ARKA

ABONE OL
13:52 - 02/02/2023 13:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Karadeniz’de evler, genellikle güneye bakar. Doğaldır ki deniz kıyısında yer alanlarsa denizi görür. Evlerin kuzey yanlarında genellikle pencere olmaz. Aşhananın ocak kısmı bu bölümde yapılır.

Karadeniz Bölgesi çok yağış alır. Hava nemlidir. Karadeniz Bölgesinin her mevsimde yağan yağmuru, kışın toprağa düşen karı, delişmen soğuk rüzgârları genellikle kuzeybatıdan gelir. Karayel, bu topraklara hem bereket hem de birçok sorun getirir.

Poyraz kışın ayaz, yazınsa serinlik getirir. Poyraz, kuzeydoğudan gelir. Sibirya’nın soğuğunu taşır ülkemize. Her iki rüzgâr da kuzeylidir. Evleri sıcak tutmak için kuzey yanda kapı ve pencere yapılmaz bu nedenle. Bu mimari özellik, evlerdeki nemi az da olsa azaltıp doğal bir sıcaklık sağlar.

Evlerin güney, doğu ve batı yanları pencerelerle donatılır. Evin ve ahırın giriş kapıları, güneşe açılır. Tam da “Güneş girmeyen eve doktor girer.” atasözünün uygulamasıdır evlerde kapı ve pencerelerin yapıya yerleştirilmesi. Güneş olabildiğince evi ısıtmalı. Ahşap yapıların nemini almalı. Evlerde, eşyalarda, kilerlerde bekleyen yiyeceklerde, giysilerde küflenmeyi ve çürümeyi önlemeli güneş ışınları. İnsanlara musallat olan romatizma belasının organlara verdiği ağrı, sızıyı azaltmalı. Güneşli havalarda kapı önlerinde iskemlelerde oturan insanları gördüğümde usuma hep romatizma gelir. Güneşlenerek hem D vitamini alınır hem de romatizmalar iyileştirilmeye çalışılır.

Evlerin kuzey yanında bulunan ve evlerin sahiplerine ait arazilere “arka” adı verilir. Çünkü onlar, evlerin arkasındadır, kuzey yandadır. Bu araziler, kuzeye eğimliyse az güneş aldığı için verimi düşüktür. Bu nedenle çayın egemenliği olmadan önce buraların bir kısmı, ailelerin kışlık odun gereksinmelerini karşılamak için fidanlık olarak ayrılırdı. Diğer kısmı da fındıklık olurdu. Buralarda sebze ve meyve pek bulunmazdı. Tabi arazileri tamamen kuzeye dönük olanlar için böyle bir seçenek yok! Meyvelerin ve sebzelerin birazcık geç olgunlaşmasına uyum sağlar bu kişilerin yaşamları.

Halkımızın Türkçeyi doğru ve yerinde kullanmasına hayranlık duymamak olanaksız. Adlandırmaları, sözcüklerin anlamlarına uygun yapmaları ne güzel! Ayrıca bu adlandırmalarla sözcüklere yeni yan anlamlar kazandırmaktalar. İşte, dilimiz böyle varsıllaşıyor, gelişiyor. Halk var olduğu sürece dil de var olur. Dil varsıllaştıkça anlatım, iletişim, anlaşma kolaylaşır.

Çocukluğumda, çocuklarına: “İnekleri arkaya götürüp otlatın.” diyen anneler, babalar, dedeler ve ninelerin sesleri çınlamakta kulaklarımda. Bu sesler, yaşamımın erişilmez bir ezgisi olarak hep kulaklarımda kalacak.

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.