AH BU İNSAN HELE DE ÖĞRETMENLER

ABONE OL
19:56 - 03/11/2021 19:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Haberlerde hiç nota bilmedikleri halde, grup kurarak harika eseler veren çocukları duyunca, oğlumla ilgili bir anım tazelendi. Dolayısıyla, her okul bitiren, öğretmen olmamalı düşüncem de yinelendi.

Oğlum orta birinci sınıftaydı, o dönemde, çocuklar ve gençler arasında pek moda olan org ya da gitar alıp ders de almasını teklif etmiştim. “İstemem, ud isterim ben” demişti. “Canıma minnet oğlum, ben yaşın itibariyle, hem de bazı arkadaşların, org ya da gitar çalıyor, sen de arzu ediyorsundur diye org ya da gitar dedim” diye yanıtlamıştım.

Büyük bir sevinçle, daha o gün en iyi ud hangisi, en iyi öğretmen hangisi araştırmaya başladım. Udu aldım, öğretmenle de anlaştım. Tanınmış ve başarılı bir bestekârdı da. Birkaç ders sonrası çaldığı bir şarkıyı, (Gülşen-i hüsnüne kimler varıyor/ kim ayağın öperek yalvarıyor) oğlum da hemen çalabilmiş ve öğretmeni çok şaşırmıştı. “Bu ne müthiş bir kulak, bu şarkıyı öğretebilmek için 5-6 ay uğraştıklarım oldu” demiş ve daha bir zevk ve şevkle ders vermeye başlamıştı…

Oğlum bir gün okuldan çok üzgün geldi, neredeyse ağlayacak durumda… Korkuyla sordum, meğer müzik dersinden zayıf not almış ve öğretmeni azarlamış da… Ertesi gün hemen öğretmeniyle konuşmaya gittim, “Neye istinaden bu notu verdiniz” diyerek çocuğun gerçeğini anlattım. Müstehzi bir gülüşle dinledi ve inanmadı. Beni de bütün yetersizliğine rağmen, sırf çocuğu olduğu için gözünde büyüterek yalan söyleyen veliymişim gibi, adeta alay ederek küçümsedi. Ben söylediklerimde ısrarcı olunca da, “O halde, bir dahaki derse udunu getirip sınıfta çalsın, bakalım çalabiliyor mu” dedi.

Bu olaya kadar, oğlum birkaç ağır şarkı daha öğrenmişti. Tek tek, hepsini çalınca da, “Bu şarkı da nesi, hiç duymadım” dedikleri de olmuş, arkadaşları ise, “Bu ne be, dedem zamanının şarkıları, ne dediğin bile anlaşılmıyor” diyerek gülmüş…

Oysa öğretmen, gerçekten öğretmenlik vasfına ve dalının bilgisine layıkıyla sahip olsa, “Çocuklar, yaptığınız çok ayıp, bu şarkılar çok zor şarkılar ve ölmeyen eserler, arkadaşınızın hem bu yaştaki bu tercihi ve hem de başarılı bir şekilde icra edişi nedeniyle, hep birlikte alkışlayalım” diyerek hem oğlumu teşvik ve onore etmesini, hem de diğer çocuklara örnek olabilmesini temin etmesini beklerdim… Ardından da, Türk Sanat Müziği hakkında çocuklara bilgi vermesini… Hem belki de, başka çocukların da merakını uyandırıp hevesini de tetiklemiş olabilirdi…

Ah bu insanlar, ah bu hele de öğretmenler… Nelere sebebiyet verebileceklerini hiç hesap etmeksizin hareket edebiliyor, üstelik daha pek çok konuda, ne kadar çok çocuğun kayboluşuna sebebiyet veriyorlar…

Gerçi oğlumda onun bu davranışı ters etki yapmış, öncesinde biraz şevki kırılır gibi olmuşsa da, önce benim tesellim ve teşvikim, sonra da ders aldığı öğretmenin söyledikleriyle, daha bir gayretlenerek, daha çok çalışmaya başlamıştı…

Bilemiyorum öğretmeninin bilinçaltına enjekte ettiği olumsuz davranışın ters etkisiyle mi, özel bir merakı oluşundan mı ya da kuzenimin evine gittiğimizde, gördüğü piyanoyu, daha önce hiç çalmamış olmasına rağmen hemen çalabildiğinden mi daha bir cesaretlenmişti. Sonrasında, keman dersi de alıp çalmaya başladı. Keman öğretmeni de, kulak ve becerisini takdir ettiğinden, şimdi de kanun öğrenme hevesine kapıldı…

Anneler konusunda hep dediğim, “Doğurmak değil, yoğurmaktır analık sözümü, bu defa izninizle, “Öğretmen diploması almakla değil, öğrenciyi yoğurabilmekledir öğretmenlik” diye değiştirerek kullanacağım…

Daha nicesini kendimde de yaşadığım ve çevremde de gözlemlediklerimle, bu konuda örnekleyerek bir kitap yazsam, eminim ki oldukça kalın bir kitap olurdu…

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.