65 YAŞ ÜSTÜNE ÖZGÜRLÜK(!) MÜ, ÖLÜM MÜ?

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Koronavirüs salgını başlayınca Türkiye’de türlü önlemler alındı. Bu önlemlerden belki de en önemlisi, 22 Mart 2020’den itibaren altmış beş yaş üstü yurttaşlarımızın sokağa çıkmamasıydı. Bu kararın alınmasında ilk amaç, yaşlılarımızın (yaşlılarımızın) salgından korunması.

Salgının sürdüğü birçok ülkede, koronadan en çok ölenlerin altmış beş yaş üstü insanlar olduğu açıklandı. Bu nedenle yaşlılarımızı korumak devletimizin birinci önceliği oldu.

Altmış beş yaş üstü yurttaşlarımıza sokağa çıkma yasa uygulanmasının ikinci nedeni ise salgının daha çok kişiye bulaşmaması. Sokakta ne kadar az insan olursa virüsün yayılma hızı da o denli düşer. Bu nedenledir ki yirmi yaş altı yurttaşlarımıza da sokağa çıkma yasağı uygulandı. Böylece nüfusumuzun önemli bir bölümü evde oturduğundan virüsün yayılma hızı azaldı.

Altmış beş yaş üstü yurttaşlarımızın evlerinde oturmalarının getirdiği bedensel ve tinsel sorunların ortaya çıkması doğaldır. Ancak bu sorunların hiçbiri ölümden daha beter sorunlar değil. Öncelik, onları ölümden korumakta.

Durum yaşlılarımızın sağlığını korumak amaçlıyken ne yazık ki özellikle de kendilerini sol, Atatürkçü olarak gören kimi gazetelerimiz (Cumhuriyet, Sözcü…) ve bazı köşe yazıcılarımız (Yılmaz Özdil, Emin Çölaşan, Rahmi Turan, Ataol Behramoğlu, Meriç Velidedeoğlu…) iktidara muhalefet yapmak adına bu karara karşı geldiler. Neymiş efendim, yaşlılarımıza özgürlükmüş. Ne özgürlüğü, ölme özgürlüğü mü?

Sözcü yazarı Özdil, 25 Mart 2020 tarihli yazısında birçok olumsuz ve az görülen örnekleri saydıktan sonra “Dünyanın en saçma kararı olduğu için, bütün dünyada sadece Türkiye’de uygulanıyor. Maalesef, bir de Azerbaycan’da.” demekte.

Özdil’in bütün dünya dediği ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya, Hollanda, İsveç’te yaşlıların nasıl ölüme terk edildiklerini ibretle izledik televizyonlardan. Bakımevlerinde cesedi kokanları mı istersiniz, acillerden sokulmayanları mı, sayrı evlerinde ölüme terk edilenleri mi, ölüm döşeğindeyken solunum cihazı çıkarılanları mı? Ya da sürü bağışıklığını savunan İngiltere’nin sürü başının söylediği gibi “Yaşuluları bir yere toplayalım, ölsünler; gençleri kurtaralım.” diyenleri mi?

Özdil’in “bütün dünya” dediği çürüye çürüye kokuşmuş emperyalist batı. Altmış beş yaş üstü yurttaşlarımız arasında bir sormaca yapıp sorsak onlara: “Özdil’in Batı’sında özgürlük içinde mi bu salgını geçirmek isterdiniz, yoksa ev hapsi olduğunuz Türkiye’de mi?” Bu sorunun yanıtını okurlara bırakıyorum.

Özdil’in sayıp döktüğü olumsuzluklara gelince… Ülkemizdeki ailelerin yüzde doksanı yaşulularını sever, sayar ve onların bakımlarını üslenir. Bakım işini de severek ve bir görev olarak benimseyip yapar. Bu nedenledir ki biz, büyüklerimize “yaşulu” demişiz.

Özdil’in kendi yaşuluları konusunda ne düşündüğünü bilemeyiz, ama kendisi gibi batıcı bazı kişilerin aile büyüklerini kapı dışarı ettiklerini görüp bilmekteyiz.

İktidara, muhalefet etmek bir haktır ve yapılmalıdır. Ancak bu muhalefet; devlete, ulusa, yaşuluların yaşamlarına, halk sağlığına olmamalı. Yurttaşın sağlığını tehlikeye atarak muhalefet olmaz.

Sol adına muhalefet yaptığını sanan bu gazeteler ve yazarları, aslında siyasal birikimsizliklerini halk sağlığını tehlikeye atarak belli etmekteler. İktidara seçenek oluştur, seçenek… Tabi, hem emperyalist batının hayranı olup hem de solcu olunmaz. Olursa böylesi seçeneksiz, halk sağlığını tehlikeye atan söylemleri muhalefet sanan anlayışlar ortaya çıkar. Bu durumda ülkemizi seçeneksiz bırakır sayelerinde.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.