BEYAZLAR BİLMELİ

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Gezegenimiz Korona virüs vakalarına karşı mücadeleye devam ediyor. İlâç firmaları harıl harıl çalışıyor, tedavi yöntemleri ve aşı bulmak için acele ediyorlar.

Altı aylık bir zaman biliminde Almanya diğer ülkelerin deneyimlerinden faydalanıyor, bu nedenle ölüm sayıları azalıyor, fakat hasta sayısı artıyor.

Dünya politikası tek bir konuda yoğunlaşmaması için yazar, gazeteci ve sanatçılar büyük bir çaba gösteriyor. Çok kaliteli kitaplar, uyarıcı öğretici makaleler yazılıyor. Korona’dan sonra gelecek zamana ışık tutmaya çalışan bilim insanları arka arkaya açıklamalar yapıyor.

İklim değişiminden sonra üçüncü güncel konu ırkçılık ayrımcılık. Bir sokak gösterisinde Amerika’da öldürülen siyah bir göstericiyle başlayan gösteriler, tüm dünyaya yayıldı. Avrupa’da güncelliğini koruyor.

Almanya’da bazı polislerden göçmenlere gelen tehdit mektupları, konunun güncelliğini korunmasına sebep oldu. İçişleri bakanının son basın açıklaması uyarı niteliğindeydi. Yüzde doksan dokuz polis teşkilatı işini anayasaya sadık kalarak yapıyor, vatandaşın güvenini koruyor. Her makalemde tekrar ediyorum, bütün bir meslek grubu suçlu sayılamaz.

Makaleme başlığı Alice Hasters’in, Irkçılık hakkında duymak istemeyen Beyazlar, neler bilmelidir, kitabından esinlenerek aldım.

Alice 1989 yılında Köln’de dünyaya gözünü açıyor. Babası Alman annesi Amerikan. Koyu renk hücrelerde daha belirleyici olduğundan cilt rengi kahverengi. Dolayısıyla Amerika’da anne tarafı, kendisi de Almanya’da ayırımcılığa uğramış. İlkokuldan gazetecilik yüksek tahsilini yapana kadar, okul hayatında çektiği dramı, uğradığı ayrımcılığı akıcı bir dille yazmış.

Beyazlar derken karar mercilerine hâkim olanları kastediyor. Siyahlar derken de rengi değil, ayrımcılığa uğrayanları bir grupta topluyor.

Kitabı okudukça görülüyor ki, medyada gerçekten söz sahibi olanlar Beyazlar. Gerek kamuya ait televizyonlarda gerek özel televizyonlarda sunucuların çoğu sarışın kadınlar. Dipten gelen saç rengine bakınca, doğal renk daha fazla açık renge boyanmış. Erkekler açık kahverengi. Siyah saçlı üç sunucu Türkçe adlarıyla teselli ve geleceğe umut veriyor.

Moda tekstil katalogları da aynı şekilde. Halbuki son açıklanan bir araştırmaya göre, halkın yüzde yirmi beşi göçmen kökenli.

Biz öğretmenler yıllar önce bu farkı gördük. Çok mektup yazdım, şimdi çok yoruldum, zaten artık bizden sonraki nesiller Alice gibi, Almanca kitap yazıyorlar.

Masallarda cildi koyu olan çocukların örnek alacağı modeller yok. İyi kalbi olan prens, prenses rolleri sarışın olanlar. Ders kitapları da öyle, incelemeye değer. Filmlerde de durum aynı, polisiye olaylarda, kötü roller cildi koyu olan oyunculara veriliyor.

Siyahların çocukları ergenlik çağına kadar zamanda, aşağılık duygusu içinde büyüyor, kendilerine güvenmiyor. Böylece ruhsal sorunlar yaşıyorlar.

Irkçılık, ayrımcılık konusu Avrupa’ya sıçrayınca tartışma devam ediyor. Viyana’da yapılacak güzellik yarışmasına kadar konu sıçradı. Bakalım geride olumlu sonuçlar kalacak mı, umutluyum, eşit paylaşım huzur ve barış için şart olmuştur.

Bilhassa Almanya gibi Demokrasi örneği veren bir ülke, bu konuda da ileri, olumlu adımlar atar. Böyle gelmiş, ama böyle gitmez, der. Zira Demokrasi idaresi eşit paylaşım, eşit şans olmazsa özürlü sayılır.

Alice Hasters kitabında sabırla, bir tek ırk vardır, o da insan ırkıdır, ama ırkçı düşünce virüs gibidir. Tedavisi hem çok kolay hem de çok zordur, diyor.

Ayrımcılık en önce basit görülen dilde başlıyor. Türkiye’de birisi nereden geldiğini sorarsa, şehri bilmek ister. Ama Almanya’da Almana benzetmediği birine, cilt rengi koyu olana,  adı Alman olmayana sorunca kökenini bilmek ister, ses tonuyla da neden gitmediği, bu ülkede kaldığını hatırlatır.

Görünüşün değişik, adın başka ise ev kiralamada, iş bulmada şansın çok azdır. Yani ırkçılık yalnız sağ görüşlü bir parti sorunu değil, problem orta sınıfın içine kadar sinmiştir.

Korona’dan sonra gelecek ekonomik krizde Almanya ve diğer Avrupa Birliği ülkelerinde göçmen kökenli ve diğer siyahların durumu çok daha zor olacak.

Yahudi düşmanlığına karşı bakanlık nezdinde genel müdürlük dairesi var. Türkiye, Türk ve Türk kökenlilere düşmanlığa karşı da resmi bir daire olmasını düşünürüm. Bu kitabı okuyunca Afrika kökenlilerin yaşamı yalnız Amerika’da değil Avrupa’da da Türklerden daha zor olduğunu, daha fazla ayrımcılığa uğradıklarına şahit oldum.

Afrika’da köle ticareti, sömürgecilik başlamadan önceki tarihi merak etmeye, araştırmaya başladım. Bir belgeselde köle ticareti yollarından birisi İstanbul’dan deniz yoluyla Kafkaslar üzerinden Avrupa’ya geçiyor. Avrupa ve Amerika’da tarihi yapılarda Afrikalıların emeği var. Zenginliğin temeli de Afrika’ya dayanıyor.

O halde kıtaya kara adını koymak yanılgı olur. Köle ticaret ve sömürgeciliğin tarihini bilmek isteyen meraklı okuyucular bu kitabı mutlaka okumalı. Okurken insan duygusuz kalamıyor, acı çekiyor ve üzülüyor.

Irkçı düşünce, ayrımcılık ailede başlıyor. Öyle ise önce ana babalar, sonra öğretmenler bu kitabı mutlaka okumalı. Diğer dillere çevrileceği muhakkak, Türkçe’ye de mutlaka çevrilmeli.

 

Kitabı bitirince, tekrarladığım söz aklımdan çıkmıyor.

Sanatların en zoru insan olma sanatıdır.

 

Ne mutlu insan olana!

 

Hoşça kalın!

 

İlter Gözkaya-Holzhey

eMail: [email protected]

 

 

 

Kaynak ve okunmasını tavsiye ettiğim bu kitap:

Alice Hasters, Was weisse Menschen nicht über Rassismus hören wollen, aber wissen sollten, Carl Hanser Verlag, München 2020,

ISBN: 978-3-446-26425-0

 

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.