Berlinliler Madımadık’ı Unutturmamak İçin Bir Araya geldi

Berlinliler Madımadık’ı Unutturmamak İçin Bir Araya geldi

ABONE OL
15:58 - 03/07/2022 15:58
Berlinliler Madımadık’ı Unutturmamak İçin Bir Araya geldi
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sivas Madımak katliamının 29. yılında katledilenleri anmak ve katliamı lanetlemek için binlerce kişi Berlin bir araya geldi.

Berlin Alevi Toplumu (BAT-Cemevi) tarafından organize edilen bir programla, Sivas Madımak otelinde devlet gözetimi altında gerici-ırkçılar tarafından yakılarak katledilenleri anmak için dün (Pazar) Oranienplatz’da yüzlerce kişi bir araya geldi. Sunuculuğunu İsmail Erol’un yaptığı anma etkinliği saygı duruşu ile birlikte İnanç Kurulu Başkanı Musa Gönül Dede’nin verdiği Gülbenk ve ardından BAT-Cemevi zakirlerinden Anıl Sarpkaya’nın deyişleri eşliğinde Cemevi semah ekibinin semahlarıyla başladı. Semahın ardından AABF İnanç Kurulundan Hasan Doğan Dede’nin verdiği Gülbenk sonrası, Bezirksbürgermeisterin von Friedrichshain Kreuzberg temsilcisi Clara Hermann, Bündnis 90/ Die Grünen Fraktion im Abgeordnetenhaus von Berlin temsilcisi Dr. Susana Kahlefeld, Die Linke Eyalet Milletvekili Ferhat Koçak konuşma yaptı. Söz alan konuşmacılar, 29. yılında Madımak katliamına dikkat çekerek bu katliamın asla unutulmaması, sorumluların yargılanarak bu utançla yüzleşilmesi gerektiği çağrısında bulundular. Konuşmacıların ardından sahneye Sivaslı Canlar Korosu çıkarak Türküler deyişler seslendirdi. Müzik korosunun ardından ise BAT-Cemevi adına açıklamayı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yüksel Özdemir gerçekleştirdi.

‘DEVLET ELİYLE YAPILAN KATLİAM BİZE CANLI CANLI İZLETİLDİ’

Madımak Katliamının yaşandığı zaman dilimine dikkat çeken ve o dönemin iktidardaki siyasetçilerin açıklamalarını dile getiren Özdemir sözlerine şöyle devam etti: “ O dönem DYP-SHP Koalisyon hükümeti var. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel; “Olay Münferittir! Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş… Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır… Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.” Başbakan Tansu Çiller utanmadan! Sıkılmadan: “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir.” ifadelerini kullandı. Dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, “Ne yapayım, yetkim yoktu.” Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir.” ifadelerini kullandı. Yani Devlet eliyle, devletin bütün kademelerinin içinde olduğu sistemli bir planlamayla bu katliamı göz göre göre yaptılar. Eskiden bu katliamları sadece yazılı basından ve radyodan izliyorduk fakat Madımak katliamını bizlere canlı izlettiler. Ardından katilleri savunan avukatları, Refah Partisi ve AKP dönemlerinde, milletvekili, bakan yaptılar partilerde üst düzey yerlere getirdiler. Bu isimlerin listelerini sizler için sayfamızda yayınlayacağız. Dolayısıyla katliamı yapanlar hala iktidardalar.”

‘DMG KORUDU YARGITAY BOZDU, DGM CEZA VERDİ AKP AFFETTİ’

Katliam davasının kronolojik sürecine dair önemli bilgiler aktaran Özdemir şunları dile getirdi: “Biliyorsunuz birde dava süreci başladı. Olaylardan bir gün sonra 33 kişi gözaltına alındı. Daha sonra gözaltı sayısı 190 kişiye çıktı. 190 kişinden 124 kişi hakkında “Laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma” suçlamasıyla dava açıldı ve geri kalan sanıklar serbest bırakıldı ki orada 20 bine yakın güruh vardı. Bu davanın ilk duruşması Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) 21 Ekim 1993’te yapıldı. 26 Aralık 1994’te karara bağlanan dava da, 22 sanık hakkında 15’er yıl, 3 sanık hakkında 10’ar yıl, 54 sanık hakkında da 3 yıl, 6 sanık hakkında da 2 yıl hapis cezası verilirken, 37 sanık hakkında ise beraat kararı verildi. Katledilen canlarımızın avukatlarının “DGM’nin kararının taraflı ve hukuka aykırı”dır başlıklı itirazıyla Yargıtay 9. ceza dairesine başvuruldu. Yargıtay da “Cumhuriyete, Demokrasiye ve Laiklik ilkesine aykırıdır” diyerek DGM’nin verdiği bu saçma kararı bozdu ve davanın yeninden görülmesini istedi. Ankara DGM’si Yargıtay kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı. 28 Kasım 1997’de açıklanan kararda, 33 sanık Türk Ceza Yasası’nın 146/1 maddesine göre idama ve 14 sanık da 15 yıla kadar değişen hapis cezasına mahkûm edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 24 Aralık 1998’de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usul noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 1999 tarihinde usul eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda yani 7 yıl sonra 16 Haziran 2000’de 33 sanık Devlet Güvenlik Mahkemesince yeniden idam cezasına çarptırıldı.

‘KATİLLER FİRARDA, ONLARI SAVUNAN AVUKATLAR ÜST DÜZEY YERLERDE’

2002 yılında idam cezasının yürürlükten kaldırılmasıyla idam cezası hükümlülerinin cezaları müebbet ağır hapis cezasına çevrildi. Sanıkların avukatlığını üstlenenler arasında olan Şevket Kazan, biliyorsunuz Refahyol iktidarının Adalet Bakanlığı yaptı. Bu rezil ve şerefsiz insan, bakanlık yaptığı dönemde katilleri hapishanede ziyaret eden kişidir. Dediğim gibi, katilleri savunan avukatlar Refah ve AKP Partisinde bir çok üst kademelere kadar geldiler. Geçen bu zaman zarfı içerisinde sanık sayısı tahliyelerle 33’e düştü. Olayın kilit ismi olarak nitelendirilen, dönemin Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak ki bu adamı hatırlarsınız, İtfaiye merdivenin Aziz Nesini aşağıya atan kişidir. Bu Erçakmak ve Yargıtay’ın 1997’deki bozma kararından sonra firar eden 8 sanık ise hâlen yakalanamamıştır. Davanın firari olan 5 sanık ile ilgili kısmı Mart 2012 tarihinde zaman aşımından düşürülmüştür.

‘İNSANLIĞA KARŞI SUÇUN ZAMAN AŞIMI OLMAZ!’

Önümüzdeki 2023 yılında ise ‘zaman aşımı’ kuralı işletilerek onların da davaları düşürülecektir. Katledilen canlarımızın avukatları ise; ‘Bu katliamın insanlığa karşı işlenmiş suçu olduğunu ve insanlık suçunda zaman aşımı olamayacağını’ ifade ederek geriye dönük tekrar bir yargılamanın yapılması, Almanya’da ve Türkiye’de kaçak olanların yakalanıp cezalandırılması gerektiğini belirtmişlerdir. AABF-AABK ve BAT-Cemevi olarak bizlerde bu kaçakların yakalanması için her türlü mücadeleyi vermeye devam ediyoruz.

‘DEVLET ALEVİLERİ İÇERDEN PARÇALAMAK İSTİYOR’

Ayrıca Madımak otelinin bir ‘Utanç Müzesi’ne dönüştürülmesi için de mücadelemiz devam edecek. Neden bunu ifade ettim? Asla unutturmamak için. Çünkü eskiden Dersim’de Koçgiri’de, Çorum’da, Maraş’ta ve Gazi gibi bir çok yerde katlederek yok etmeye çalışıyorlardı. Böylece Alevileri sindirebileceklerini ve susturabileceklerini düşünüyorlardı. Bunun böyle olmadığını, Alevilerin giderek birlik ve beraberlik konusunda daha da güçlendikleri için stratejik değişikliklere girdi Türkiye Cumhuriyeti ve Yeşil devleti. Dolayısıyla Alevileri katlederek yok etmek yerine Alevileri içerden fethederek asimile etme yolunu seçtiler. Bunu yaparken de İran devletiyle diyanetiyle, Türkiye devleti ve diyanetinin kol kola çalıştığını biliyoruz. İki önemli kalemiz var; Biri Ocaklı sistemin merkezi Dersim coğrafyası, iki Dergahlı sistemimizin kalesi Hünkar Hacı Bektaş dergahlı ilçemiz. Alevilerin bu iki simgesel kaleleri maalesef işgal altındadır. Özellikle Dersim’de üniversite kurulmasıyla bir çok cemaatin cirit atması, Diyanetin bizatihi Hz. Ali-Ana Fatma gibi Alevi sembolleri üzerinden merkezler açarak oradaki bazı Alevi kurum ve temsilcileri ile yakın ilişki içinde Alevi çocuklarını asimile etme çalışması bizim için utanç kaynağıdır.

‘TÜM ALEVİLERİ UYARIYORUZ TEHLİKE İÇİMİZDE!’

Böyle bir işbirliğini AABF ve BAT-Cemevi olarak reddediyoruz. Aynı şekilde Dersim coğrafyasındaki kutsal değerlerimiz üzerinden yürütülen yozlaştırılma siyasetini şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Bu şekilde de bizi yok edemeyecekler. Diğer taraftan Hünkar Hacı Bektaş Dergahlı ilçemize baktığımızda MHP ve İyi Partililer tarafından teslim alındığını ve Türkçülük üzerinden kendilerine bağlamaya çalıştıklarını biliyoruz. Evet sevgili canlar, uyanık olmak zorundayız çünkü düşman karşımızda değil içimizdeler ve içimizdekiler aracılığıyla bunları yapıyor. Çok uzun yıllardır İçişleri Bakanlığı Alevi Cemevilerine temsilciler göndererek talepleri ve ihtiyaçları konusunda çalışma yapmış ve 300 Alevi dedesini Kerbela’ya götürerek orada bir takım kamplardan geçirerek tekrardan içimize salacaklar. Çok ciddi bir asimilasyon tehlikesi ile karşı karşıyayız. Sevgili Gençler sizlerden ricam inancınızı yolunuzu doğru öğrenin ve sizden sonraki nesillere de doğru şekilde aktarın. Çünkü bizleri bölüp parçalamak istiyorlar ve buna da asla ve asla izin vermememiz gerekiyor. Berlin Alevi Toplumu olarak ve kardeş derneklerimizle birlikte bu mücadeleyi el birliği ile vermeye devam edeceğiz.”

‘ALEVİLERİN TÜM HAKLARI VERİLMELİDİR’

“Buradan Türkiye devletine bir kez daha haykırıyoruz” diyen Özdemir, Alevi toplumun temel taleplerini içeren maddelere dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı: “Alevilerin temel haklarıyla ilgili taleplerimizi dile getirmek istiyorum.

1- Federal Almanya’da olduğu gibi Alevilerin kendi başına bir inanç olarak tanınmasını istiyoruz.

2- Cemevlerimizin ibadet yeri olarak kabul edilmesini ve diğer inanç merkezleri gibi eşit haklar ve eşit statüye sahip olmasını istiyoruz.

3- Avrupa İnsan Hakları kararı olmasına rağmen usulsüz bir şekilde Alevi çocuklarının sunileştirilmesi çalışmalarına yani zorunlu din derslerine son verilmesini istiyoruz. Buna verilecekse Alevi çocuklarına kendi eğitmenleriz ve kendi müfredatımızı kabul ederek son vermelidir.

4- Laik bir ülkede olmaması gereken Diyanet İşleri Başkanlığı ki 8-9 Bakanlığın bütçesine denk geliyor, biz Alevilerin vergileriyle beslenen bu sunileştirme kurumunun kaldırılması inançlara eşit şekilde ‘İnanç ve Dinler üst kurulu’ adı altında devletin sadece anayasal uygunluk ve mali yönden denetleyici rolü dışında kendi kendine yönetilen özerk yapıya dönüştürülmesini talep ediyoruz.

5- Alevilerin köylerine zorla camii yapılması, imam atanması durdurulmalıdır.

6-Madımak oteli ‘Utanç ve ibret müzesine’ dönüştürülmeli.

7-Alevilerin Serçeşmesi olan Hünkar Hacı Bektaş-i Veli Dergahı ve diğer dergahlarımız Alevi toplumuna teslim edilmelidir.

8- Sivas Madımak katliamı ‘İnsanlığa karşı işlenmiş bir suçtur’ ve zaman aşımına uğratılmamalıdır. Bu suç çerçevesinde failler bulunup bu hak ettikleri cezayı alana kadar dava sürdürülmelidir.

9- Son olarak Türkiye Cumhuriyetinin eşit vatandaşlığı ve eşit hak talep ediyoruz. Ne bir gram eksik ne bir gram fazla.

Türkiye Cumhuriyetinin temel iki meselesi var. Bunlardan biri Kürt Meselesi diğeri ise Alevilerin temel hak ve özgürlükler meselesidir. Devlete düşen akıllı iş bu her iki kesimin de temek hak ve özgürlüklerini teslim etmektir. Bu meseleler çözüldüğünde ancak güçlü demokratik bir Türkiye oluşturulabilinir.”

Özdemir’in ardından AABF YK üyeleri Ertan Kurt ve Enver Uzungeliş ile AABF İnanç Kurulu üyesi Hasan Doğan Dede, Sivaslı Canlar Derneği Başkanı Cemal Boyraz, BDAS temsilcisi Ünsal Öner, BDAJ temsilcisi Tolga İnci söz aldı. Katledilen canlarımızı saygıyla anan konuşmacılar AABF, Sivaslı Canlar, BDAS ve BDAJ olarak Madımak katliamı tüm diğer Alevi katliamlarını asla unutturmayacaklarını, yüzleşme sağlanıp katillerin cezalandırılmaları ile Alevilerin temel hak ve özgürlükleri için mücadele edeceklerine dair açıklamalarda bulundular.

Konuşmacıların ardından anma etkinliği müzisyenler; Erdal Kaya, Şirin Ağdaşan, Hüseyin Doğan, Müslüm Arslan’ın deyişleri, Şair Ozan Sanatçı Şah Turna, sunucu ve aynı zamanda sanatçı İsmail Erol’un torunu Deniz’le seslendirdiği şiirlerle son buldu.

Haber ve Fotoğraflar: BAT-Cemevi Basın Ofisi / Ulaş Y. Tosun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.