Euro lük bir tarım ihracatına sahip.

Çiçek soğanları 9,5 milyar Euro, sebze ihracatı 7 milyar Euro, meyve desen 6 milyar Euro içecek derseniz de 6 milyar Euro.

Hepsini sayıp kafanızı karıştırmayalım. Sadece 2 milyar Euro lale soğanı ihracatına hedef koymuşlar.

Ne lalesi mi?  Türk lalesi!

Araştırırsanız 1594lü yıllarda ilk lale çiçeğinin Türkiye’den Hollanda’ya götürüldüğünü göreceksiniz. Yani onlar sizden aldığı laleyi dünyaya satacak kadar üretip geliştirmişler, bizse bor madeni bizi uçuracak hikayeleri ile uyumuşuz.

Bor madeni ile ülkeyi kurtaracağınızı hayal etmeyin. Bir yıllık bor madeni ihracatımızın neredeyse iki katı lale soğanı satan bir ülkeden örnek alın sadece.

Bir yıllık bor madeni satıp kazandığınız parayı, bir yıllık soya fasulyesi ithalatınıza harcadığınızı da hiç anlatmayalım. Bor sat, soya al ne güzel hikâye.

Peki hayvancılıkta ne yapmışlar;

Et ve et ürünleri 9 milyar, süt ürünleri ve yumurta derseniz 8,5 milyar Euro. Rakamlara fazla takılmayalım hem okuması zor hem de yıllık rakamlar değişebiliyor.

Tarımı desteklerseniz, hayvancılık kendiliğinden büyür. Yem bitkisinin bol ve ucuz üretildiği bir ülkede hayvan yetiştirmek çocuk oyuncağıdır.

Peki ya turizm;

Eyfel Kulesi, yılda 6 milyon turist

Niagara Şelalesi, her yıl 12 milyonun üzerinde turist

Pisa Kulesi, yılda yaklaşık 5 milyon turist

Başka ülkelerin “eğik” bir Pisa kulesi , büyük bir şelale veya demirden bir Eyfel kulesi ile milyonlarca turist çektiği bir ortamda bizim başarısız olma sebebimiz sadece iç güçlerdir. Vazifesini yapmayan iç güçler !

Tarımı desteklemek ve geliştirmek çok mu zor ?

Hayvancılık derseniz internetten araştırıp yapabileceğiniz bir çalışma.

Turizm derseniz iki satır yazalım. Deniz deseniz var, mevsim deseniz fazlası ile.

Asıl tarih var tarih. Bizim değil dünyanın tarihi bu topraklarda. Meryem ana tanıtımı yapsanız, Noel babayı anlatsanız yeter. Tüm Hristiyanların ziyaret yeri olur çıkar. Tarihi eserleri yıkmakla, yakmakla ve çalıp satmakla bitiremedik. Dünyanın en eski mekanları bizde. Daha ne istiyorsunuz.

Fakat bunları yapmaya yürek ister. İşte o zaman ülke kalkınır ve borçlar ödenir. Fakat karnı doyan, işsizlik çekmeyen bir toplumu cahillerle yönetemezsiniz. Hakkını ister, adalet ister. İster de ister kısacası, iki torba makarnaya oy vermez kimseye.

İşte öyle bir ülkede kafana göre rektör, müdür, bakan filan atayamazsın. Bankaya güreşçiyi, ekonomiye damadı atayamazsın. Gelişmiş bir ülkede, demokrasi olur. Başarısız olan ya da görevini yapmayan yöneticiler hesap verir.

Bizde hata yapan yönetici çekip gidiyor, kayboluyor ortalıktan. Görevden el çektirilen belediye başkanlarının hangisi içerde. Geçmişte kol kola gezenlerin hangisi hesap verdi?

Yok değil mi? İş arıyorsanız ve torpilsiz olmaz diye düşünüyorsanız sizin memlekette devlet dairelerine eleman alınırken haksızlık yapılıyor demektir.

Üniversitenin soruları bile çalınmış ve farkına varmamış sizin seçtiğiniz meclis. Hükümette görmemiş, muhalefette farkına varmamış! En baştaki darbeyi bile eniştesinden duymuş.

Gidin işinize, yazdırmayın beni şimdi.

Kalın sağlıcakla….