HUDEYBİYE ANTLAŞMASI VE MEDİNE DEVLETİNİN TESCİLİ

ABONE OL
21:12 - 29/01/2021 21:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

-Her zaman ibret alınması gereken yaşanmışlıklar-

-Biraz daha sabret! Biraz daha maruz kaldıklarına göğüs ger! Bunların ecrini mükâfatını Allah’tan dile! Muhakkak Allah, senin ve yanında bulunan kimsesiz Müslümanlar için bir ferahlık, bir çıkar yol yaratacaktır-

Elçi, savaşlardan sıkılmıştı, bunalmıştı. Ölen ve şehit olan insanlar ve o insanların geride bıraktıkları, yakınlarının durumu Elçi’nin ciğerini dağlıyordu. O insanlara acı çektirmek için görevlendirilmemişti, O’nun görevi insanları mutlu etmek için görevlendirilmişti. Hendek savaşına kadar geçen sürede birçok küçüklü büyüklü savaşlar olmuştu. Elçi o savaşlarda can kaybı olmasın diye bir gayret içinde olmamış mıydı… Bu kadar savaşlardan sonra 110 kişinin ölmesi ve 93 kişinin şehit olması o gayretin sonucu değil miydi…

Aklından geçenleri arkadaşlarıyla paylaştı Elçi. Onlar da Elçi gibi düşünüyorlardı aslında. Savaş istemiyorlardı onlar da. Akşam evlerinde tatlı bir muhabbet olsun istiyorlardı. Çocuklarıyla mutluluk dolu bir hayat yaşamak istiyorlardı. Ölmenin ve öldürmenin sonu yoktu. Acı, ıstırap ve göz yaşı, daha nereye kadar devam edecekti…

Elçi, Mekkelilerle masaya oturmak istiyordu. Hayberlilerle ve onların müttefiki olan Mekke devletiyle yapılan bir antlaşma, o coğrafyada yaşayan kabileler arasında barışın sağlanması demekti. Ticaret yollarının açılması demekti. Bölgeye yeniden canlılık gelecekti, huzur gelecekti. Yeniden panayırlar kurulacak insanlar çocuklarını ellerinden tutarak o panayırlarda eğlenecek, stres atacaktı, ürettiklerini satacaklar ve ihtiyaçları olan yeni eşyalar alabileceklerdi…

Elçi, amacını gerçekleştirmek için Mekke’nin nabzını da tutmak istiyordu. Bunun için Hendek savaşından hemen sonra gruplar halinde Mekke’ye seyahatler düzenlenmeye başlandı. Başlangıçta bu seyahatler Mekkeliler tarafından yadırgansa da, Mekke’nin ekonomisine olan katkılarından dolayı Medine’den gelenlere ikramda kusur etmiyorlardı. Bu heyet aynı zamanda Mekke’den istihbarat da topluyordu. Onların getirdiği bu haberleri değerlendiriyordu Elçi. Kararını vermişti, Mekke’ye barış tekli edecekti. Elçi, teklif için hazırlıklarını yaparken, barış teklifi Mekkelilerden geldi. Körün istediği bir göz, Allah vermişti iki göz…

Mekkeliler de bıkmıştı aslında bu savaşlardan… İntikam nereye kadar diye düşünüyorlardı onlar da. Medineli grupların Mekke’yi ziyaretlerinden aldıkları cesaretle, Elçi’ye barış teklifinde bulunmayı uygun gördüler.

Elçi, Mekke’lilerin barış teklifini alınca, çok sevindi, hemen gerekli istişarelerini yaptı ve barış teklifini kabul etti. İyi niyet göstergesi olarak da Mekke’ye hurma ve buğday karşılığında, onların elindeki işlenmiş derileri alabileceğinin teklifini yaptı. Teklif kabul edildi: Çünkü Meke’de kıtlık başlamıştı. Ticaret yapamıyorlardı. Oysa Mekke’nin can damarıydı ticaret. Ticaret yolları Medine devletinin sınırları içinden geçiyordu. Mekke devleti kansızlıktan ölmek üzereydi…

Elçi, bu arada diplomatik adım daha attı. Ebu Sufyan’ın Habeşistan’da bulunan kızına evlilik teklifi yaptı. Kocası ölmüştü Ümmü Habibe’nin. Habeşistan’da dul kalmıştı. Evlilik teklifi Ümmü Habibe tarafından kabul edildi. Elçi Habeş Kralı Necaşiye haber göndererek nikahlarını kıymalarını istedi. Sonra da O’nun Medine’ye kadar can güvenliğinin sağlanmasını ondan rica etti…Necaşi bu tekifi memnuniyetle kabul etti ve gerekenleri yaptı…

Bu arada Elçi, Medine sokaklarında münadiler dolaştırmaya başladı. ”Hacca gidiyoruz…Hacca gidiyoruz…” Münadiler Medine sokaklarını çın çın çınlatıyordu…Sokaklarda bayram havası esmeye başladı. Defler çalınıyor, zılgıtlar atılıyordu. Herkes sevinçliydi, memleketlerine gideceklerdi, gurbet hasreti son bulacaktı, sevdikleriyle kucaklaşacaklardı. Hazırlıklar yapıldı ve yola çıkıldı. Elçi silahını almadı yanına…Mekke’lileri tedirgin etmek istemiyordu. Barış amaçlı olarak yola çıktığını savaşa niyeti olmadığını bu haliyle anlatmak istiyordu Mekke’lilere.

Sahabelerden bazıları şaşkınlıklarını dile getirdiler

Hz.Ömer:

– “Ya Resulullah! Seninle savaş halinde olan bir topluluğun üzerine silahsız ve atsız olarak mı gideceksin? Ebu Süfyan ve adamlarının bize saldırmasından endişe etmiyor musun?”

Elçi:

– “Umreye niyetlenmiş iken silah taşımak istemem!”

Sa’d bin Ubade:

 

– “Ya Resulullah! Keşke yanımızda silah taşısaydık, şüpheli bir davranışlarını görürsek onlarla savaşırdık.”

Elçi:

– “Ben ancak Umre niyetiyle yola çıkıyorum. Silah taşımam!” Elçi tavrını net olarak koymuştu…

Hudeybiye’ye Mekke’liler Elçi’den önce gelmişlerdi. Mekke’ye 30 km. uzaklıktaydı Hudeybiye. Selamlaştılar. Elçi karargahını kurdu ve hemen arkadaşlarını oradaki bir ağacın altında topladı ve onlara barış amaçlı olarak burada bulunduklarını tekrar hatırlattı ve ekledi: ”Karşılığı ne olursa olsun bugün burada Mekke’lilerle bir anlaşma yapılacaktır.” Elçi barışın sağlanması konusunda kararlıydı. Ancak, olası bir anlaşmazlık sırasında çatışma çıkarsa sonuna kadar savaşacaklarına dair onlardan yine de söz aldı. Bu biat tarihe “Rıdvan Biatı” olarak geçecektir.

Hudeybiye Antlaşması

Hicretin 6. senesi, Zilkâde ayı (Milâdî 628). Rıdvan Biatı, Kureyş’lileri fazlasıyla korkutmuştu. Haksız da değillerdi. O güne kadar yaptıkları savaşların hepsini kaybetmişlerdi. Ya Muhammed sözünde durmaz da Mekke’yi işgal etmeye kalkarsa. Diken üzerinde duruyorlardı. Heyet başkanı Süheyl bin Amr’dı. Kureyş’liler Süheyl başkanlığındaki bu heyete talimatı vermişti: ”Gidin, Muhammed’le sulh anlaşmasında bulunun. Fakat buradan dönüp gitmek şartıyla bu anlaşmayı yapın. Eğer bu şartı kabul etmezlerse antlaşmaya yanaşmayın.” Talimat aynen böyleydi…

Elçi heyetin başında Süheyl’i görünce sevindi ve bu sevincini hemen arkadaşlarıyla paylaşıverdi. Yüzü gülüyordu Elçi’nin: ”Artık, işimiz bir derece kolaylaştı! Kureyş’liler, sulh yapmak istedikleri zaman hep bu adamı gönderirler” dedi arkadaşlarına. Ebû Sufyan da ticaret kervanının başında Suriye’ye gitmişti…Belliki O da olası bir anlaşmazlıkta sonradan araya girecek ve sorunu çözecekti… Elçi, aynı zamanda Ebû Sufyan’ın çiçeği burnunda damadıydı…Aileden birisi de olmuştu artık…

Devam edecek

Rüştü Kam

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.